Manisa’da jeotermal enerji projelerine her gün bir yenisi ekleniyor. JES’lerin kontrolsüz büyümesinin çevre ve sağlığı olumsuz etkilediğini belirten bölge halkının projelere karşı mücadelesi sürerken, valilik 18 yeni jeotermal kaynak arama ihalesine çıkıyor.

Manisa bu gidişle JES çöplüğü olacak!
Fotoğraf: BirGün

Aycan KARADAĞ

Türkiye’de birçok tarım ürününün üretiminde ilk sıralarda yer alan Manisa’nın verimli toprakları jeotermal enerji santrallarının (JES) işgali altında. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Aralık 2020 tarihli Kümülatif Etki Değerlendirmesi Raporu’na göre; Manisa’da 17 adet jeotermal enerji santrali bulunuyor. Bölgedeki JES projelerine ise her gün bir yenisi daha ekleniyor.


Şimdi de Manisa Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı, kentte 18 saha için 28 Mart’ta jeotermal kaynak aramak için ihaleye çıkacak.
Kentte, Şehzadeler, Salihli, Kula, Sarıgöl, Saruhanlı, Demirci, Akhisar, Gölmarmara, Cambazlı, Turgutlu’da yer alan 44 bin hektar alan için jeotermal kaynak arama ve işletme ruhsatı ihalesi yapılacak.

Öte yandan Manisa Valiliği, bir yıl içerisinde 3 defa daha jeotermal sahalarında arama yapılması amacıyla ihaleye çıktı. Ancak ihalelerde bazı sahalar için teklif verilmedi.

Valiliğin yeni jeotermal kaynak aramak için ihaleye çıkması sonrası, CHP’nin 2021 yılında Jeotermal Enerji Santrallarinin Çevresel Etkileri Raporu’nu hazırlayan isimlerden biri olan CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu ile konuştuk.

Bakırlıoğlu, “CHP olarak Manisa, Aydın, Denizli ve İzmir illerinde detaylı bir çalışma yaptık. 90 sayfalık bir rapor yayınladık. Bölge halkının şikâyetleri ve tespitler bu raporda yer aldı. Raporda bölgedeki JES’lerin usulüne uygun yapılmadığı ve işletilmediği görüldü. Ayrıca bazı tesislerin atıklarını doğrudan dış ortama bıraktıklarından, bazı tesislerin ise reenjeksiyonla geri bırakılan akışkanı başlangıçta çıkarılan derinliğe enjekte etmedikleri tespitleri yer aldı” dedi.

Bakırlıoğlu, şunları dile getirdi: “Hava ve su kirliliğine, su kaynaklarının yönetimine, bölgenin emisyon değerlerine; bu tesislerden kaynaklı oluşan hastalıklara; tarımsal ürünlerin verimliliklerine ilişkin veriler kamu makamları tarafından paylaşılmıyor ve süreç şeffaf olarak yönetilmiyor. JES’ler termik santraller gibi etkilere sahip olduğundan bölgelerinde buna bağlı sağlık sorunları artış gösteriyor. JES’lerden kaynaklı olarak yeraltı su oranları azalıyor. Firmalar ekolojik maliyetleri görmezden geliyor.”

KAMUSAL DENETİM İÇERİSİNDE FAALİYETLER YÜRÜTÜLMELİ
Bakırlıoğlu, “Tarım politikaları ile enerji politikalarının tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor” diyerek şu görüşleri paylaştı: “JES’ler bölgede iklimsel değişikliklere yol açtığından, bölgedeki ürün desenlerinde aşırı ısınmaya dayalı yanma, çatlama gibi belirtiler yaşanıyor. Bu kadar çok ruhsat verilmesi birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Özellikle insan yaşamını, çevreyi, hayvan sağlığını ve tarımsal üretimi olumsuz etkiliyor. Çünkü işletmeler kurallara uyma konusunda gerekli özeni göstermiyor. Jeotermal enerjiye karşı değiliz. Yenilenebilir enerji kaynaklarını ekonomiye kazandırarak en verimli şekilde yararlanmamız gerekiyor. Ancak JES’lerin insan sağlığına, çevreye, tarımsal ve hayvansal üretime zararı olmadan yapılması önemli. Bunun için tam bir kamusal denetim içerisinde faaliyetler yürütülmelidir.”