Mank filminin teknik anlamdaki başarısı dolayısıyla sinemaya bir kez daha aşık olmamak imkansız. VFX ve ışıklandırmanın mükemmellikler yaratabilen birlikteliği ile Noir kontrastı insanı büyülüyor.

Mank: Sinemaya bir kez daha aşık eden film

Mank filmini izledikten sonra sosyal medyada filmle ilgili övgü dolu bir yorum paylaştım ve her zaman eklediğim gibi bir de puan ekledim. Çok sevdiğim bir dostum ‘O kadar övmüşsün ama 100 vermemişsin, merak ediyorum bir filmin senden 100 alması için ne gerekli?’ diye sormuş. Ona ‘O filmin kalbimi de çalması gerek, Mank aklımı çaldı’ dedim. Gerçekten de öyleydi zaten söz konusu David Fincher olunca bu gayet normal.

FİLM AKLIMI ÇALDI

Fincher’ın bir filminden bahsederken, o filmi ağırlıklı olarak teknik anlamıyla ele almamak imkânsız. Görüntü yönetmeni Messerschmidt ile çalışan Fincher, siyah beyaz çektiği filmde, noir tipi ışıkla, retro ile modern arasında muazzam bir denge kurarak, filminin Citizen Kane’e yakın bir görüntü vermesini sağlamış. Filmi izlerken teknik olarak öne çıkan bu üst seviyeye, milyonlarca seyirci gibi ben de hayran kaldım. 8K çekilen filme, 30’lar ve 40’lar film dokusu vermek için, o kusursuz HD görüntü kalitesinin bazı kısımları bir ölçüde blurlanmış, görüntülere sigara yanıkları, toz, saç eklenmiş ve resim çerçevelerinde kırılmalar yaratılmış. Seste ise hissedilen eko ile bu dönem hissi daha da güçlendirilmiş. Üstelik Nine Inch Nails’in Trent Reznor’ı ile Atticus Ross’un partisyon çalışmaları ve müzikleri de bir kez daha hayranlık verici şekilde kullanılmış. Bir kez daha dedim, çünkü bu ikili film müziği çalışmaları yaptıkları 12 Rounds isimli grupları ile Fincher’ın Sosyal Ağ filmine 2010’da En İyi Özgün Müzik Akademi Ödülü'nü kazandırmış ve 2013’de Fincher’ın Ejderha Dövmeli Kız filminin müzikleri ile Grammy Ödülü'ne layık görülmüşlerdi. Bu filmden de onlara adaylıklar geleceği garanti.

mank-sinemaya-bir-kez-daha-asik-eden-film-815764-1.

SİNEMADA NOİR KONTRASTI

Dediğim gibi Fincher’ın teknik anlamda tercih ettiği her türlü unsur, Mank’i 30-40’lardan bir filmmiş havasına sokmuş. Kent ve manzara siluetlerinin önündeki sahnelerde, yani arka plan ve ön plandaki kompozisyon ayrımında hafif bir şekilde oyuncuların bedenlerinin etrafını çevreleyen parıltı, aynı eski filmlerdeki gibiydi. Filmde VFX ve ışıklandırmanın mükemmellikler yaratabilen birlikteliği ile ilgili verilebilecek çok sayıda örnek var, hepsi de adeta sinema dersi niteliğinde olan. Mesela, Amerikalı iş insanı, en büyük gazete zinciri, medya şirketi sahibi olan William Randolph Hearst’ün (Charles Dance) şatosundaki gelenekselleşmiş kostüm partisindeki sahnede Marion Davies’in (Amanda Seyfried) giydiği bembeyaz, parlak kostüm ile ekstra pozlanarak etrafındaki her şeyden ve herkesten sıyrılmış olması, mükemmel bir görüntü yönetimine ve ışık kullanımına işaret eden, noir kontrastını stilize etmiş sahnelerden sadece biriydi. Bu filmin teknik anlamdaki başarısı dolayısıyla sinemaya bir kez daha aşık olmamak imkânsız. Mank filminin pek çok dalda Oscar adaylığı alacağı kesin, sinematografi, ses kurgusu, yönetmenlik dallarında heykel şansı oldukça yüksek. Filmin oyuncu kadrosundan Gary Oldman’a En İyi Erkek Oyuncu ve Charles Dance’e En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu adaylığı ise hiç şaşırtmaz.

FİNCHER’DAN POLİTİK BİR FİLM

Mank, Fincher filmografisinde farklı bir spot altında duracak bir film; birincisi Mank filmi Fincher için adeta bir tutku projesi, ikincisi güncel politikaya da değen gayet politik bir film. Mank’in senaryosunu Fincher’ın merhum babası Jack Fincher 90’larda yazmış ve birkaç teşebbüse rağmen film çekimi ancak 2019’da gerçekleşmiş. Filmin Citizen Kane’den ziyade, mercek altına aldığı, 1934’teki Kaliforniya valilik seçimine aday olan ve Büyük Buhran sonrası seçimi kazanması muhtemel olan, Demokratlar’ın sosyalist adayı yazar Upton Sinclair’e seçimi kaybettirmek için, sinemanın bir propaganda aracı olarak kullanılmış olması. Tüm bu iklimden etkilenen senarist Mank’in yani Herman J. Mankiewicz’in, Orson Welles’in desteği ile Citizen Kane’in senaryosunu yazması. İşte bu noktada süregiden ‘Citizen Kane kimin filmidir?’ veya ‘Citizen Kane’in senaryosu ağırlıklı olarak kimindir?’ tartışmasına Fincher kendi değerlendirmesi ile bir cevap vermiş. Ama bu tartışma burada son bulmaz diyelim. Denildiği gibi beklenti daha ziyade Citizen Kane filminin nasıl ortaya çıktığı ile ilgili olacağına dairdi. Bende bu beklenti daha azdı çünkü Fincher’dan tutkulu ve politik duruşu olan film bekliyordum. Ancak gene de Citizen Kane filmine dair ciddi tecrübeleriniz varsa veya filmi birkaç kez izlemişseniz bu filmi daha çok seveceğinize eminim çünkü filmde Kane’in yapısı, flashback kullanımı, hikâye anlatımı ile büyük benzerlikler bulunmakta. En önemli benzerlik ise hızlı diyaloglar. Gerçi artık şunu da tespit etmek gerekli, Sosyal Ağ filminden itibaren, hızlı diyaloglar Fincher’ın bir damgası olmuş durumda. Uzun lafın en kısası; sinemaya bir kez daha aşık olmak istiyorsanız filmi izleyin.