Adı lazım değil, a Haber’in cengâver sunucusu “Geziciler’in kafası kesilmeli” buyurdu. Ayrıca sarı yelek giymeye kalkana “SARI ETEK” giydirileceğine dair seviyesine/cibilliyetine pek uygun bir uyarıda bulundu.

Keza Devlet Bey. Hani Bahçeli olan!

Devlete Devlet hassasiyetiyle yaklaştığını biliriz. O da “devletin bekası” için sarı yeleği aklından geçireni fena yapacağını açıkladı.

Gerçi yeri gelmedi ama, gelmiş gibi yapıp soralım:

“Devlet Bey Erdoğan’a bunca desteği ne adına veriyor?”

Medya Mahallesi programında konuklarıma sık sık bu soruyu yöneltirim. Elbette sadece tahmin yürütürler. En çok da, “Akşener tehdidini mahkeme yoluyla bertaraf edip koltuğunu koruduğu için Erdoğan’a minnet borcu olduğu” söylenir.

Ben katılmıyorum. Zira Devlet Bey’in desteği çok daha eski. Hatta bana sorarsanız, daha Erdoğan Başbakan olacağını hayal bile etmezken attığı adım kadar eski. Ecevit’in koalisyon hükümetini bozduğu günlerden söz ediyorum. Devlet Bey’in hamlesi ve sonrasındaki seçim, anı kitaplarında açık seçik de anlatıldığı üzere, ABD’nin derin desteğiyle Erdoğan’ın yolunu açtı.

Gelelim güncel soruya: Erdoğan şimdi “Rüştümü ispat ettim” deyip ABD ile ters düşer, çatışır ve hatta savaşır mı?

***

16. yüzyılda Avrupa’da “Alman Kavgası” diye bir deyim varmış. Saç saça, baş başa, yumruk yumruğa kavga için kullanılırmış.

Ben de “Acem Kavgası” denilen şeyi gözlerimle görmüştüm. İran’da bir gece vakti, bir nara ile yerimden fırlamıştım. Sokakta iki adam bir yandan birbirine “Dur hele sen göreceksin” diye avazı çıktığı kadar bağırıyor bir yandan da ceketini çıkartıp özenle bir kenara koyuyordu. Bu “hazırlık” sırasında birileri koşup -henüz başlayamamış- kavgayı ayırdı. Taraflar sıkılı yumruklarla söylene söylene gitti. Meğer kavgalarda çok sık rastlanırmış buna. Etraftan duyup da ayırsınlar diye bağırılırmış. Gelecek olanlara zaman kazandırmak için de ceketler çıkartılıp kollar sıvanırmış.

Şimdi Erdoğan “ABD ile savaşma pahasına” Fırat’ın Doğusu’na operasyon yapacağını söylüyor. Bağırmasa da sesini yükseltiyor!
Hiç kuşkumuz yok, Devlet Bey de yine “devletin bekası” için destekleyecek operasyonu.. Dahası, hiç kuşkumuz yok, bunu Erdoğan’dan daha yüksek sesle/bağırarak ifade edecek.

Peki sonra ne olacak? Bence, Devletin kendisi -yani aslında Erdoğan- ABD ile sıcak çatışmaya girmez. Giremez. Savaşamaz. Bunu ne ekonomisi kaldırır ne de askeri gücü.

Bölgeden gelen haberlerle bir fotoğraf çekecek olursak, ancak şunu yapabilir:

>> Sınırı geçip kısa bir mesafede, ABD ile karşı karşıya gelmenin söz konusu olmayacağı, (İdlib’teki gibi) sınırlı bir operasyon gerçekleştirir.

>> Bazı iddialara göre, İdlib çevresinde sıkışıp kalan ve oturmaktan canı sıkılan cihatçı grupları Fırat’ın doğusuna sevk eder. O gruplarla PYD’nin bazı artçı grupları arasında sıcak çatışma ihtimali arar.

>> Bütün bunlar da Türk/AKP medyasında “kahramanlık destanı” olarak yer bulur.

Muhtemelen “SAVAŞ HALİ GEREKTİRDİĞİ İÇİN” yeniden bir OHAL ilan edilir. Ekonomik sıkıntılar en azından seçim sonrasına kadar o OHAL halısının altına süpürülür.
n Formül de -artık harfi harfine biliyoruz- şöyle kurulur: Savaşa karşıysan PYD’nin yanındasın.. Gerçekte bir savaşın söz konusu olmadığını söylüyorsan yine PYD’nin yanındasın.. Her iki halde de vatan haini falansın.

***

Bütün bunlara karşı sesini çıkartmaya mı kalktın! Kafanın kesilmesini.. Cezaevine atılmayı.. (Erkekler için) SARI ETEK giymeyi.. Yetmedi FETÖCÜ ilan edilmeyi göze almalısın. Savaş hali bu bebeğim! Savaşta hak hukuk mu olurmuş!!