Halk TV’de Hüsnü Mahalli ile yaptığımız programın adından birkaç kez söz etmiştim. Bir zamanlar, Neşe Karaböcek’in söylediği “Maniki Dünya” şarkısı ilham kaynağıydı. Çingenece –çok özetle- “Kahpe Dünya” gibi bir anlamı vardı.

Maniki Medya’ya gelince.. Bir yanıyla(hâlâ) mide bulandırıyor. Ama bir yanıyla da çok güldürüyor.

İrfan Değirmenci vakasıyla başlayalım. Medyadaki ilk gününden bu yana tanıdığım, izlediğim, aklına ve doğal sıcaklığına bayıldığım İrfan’ın kovuluşundan.

Hayır! Doğan Grubu’na, Aydın Doğan’a söyleyecek sözüm yok. Twitter’da ilk gün kısa notumda vurguladığım üzere, bunca zavallılığa ne denebilir ki! Efendim, tarafsızlığını yitirmiş ve bu da grubun yayın ilkelerine aykırıymış. Peki, sorun bakalım Fatih Çekirge “evet” dediği halde neden kovulmamış! Çünkü o yazarmış, İrfan ise spikermiş vs. vs. vs.

Aydın Doğan’ın RTE’den ne kadar korkup çekindiğini... Korkunun ecele faydası olmadığını bildiği halde göze girebilmek için habire temizlik yaptığını... Yine de yaranamadığını biliyoruz. Şaşıracak bir şey yok.

Vakayı ilginç kılan, Doğan Grubu’nun “HAYIR DEDİ, KOVDUK” açıklamasına rağmen Saray yandaşı kalemlerin feryadı: “O yüzden kovulmadı. Reytingi iyi değildi, hatta ilk 100 program arasına bile giremiyordu. Bu yüzden gönderildi…”

Önce şunu netleştirelim: İrfan’ın reytingi, örneğin bu iddiayı ortaya ilk atanlardan a Haber bişeysi Melih Altınok’tan çok daha yüksekti. Hem de HEP!
Dahası, İrfan’ın reytingi, son bir iki yıldır haberlerinde nal toplayan, dizileriyle de hayal kırıklığı yaşayan Kanal D’nin “tehlike çıtasının üzerindeki” programlarından birisiydi. İlk 100 program listesinin dışına da hiç düşmedi.

Yani, reyting iddiası bildiğiniz YALAN. Hani gizli saklı bilgiler olsa yutacağız da, reyting ölçümleri ortada. Ahmet Kekeç’e de tavsiyem, Melih Altınok’a güvenip iddiaya prim vermesin. İstiyorsa, arşive (örneğin Medya Tava’nın arşivine) girip kendi gözleriyle görsün.

• • •

Aslında, bu yazının asıl konusu bu değil. Zira, asıl soru şu: İrfan’ı dillerine dolayan kalemler, neden reyting iddiasına takılıp kaldı? “Hayır” dediği için gönderilmiş olması, -teorik olarak- işlerine gelip hoşlarına gitmez mi? Neden ısrar kıyamet “Aydın Doğan, Hayırcı kovup ters provokasyon yapıyor” diye akıl kapılarını zorluyorlar?

Ayrıca, RTE yanlıları neden son birkaç haftadır kendi içlerinde kıyasıya bir kavgaya tutuştu? Yandaş medya nasıl oldu da EVETÇİLER-HAVETÇİLER diye ikiye bölündü?

Yanıtlar, farklı farklı olsa da tek bir noktada buluşuyor: EVET CEPHESİ ZORDA.. EVET CEPHESİ ŞAŞKIN…

• • •

•RTE bile itiraf etti. Anketler HAYIR diyor. Bu o kadar net ki, iktidar kendi anketlerini yayınlayamıyor. Lafları ve oranları yuvarlamaya çalışıyor.

•Ayrıca anketler şunu da gösteriyor: EVET diyenler kesin kararlı. HAYIR diyenler, en azından bir bölümü ise kaygılı, kararsız. Son araştırmalara baktığımızda, yaklaşık 5 milyon seçmenin kararsız olduğunu ve bunların çok büyük oranda AKP ve MHP seçmeni olduğunu görüyoruz.

•RTE’nin sempati oranına baktığımızda, şaşırtıcı bir tablo gibi.. Ama değil. Çünkü AKP seçmeni bile, bir seçimde yine partisine oy vereceğini, ancak başkanlık (TEK ADAMLIK) konusunda ikna olmadığını söylüyor. Özellikle, RTE üslubunu sertleştirdikçe!

•Nitekim, hem Saray’a yakın siyaset bilimcilere hem de yandaş kalemşörlere baktığınızda, şöyle temel bir tespit yaptıklarını görüyorsunuz: “Sert ve kutuplaştırıcı bir kampanya HAYIR’a yarayacak.” İşte bu yüzden, HAYIR diyenlerin kovulması gibi, Saray’ı “baskıcı” gösterecek gelişmelerden rahatsız oluyorlar. Hele İrfan’ın kovulması, belki Aydın Doğan’ın bile beklemediği kadar büyük tepki yaratınca!

•Buna bir de, KHK ile kovulan akademisyenleri ekleyin… Hiç beklenmedik isimler, örneğin karnından konuşan Abdullah Gül bile çıkıp tepki göstermedi mi! “Vicdana sığmıyor” demedi mi!

•Bu kadarla kalmadı. AKP tabanının “abi” dediği, itibar ettiği yazarlardan Ahmet Taşgetiren, doğrudan doğruya RTE’nin sözlerini hedef aldı: “Evet diyenler vatanını seviyor, hayır diyenler de FETÖ’cü veya PKK’cı kabul edilirse, ortaya çıkan diyelim yüzde40’lık grup ne olacak? Başkan, bu yüzde 40’ı ne yapacak?”

•Yandaş medyadaki kavga da, bu yazı sonrasında iyice açığa çıktı. O kadar ki, Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu soruya “elinin körünü yapacak” diye yanıt verebildi. Yazısına da “Bu ‘abi’lerle yol gidilmez” diye başlık attı.

•Gülen’in eski sağ kolu, yeni düşmanı Hüseyin Gülerce de kavgaya hızlı girdi. O da, Abdülkadir Selvi’yi hedef aldı. “Cumhurbaşkanı sahaya inmemeli” görüşündeki kalemlerden biri olan Selvi’ye “SİNSİ HAYIRCI” yakıştırması yaptı.

• • •

Medya uzun zamandır bu kadar eğlenceli olmamıştı. İki ay boyunca daha pek çok şeyle karşılaşacağımızı ve RTE’nin işin peşini bırakmayacağını biliyorum elbette. Ama şimdilik EVET cephesinin şaşkınlığını keyifle izliyorum. Düşünsenize, Alaçatı yazıları (tanıtımları) ile tanıdığımız Haşmet Babaoğlu en birinci Reisçi kesilmiş. Dahası, Ahmet Taşgetiren’i bile “aslında İslamcı saymayacak” kadar “olmuş”!

“Olmuş” deyince... Hadi bi gayret! Sallarsak düşecekler.