En zor dağılan örgütler suç örgütleridir! Zor dağılırlar ama dağılırlar. Dağılırken de çok gürültü çıkarırlar” demiştim ya… Olan tam da bu. Artık, aynı dili kullananların birbirlerine yaptıkları “mahrem” uyarıları falan işe yaramaz.

Hani, Peker’in izlenme rekorlarıyla reytingi en yüksek dizileri geride bırakan videolarına Çakıcı’nın “Birileri yanlışın içindeyse, Türkiye’nin bekası söz konusu olduğu bu dönemde görevini ifa edenlere söz söylenmemesi gerekir. Kişilerin birbirleri ile özel ilişkileri olsa bile mahremde kalmalı” uyarısı var ya… Uyarı işe yaramaz; ama içindeki “Türkiye’nin bekası” ibaresi, kalın bir örtü olarak hep işe yaradı!

Vatan, millet, bayrakla örtüldü yapılanların üstü.

O yüzden sağcılık, milliyetçilik en verimli zemini oldu bu ilişkilerin. Kabadayılık zamanlarında biraz adı geçen solculuk, mafyayla yan yana olmadı hiç.

Mahrem, malum, Arapça haram kökünden geliyor ve İslam’da evlenilmesi yasak olan kişiler için kullanılıyor. Çakıcı, “mahrem” derken gündelik dilde kullandığımız “başkalarının duymaması, öğrenmemesi gereken gizli şeyler” anlamını kastediyor.

Belli ki duyulmaması, öğrenilmemesi gereken şeyler olmuş! Belli tabii, kesin.

Peker’in heyecanlı bir dizi formatında anlattıklarından bunların hiç iyi şeyler olmadığını da öğreniyoruz.

Her video üzerine bir dizi analiz patlatılıyor… Uzmanı, bu işler neyin uzmanlığını gerektiriyorsa artık, gazetecisi konuşuyor.

Bir de, Peker’in gazeteciler ve gazetecilik konusunda söyledikleri var. Malumun ilamı demek yanlış olmaz. En azından gazeteciler için, onlar birbirini tanır, bilir!

Medya sahiplik yapısının kökten değişerek, asıl işi gazetecilikten başka her şey olan holdinglerin medya patronu olması ve onların iktidarlarla al takke ver külah ilişkileri sonucu, gazeteciliğin parayı verenin çaldığı bir düdük olma haline dönüştüğü en azından gazeteciler için sır değil. İster parlak sözcükler arkasına saklansın, ister pek kibar akademik kavramlarla açıklansın, var böyle bir durum.

Peker’in; “namusu maaşı kadar olan”la da yetinmeyip, “namusu yemek parasında yapılan indirim kadar olan” sözleri, hangi meslek için söylense yeri yerinden oynatırdı. Sessizliği geçtim, Yılmaz Özdil; “Bunca somut iddia varken, bunları haber yapmayan, kenardan kenardan başka konuları yazan gazete ve gazeteciler süzme şerefsiz değildir de nedir?” diye destek bile verdi o ifadelere.

Öte yandan, Peker için asıl önemli olanın ortaya döktüğü tecavüzlü, mala çökmeli, kokainli ilişkiler olmadığını da yine onun sözlerinden anlıyoruz. Soylu, evinin aranmasının ardından bir özür dileseymiş, şimdiye kadar anlattıkları mahrem olmaya, mahrem kalmaya devam edecekmiş!

Şimdi Peker’in hedef aldıkları ona koruma verirken iyiydiler demek ki! Şimdi Peker’e kirli diyenlere de sormak lazım, koruma verdiğiniz Peker başka biri miydi?

Video-dizi üzerine yapılan analizlerin en popüleri şu: İktidarlar zayıfladıkça mafya türü örgüt ve ilişkiler yaygınlaşırmış!

Bu zayıflık-güçlülük meselesi görece bir durum. Şöyle de denebilir; iktidarlar merkezileşip denetimsiz bir şekilde tek elde toplandıkça bu tür örgütler ve ilişkiler yaygınlaşır. Gücün şeffaflıktan ve denetimden uzak merkezileştiği her yerde çürüme kaçınılmazdır.

Hele bir de neoliberal iklim, tabanda dünyanın nasıl olması gerektiğini dert etmekten vazgeçip kendisinin ne kadar kazanıp tüketebildiğini dert edinen kitleler yaratmışsa, ortalık “mahrem”lerle dolar. Her daim güce yakın durup az ya da çok mahrem ilişkiler içinde küpünü doldurmaya çalışanların düzeni hüküm sürer bir süre… Güce ve küpe uzak yığınlar çoğalır.

Yakarsa dünyayı garipler yakar!