Türkiye, güney sınırındaki kaostan kurtulmadan yeni ve daha çetrefilli bir kargaşa dönemine doğru hızla gidiyor…

Son 4 aydaki gelişmelere bakılırsa Türkiye, sonucu belli olmayan bir krize sürükleniyor…9 Ekim 2019 günü başlayan Barış Pınarı Harekâtı, iç politikada kahramanlık destanına dönüştü. Ama sonrası hüsran gibi görülüyor…Önce 18 Ekim 2019’da ABD ile yapılan Ankara Anlaşması’yla mevzi kazandık heyecanı, Rusya ile yapılan 22 Ekim 2019 Soçi Antlaşması’yla zafer çığlıkları atılmasına neden olmuştu... Bugün geldiğimiz noktada yapılan antlaşmaların hükmünün geçerli olmadığı ortaya çıktı. Nitekim etrafımızda oluşturulan çemberin ayağımıza dolaşması, güney sınırımızdaki dikkat ve heyecanımızı azalttı. Hatta sakin ve objektif gözle bakılırsa, yanlış politikalar yüzünden düştüğümüz Ortadoğu bataklığında kurtulmak ve AKP’nin seçimlerde kaybettiği halk desteğini unutturmak için ortaya koyduğu hamaset politikası, adeta tavsamış durumda…Ocak 2020’deki Türkiye, Barış Pınarı Harekâtı’nın başlama gerekçelerinden daha kötü konumda…

***

NATO toplantısı sonrası Harekâtın bıçak gibi kesilmesi şaşırtıcı değildir…

ABD tarafından Türkiye’ye uygulanan yaptırımlar manzumesi ve Trump’ın Erdoğan’a yaptığı telkinler, iktidarın güney sınırındaki güvenlik iddiasından uzaklaşmasına neden olduğu açıktır…

Doğu Akdeniz doğalgaz ve petrol sahaları üzerindeki Türkiye’nin hakkının tanınmaması için direnenler arasında yakın bildiğimiz ülkelerin de olması, başka bir tehlikenin habercisidir... Doğalgaz ve petrol kurulunda dost olarak bize dayatılan Katar, Suudi Arabistan ve Filistin’in Türkiye’yi dışlayan bir tavır sergilemeleri, AKP iktidarının ülkemizi soktuğu yeni bir çıkmazıdır!

Bu gelişmelere karşın, Libya’nın BM tarafından tanınmış hükümetiyle TSK’yı gönderme karşılığında imzalanan “Münhasır Ekonomik Bölge” anlaşması, ülke adına olumlu gelişmedir. Ancak Libya’nın yaşadığı iç savaşta taraf olmak yanlıştır. Hele taraflardan biri adına askerimizin kanın dökülmesi kabul edilemez. Yapılan yanlış tıpkı Ortadoğu’da olduğu gibi tarihsel dostluğu yok edecek bir sonuç çıkarabilir. Şayet Mısır’dan sonra Libya, Cezayir, Tunus ve Fas’la yol ayrımına girilirse Türkiye Akdeniz’de tam bir yalnızlığın içine itilecektir

***

İran’ın en etkili figürlerden biri olan General Kasım Süleymani’nin ABD tarafından vahşice öldürülmesi, Ortadoğu’da yeni kaoslar yaratacaktır! İran’ın intikam almak üzere bundan böyle daha vurucu bir şekilde meydana çıkacağı artık sır değildir.

Irak Parlamentosu’nun ABD kuvvetleri başta olmak üzere, yabancı silahlı güçlerin ülkelerini terk etmesi kararına bazı ülkeler uyarken, ABD’nin “Çıkmayacağız” Dayatması çatışmanın başlangıcıdır... Ayrıca Kürdistan (Kuzey Irak) bölgesinde inşa ettiği, Ortadoğu’nun “en büyük ve teknolojik üssünü kullanacağız” tehdidiyse kanlı savaşın habercisidir! Bu kahredici dönemin hemen başında Türkiye çok dikkatli davranmalıdır. ABD tarafından yönlendirilen bir konumda olmamalıdır...

Ancak Türkiye, ABD yanlısı bir görüntü vermektedir!. Türkiye ekonomisi çöküntüdeyken, emekliden esnafına, işçisinden memuruna, öğrencisinden çiftçisine kadar açlık ve yokluk içinde yaşarken, AKP Genel Başkanı’nın Kanal İstanbul diye tutturması vahimdir! Sanki ABD’nin talebinin sözcüsü gibidir…

1936 Montrö Boğaz Sözleleşmesi Türkiye’nin yaptığı en hayati antlaşmadır. Montrö sadece, Türkiye’nin egemenliğini ortaya koyan bir anlaşma değildir, aynı zamanda Karadeniz’in güvenliğini sağlayan bir antlaşmadır. Kanal İstanbul, ABD’nin Türkiye’ye öteden beri dayattığı Montrö’yü bypass eden projesidir. Dünyada ABD’nin savaş gemileri ve askerlerinin bulunmadığı tek deniz Karadeniz’dir. Irak işgali sırasında TBMM’de kabul edilmeyen tezkerede bile ABD, Trabzon Limanı’na askeri gemi konuşlandırma maddesi koydurmuştu! Amaç Karadeniz’de, önce Rusya ve bağlantılı ülkeleri ve asıl İran ve Türkiye’nin yanı başında askeri tehdit gücü oluşturarak kontrollerini sağlamaktı. Galiba, ABD’nin Türkiye’ye yaptırımları arasına koyduğu Erdoğan ailesinin mal varlığınınaraştırılması maddesi, bu projeyi zorlu kılmaktadır!

Yoksa akıl dışı böyle bir kanalın dayatmasının başka nedeni olabilir mi?