Futbol kulüpleri tarafından küresel piyasaya sürülen ürünleri müşteri-taraftar devreye girerek satın almaktadır. Futbol endüstrisinde müşteri-taraftar arasındaki yapısal farklılıklar profesyonel futboldaki ekonomik değişimlerin bir sonucudur.

Manchester United, Al Nassr, Beşiktaş ve menajerlik oyunları
Cristiano Ronaldo’nun da menajeri olan Jorge Mendes yaptığı anlaşmalarla dünya futboluna yön veriyor.

1980’lerin başından bu yana kapitalizm etkisi altında yaşayan bireylerin bakış açısını belirleyen en önemli kavramlardan biri liberal demokrasi, diğeri de küreselleşme oldu.

Bu dönemde sosyal devletin çökmesi ile neoliberaller, küreselleşme adı altında siyaseti ele geçirme ve ekonomi politikaları yönlendirme fırsatını yakaladı. Sistemi ele geçiren neoliberalizm, hem bireylerin refah devletinde elde ettikleri sosyal ve ekonomik kazanımları yok ettirdi, hem de devletin kamu refahı sağlama yönündeki kurgusunu imha etti.


Küreselleşme ideolojisi, bu sömürü düzenini sermaye lehinde meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Bütün mesele, kapitalizmin tarihsel doğasında bulunan sürekli büyüme, egemen olma fikrini hayata geçirmek istemesidir.

Ve özünde, kapitalist ekonomik sistemin gücünü pekiştiren bir küreselleşme efsanesi yaratılmaya çalışıldığı gerçeğine vurgu yapılmaktadır.

Tabii bunu sadece ekonomik bir tanım olarak kabul etmek doğru olamaz. Bu, aynı zamanda siyasi bir kurguyu ve bunun oluşturduğu enstrümanları da beraberinde tanımlıyor. Aslında kendi yapısını oluşturmak için var olan yapı üzerinden bir yıkım ve yeniden düzenleme modelidir. Özellikle bölüşüm ve paylaşım üzerindeki kurumsal kollektif şuuru hedef alarak, bireysel yozlaşmayı rekabet olarak pazarlayan bir organizasyondur.

Futbolun endüstirileşmesinin neoliberal politikaların dünya ekonomik sisteminde egemen olması ile aynı zaman diliminde tanımlanması sanırım tesadüf sayılmaz.

Küreselleşme ve değişen teknolojik olanaklarıyla ortaya konulan tüketim rekabeti kurgusu ile birlikte, bireylerin yaşam tarzları, hayata bakış açıları farklılık göstermeye başladı. Bu soyutlanan rekabet bireyler için mutluluğun temelini tüketime çevirdi. İşte bunun fırsatlarını çok iyi bilen üretim mekanizması reklam ve sponsorluk faaliyetleri ile bireyleri tüketime daha da teşvik etmeyi başardı.

Özellikle futbol dünyada geçmişten günümüze yaşamın önemli bir alanını oluşturduğundan, kapitalist süreç içerisinde reklam ve sponsorluk faaliyetleri sayesinde endüstriyel faaliyet alanına dönüşmüştür. Böylece bireylerin tüketim kültürüne dâhil olmaları futbolun endüstrileşmesi ile daha da artmıştır. Futbolun sadece bir oyun olmadığı içerisinde ideolojik aygıtları ve bu aygıtların nasıl kullanıldığını tarihsel süreç içerisinde barındırdığı da yadsınamaz bir gerçektir.

Marksist bakış açısına göre spor, kapitalist toplumlarda ticari bir faaliyet olarak ele alınmaktadır. (Talimciler, 2008: 95) Sporun belki de en büyük ticari faaliyet alanı olarak gösterdiği yüzünün futbol olduğunu söylemek mümkündür.

Küreselleşme sayesinde ortaya çıkan iletişim birlikteliği spor olgusunun büyük kitlelere ulaşmasında sağladığı kalaylıklar sayesinde, toplumun büyük kesimin ilgisini giderek artan oranda çekmesini sağladı. Ülkelerin hükümet politikalarında sporun ve özellikle futbolun öncelikli olarak yer alması, kitle iletişim araçlarının sayesinde etkilediği kitlelerin büyüklüğü sayesinde her geçen gün artan biçimde spora geniş yer ayırmaları, sporun sağlıklı yaşam için kaçınılmaz bir gerçek olduğunun yanında, spor-ekonomi ilişkisinin sayesinde büyük bir propaganda potansiyeli sağlamaktadır.

Profesyonelleşen ve endüstrileşen futbol giderek ticari bir meta haline dönüşürken, bakış açısı da giderek farklılaşmıştır. Toplumların hemen her kesiminden kişi, kurum ve kuruluşlar sporu -ki özellikle futbolu- kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmak istemişlerdir.

Endüstrileşen futbolun yarattığı ticaret hacminin sosyal alan bulması adına birtakım yeni kavramlar ortaya konurken, kapitalizmin doğası gereği eski kavramları yıkılmaya başlandı. Amaç, eski duygusal yoğunluğu ortadan kaldırarak futbol alanı içindeki her şeyi alınır satılır kılan meta haline getirmekti.

