Manchester saldırısında ölenlerin çoğu çocuk. En büyüğünün 18 yaşında olduğu söyleniyor. Yıllar önce Almanya’da bir okula yönelik saldırı üzerine bir yazı kaleme almıştım. Manchester katliamı ile yazacaklarım o gün yazdıklarımdan farklı olmayacak. Bakın ne yazmışım:

Almanya’nın Erfurt kentindeki Gutenberg lisesinde sorunlu bir öğrencinin gerçekleştirdiği katliam, aklın, kendi halinde bırakıldığında ne tür sonuçlar yaratacağını gösteriyor. Akıl, doğal halinde kötülüğe eğilimli demek ki. Belki de bu nedenle aklı sarıp sarmalayan, vicdan, mantık, merhamet gibi duygular olmasa hepimiz birer dehşet makinesi olup çıkacağız.

Aklıyla bu türden bir sorunu olan katil, sonuçları kendisi için herhalde tekil bir cinayetten daha tatmin edici olmalı ki toplu kıyımlara yöneliyor. Her ne zarar gördüyse bunu çok sayıda kişiden bilmek, nefretle intikam duygusuna hedef olan talihsizlerin sayısını çoğaltıyor. Bunalımının gerekçesi her neyse, sorumlusu sanki onlarmış gibi 16 ilkokul öğrencisini öldüren Dunblane (İngiltere) manyağını anımsayın. Akıl hastası da olsa Dunblane katliamcısı o çocukların masum olduklarından haberdardı elbette. Belki de o küçüklerin masumiyeti öldürülmelerine yol açtı.

Toplumdan duyduğu nefreti, toplumun en günahsız bireylerine yönelterek kamusal bir acı yaratmak tersine işleyen bir bilince işaret eder. Bir manyağın aklı, vahşetinin yaratacağı etkiyi önceden hesaplayacak kadar zeki ama korkunç olabiliyor. Ruanda’da Tutsi’ler ile Hutu’lar, her neyi paylaşamadıysalar, yaklaşık iki milyon insanın ölümüne yol açan, özellikle de Fransız silah tüccarlarına inanılmaz kar getiren bir boğazlaşmaya girdiklerinde önce birbirlerinin çocuklarını öldürdüler. Tarafsız gözlemcilerin girebildikleri bölgelerdeki okulların, kiliselerin çıkışa en yakın yerleri, çabalayıp da kaçamayan çocukların cesetleriyle doluydu. İnsanlığın, ileride işe yarayacağı kuşkulu olan hafızasında bu görüntüler herhalde yer etmiştir.

Bir Afrika ülkesinde, sanırım Nijerya’da, kabile anlaşmazlıkları yüzünden taraflardan birinin kundakladığı iddia edilen bir okulda da onlarca öğrenci yanarak ölmüştü. İntikam, insanı öylesine aç gözlü bir mahluk haline getiriyor ki; bu mahluk, kurbanlarının sayısı kadar “keyif” yaşıyor.

Nefretin insan bilincinden çıkıp, kamusal mekanlara fırlamasının bedelini belki herkes ama çoğunlukla çocuklar ya da gençler ödüyor. Şimdi bu durumda, manyağın içinde bulunduğu psikolojik halin, o ölen çocukların yakınlarını ilgilendirebileceğini düşünmek kolay olabilir mi? Nefret duygusu tüm toplumun ortak duygusu olabilir zaman zaman ama acı tekil bir duygudur. Bu duyguyla belki de ömrünün sonuna kadar yaşayacak olan anne baba, bir manyağın ruh halini anlamak durumunda değildir.

Büyük mücadeleler sonucu birçok ülkenin yasasından çıkarılan ölüm cezası, somut ifadesini manyakta bulan tekil intikam duygusunun karşısında, toplumsal intikam duygusunu tetikleyebilir. Kamu vicdanı gibi çok tehlikeli bir kavram, egemenlerin elinde her yere çekilebilen bir gerekçeye dönüşebilir. Bireyin cinnetinden, toplumun cinnetine giden yol, idam gibi bir cezayı yeniden yasalara koymakla başlar. Bu tehlikeyi, yakınlarını kaybetmişlere anlatamazsınız. Çünkü tekil bir intikam duygusuna sahip caninin gerekçelerinin karşısına, toplumun da çıkarabileceği gerekçeler her zaman vardır. Haklılığın terazinin her iki kefesinde aynı oranda eşit olduğu bir dünyada safınız neresi olabilir? Bir caninin içinde bulunduğu ruh halini laboratuvarların, yani bilimin kabul etmesi, bilimdışı yaşamda gerçekten anlaşılabilir bir durum mudur? Herhalde psikologlarla sosyologların bu sorulara verecekleri yanıtlarda bir çatışma söz konusu oluyordur. Şiddeti her gün üreten toplumlar, tüm sorumluluğu canilere yükleyip temize çıkabilirler.

Çocuklar dün olduğu gibi bugün de “cinnetin” hedefi oldular. Bu her zaman böyleydi. MÖ 494 yılında bir isyan sırasında Khios adasında çöken bir okul, o sırada alfabe öğrenmekte olan tam 119 çocuğun ölümüne yol açmıştı. MÖ 2. yüzyılda da olimpiyat oyunlarında galibiyeti kabul edilmeyen bir boksörün öfkeyle sütununu yıktığı okulda da 60 çocuğun öldüğünü yazar tarih kitapları.
İnsanın öfkesi de yaşattığı acı da binlerce yıllık.