2014 yerel seçimlerinde her türlü siyasal reklam muhtevasına maruz kaldık

Mahallenin muhtarları

ZİHNİ BAŞSARAY - zihnibassaray@gmail.com

Değerli muhtarlar,

Sizler, bu vatanın birlik ve beraberliğinin sağlanması için ihtiyacımız olan neferler,

Sizler, tek dil, tek bayrak, tek vatan şiarının yıkılmaz kaleleri,

Sizler, milli güvenliği sağlamak için bu topraklara kök salmış kahramanlar olarak gösterilseniz de aslında değilsiniz.

Siz muhtarsınız. Yani muhtardınız. Aslında bize göre hala muhtarsınız da, bir taraftan da memleketimizin son güncellemesinden sonra bir nevi “araca” dönüştünüz.

Öncelikle müsaadenizle şunu belirteyim. Türkiye’de 2013 verisine göre 53405 var. Şimdi ufak bir bölücülük yaparak şunu söyleyebilirim ki bu sayı, tanesi 400 kişilik olmak üzere yaklaşık 134 toplantı demek oluyor. Bu da nereden baksanız 90 dakikadan 201 saat canlı yayın demek. Biz bir dergi çıkarıyoruz. Bizim genel yayın yönetmenimiz bütün ekibi toplayıp Suriye’den, Açıortay devletten ya da muhatabı biz olmayan bu tip şeylerden bahsetse bi yadırgarız. Durduğumuz yerde ekiple şöyle bir göz göze gelip “noluyo lan?” deriz. Eğer bunu bir daha yaparsa usulca yanına gidip, “abi iyi misin, biraz hava alalım mı?” diye bir sorarız. Çünkü tüm hiyerarşik yapılardaki toplantılarda ilgili konular yalnızca muhataplarına iletilir.

2014 yerel seçimlerinde her türlü siyasal reklam muhtevasına maruz kaldık. Bunlardan en sıra dışı olanlar ise muhtar adaylarının yapmış olduğu çalışmalardı. Örneğin Sarıyer Zeyrek Mahallesi muhtar adayı Sn. Cevat Naci Seçkin, yapmış olduğu kampanyada “Ergenekonculara, Balyozculara, Taksimcilere ve Beşar Esad’a sempati duyanlara oy vermeyin” yazmıştı. Sayın Muhtarlar, biz vatandaşız ve yer yer ikametgâh adresi gibi bazı belgelere ihtiyaç duyuyoruz. Bu ihtiyaçlar çerçevesinde yer yer muhtarlıklara gidiyoruz. Geldiğimizde de belgeyi alıp gidiyoruz. Özetle biz vatandaşlar olarak, siz kıymetli muhtarlarımızın yasal görev sınırları dışına çıkmasını talep etmiyoruz. Ancak sizden bunu talep eden biri var.

Çok kıymetli muhtarlarımız,

İstisnasız hepimiz büyük misyonlar istiyoruz. Büyük hedeflere adanmış büyük yaşamlar hepimiz için son derece havalı. Mesela ben, kendim, şahsen dünyanın en büyük çiğ köfte dürümünü yapmış olmak isterdim. Dünyanın en büyük nar ekşisi şişesini o dürüme dökmek, dünyanın en büyük marulunu kullanmak. Ne bileyim, isterdim ki Birleşmiş Milletler toplantısında ayağa kalkıp birden “Yeter lan artık bu hayt huyt. Bi kafa dinletmediniz!” diye bağırıp birden dünya barışını sağlayayım. Bu yüzden bazı toplantılarda heyecanlanan, coşan ve hatta Sn. Cumhurbaşkanı’mızın sözünü kesen muhtarlarımızı anlıyorum. Bu inanca asla karşı çıkmıyorum. Ancak muhtar denince insanın aklına ortadoğu, Eyyyy İsrail, HDP’den ziyade mahalle ya da köy geliyor. Belki de muhtarların normalde mahalle ya da köylerle alakalı olması gerektiğinden olsa gerek, böyle bir etki alanı hayal ediyorum. Bir vatandaş olarak da muhtarlarımızdan bu ölçekte bazı taleplerim var.

2014 yılında Türkiye’de 648 kişi uyuşturucudan ölmüş. Bonzai denen bela neredeyse her mahalleye sirayet etmeye başladı. 13-14 yaşından itibaren mahalle köşelerinde bonzai içen çocuklar var. Bu mahallelere şöyle bir gidip soruşturursanız, bakkal ya da seyyar satıcı da size bu mereti mahalleye sokanın, torba tutanın kim olduğunu söyler. Hani siz değerli muhtarlarımız mahalledeki herkesin nesebini ezbere biliyormuşsunuz ya, o zaman bir zahmet mahallelinizin, köylünüzün, komşunuzun, akrabanızın canına kast eden bu torbacıları bulun. Normal şartlarda bir muhtardan bu istenmez. Ancak muhtarlarımızın “Biz o PKK’yı da meclisteki Ermeni Yahudi İllümünadi teröristleri bitireceğiz” diye bağıran bazı muhtarlarımız için bu görev eminim devede kulak bile sayılmaz.

Pedofililerin göz diktiği küçücük çocukların hepsi ya bir mahallede ya da bir köyde yaşıyor. Bu dur,,um sapıklık olmasının ötesinde bir suç. Siz. Siz yedi düvele başkaldıran, siz nehirdeki suyu titretip ateşi soğutan bazı sevgili muhtarlarımız. Gidin, mahallenizdeki/köyünüzdeki bu alçaklara mani olun. Koskoca “Paralel Yapı”’yı yok edecek güçteki sizin için bunu yapmak zor olmasa gerek.

Sevgili köy muhtarları,

Köylerinizin suyu, toprağı hapsediliyor. Size “sen köyü ikna et, barajı yapalım, senin maaşını da rahatını da biz sağlayacağız” dedikten sonra size o ulvi “baraj bekçiliği” görevini verenler aslında sizi seçen insanlara karşı suç işliyor. Gelin, bu düzene karşı çıkın. Sizi seçen insanları suyundan, toprağından etmek isteyenlere karşı tek başınıza bile kazanabileceğiniz bir mücadele başlatın. Eğer nasıl olacağını bilmiyorsanız da gidin Yırca köyü Muhtar’ına sorun.

Köyünüzün, mahallenizin sokaklarında koşması gereken çocukların bedeni mermiyle, gaz fişeğiyle, bombayla paramparça ediliyorken rahat uyuyamazsınız.

Eğer illa ki büyük misyonlar, dev amaçlar, kahramanlıklar istiyorsanız buyrun size daha gerçekçi hedefler. Tüm bunlar olurken de nüfus suretine, ikametgah belgesine falan kafanıza göre zam yapmayın. Rica ediyorum.

Büyüklerimi garipser, küçüklerime “gençsiniz, harcanırsınız” derim.

Sevgilerimle