Arma, logolu ürün oldu. Taraftar, müşteri oldu, Stadyum, arena oldu…

Futbol, haliyle sadece bir oyun olmaktan çıkıp farklı bir boyuta geçerek kendi ekonomik değerlerini oluşturmaktadır. ‘Böylece futbol endüstrisi, futbol oyununu üretim faktörleri aracılığıyla nihai mal ve hizmete dönüştürerek küresel bazda pazarlamaktadır’.

Futbol kulüpleri tarafından küresel piyasaya sürülen ürünleri müşteri- taraftar devreye girerek satın almaktadır. Futbol endüstrisinde müşteri-taraftar arasındaki yapısal farklılıklar profesyonel futboldaki ekonomik değişimlerin bir sonucudur. Yüksek transfer ücretleri ile naklen yayın bedelleri futbol ekonomisi içerisinde ciddi bir finansal alan yaratmaktadır.

Bu zaman içindeki kulüplerin sahip oldukları mali ve ayni miktarların büyüklüğü, borsaya açılarak halka arz girişimleri ile dikkat çeken futbol kulüplerindeki yapısal değişim, hesap verilebilirlik temelinde şeffaf ve sağlam finansal yapının varlığı önem kazanmıştır.

İşte bu noktada, kulüp yöneticileri ve çıkar grupları ki menajerlik kisvesi altında bu yapı oldukça kuvvetli bir ağ kurarak adeta kulüplerin içini boşaltıp, bir azınlığın himayesinde küresel bir saadet zinciri kurmaktadırlar.

Bu küresel para oyunun içindeki en önemli aktörlerin başında Jorge Mendes gelmektedir.

Tabii Mendes gibi birinin bizim ülkemizde futbolu yönetmesinin temel nedeni, kulüplerde başkanlık yapan iş insanlarının (!) bu pozisyon aracılığıyla sosyal statü ve prestij kazanmaları neticesindeki feodal popülist tavırları, kendilerinin olmayan bir parayı istedikleri gibi harcama imkânı tanıyor olmasıdır.

İngiltere’de bulunan Loughborough Üniversitesi’nden Spor Hukuku Profesörü Serhat Yılmaz, The Black Sea’ye kulüp başkanı olan zengin iş adamları konusunda, “Kulüplerin finansal durumu iyi değilse bu kişiler kurtarıcı gibi görünüyorlar. İlk geldiklerinde bir miktar parayı kulübe enjekte edip popülerliklerini artırıyorlar ama sonra bu parayı yaptıkları ticari anlaşmalarla geri alıyorlar” dedi.

Kulüp başkanları kötü anlaşmalara imza atıyorlar, kötü oyuncuları yüksek meblağlara transfer ediyorlar. Çünkü kulüpten gittiklerinde arkalarında bıraktıkları mali tablodan sorumlu tutulmuyorlar. Genel kurullarda bir parmakla ibra edilerek kurtuluyorlar. Olan kulübe oluyor.

İşte en son Manchester United, Al Nassr ve Beşiktaş arasında yapılan Mendes operasyonu bunun en güzel örneğidir.

Mendes’in parasal hamleleri nedeniyle önce Real Madrid’den, sonra Juventus’tan ve en son Manchester United’dan ayrılan Ronaldo, son vurgunu Al Nassr takımında yapmak için imza atması gerekirken, yabancı oyuncu fazlalığı nedeniyle sıkıntı ortaya çıkmıştı. Vincent Aboubakar’ın anlaşmalı olarak sözleşmesini feshederek Ronaldo’ya yer açtığı için imza attırdılar. Bu anlaşma gereği Aboubakar da Manchester United’a imza atacaktı. Anlaşma bu yönde sağlanmıştı.

Tabii Mendes iki yönlü para kazanacaktı.

Fakat, Ahmet Bulut üzerinden Beşiktaş kulübüne müdahale hakkına (!) sahip olmaları neticesinde, bu transfer döngüsüne Weghorst’u da ekleyerek üç yönlü para kazanma hamlesini yaptılar ki ticaret yapıyorlarsa ve herkes ve her kurum ellerinin altındaysa haklılar.

Önce Aboubakar’a anlaşmayı fes ettirdiler, sonra Ronaldo imza attırdılar, Aboubakar’ı Beşiktaş’a, Ronaldo'ya Al Nassr’a ve Weghorst Manchester United’a imza attırarak güzel bir işlemler hacmi gerçekleştirdiler.

Weghorst transferinde ne başkan ne de teknik direktör hiçbir açıklama yapamayarak olayın nasıl sonuçlanacağını bizler gibi merakla izlediler.
Sonuçta; futbolun endüstrileşmesiyle, yüz yıllık kulüplerin rant kurumu haline getirilirken, bu yüzyıllık kulüpler adeta paravan veya pilot takım kimliğine indirilerek tarihsel ve kurumsal kimliğinin para karşısında nasıl imha edildiğini üzülerek görmekteyiz.

Yüksek transfer harcamaları ile kulüplerin bütçe gelir-gider dengesinin bozulmasıyla, küresel çaptaki kulüpler arasındaki finansal dengesizliğin rekabet gücünü neredeyse yok etmektedir. Artık bu rekabetçi dengenin sağlanmasında adına, devlet politikalarının ciddi cezai yaptırımlar uygulama zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.