Marx, kriz, Caudwell

ONUR AKYIL

Edebiyatta devrimci radikalizmin eşeğindeyiz aslında. Açıkçası ‘şartlar’ meselesi hiç şimdiki kadar uygun olmamıştı; böyle bir durumda ‘kriz’in yeni bir anlam kazanması da olanaklı elbette. Yayınevlerinin, üstelik ‘büyük’ olanlarının ayakta kalmak için vasatı edebiyatın merkezine yerleştirmeye çalışmaları, sağ burjuva gazetelerin kitap eklerinde durmadan ‘en iyi’, ‘bu yılın iyileri’ gibi manipüle yöntemleriyle hem edebiyattan ne kadar anlayan kadrolara sahip olduklarını hem de en azından bir yöntem olarak ‘piyasayı’ takip etmediklerini kanıtlamaları, can sıkıcı gibi dursa da Marksist edebi zeminin genişlemesi açısından son derece olumlu. Kısacası Marksist açısından ‘kriz’ bir siperin oluşması anlamında, her zaman bir olanak değerlendirildi tarih boyunca, şimdi de öyle olmalı ve öyle de olacak.

Kozmosta hala solcu kalmış olmasının şaşkınlığındaki gericiliğin edebiyat alnındaki adımları çoğumuzca malum; satış, reklam ve en azından kitap okuma şansı olmayan kitleleri etkileyecek kadar edebiyat… Şaşmaz bir şey bu; şimdiye ait bu gerçeklik 1800’lerde ve sonrasında da benzer biçimde işledi. Merak eden açsın baksın, tarih okunmasa ve / veya anlanmasa da kendi varlık alanında gerçekliği barındırarak direnmeye devam ediyor.

MARKSİST BİR REHBER

Bu noktadan hareketle her zaman ‘rehber’ olarak karşımıza çıkmış, Marksist perspektifin kültürel alanda kapsayıcı bakışını her sanat dalı, hatta her sanatçı için ayrı ayrı ortaya koymaya soyunmuş Cristopher Caudwell’i mutlaka ama mutlaka okumak ve tam anlamıyla özümseyerek ‘bilmek’ durumundayız. Bizim ve diğerlerinin, tarihsel sanatsal iddialarının günümüze gelindiğinde nasıl bir çığ gibi çoğalarak arttığını ancak tam anlamıyla böyle kavrayabiliriz. Aksi takdirde burjuva pazar yazarlarını ve satıcılarını ‘mühim’ insanlar zanneden, kafası son derece karışık büyük bir kitleye karşı varlığımız ve söylememiz hayati anlamda gerekli olan savunmalardan yoksun kalacak.

Cuadwell, ‘Ölen Bir Kültür Üzerine İncelemelerde’ tam olarak bu kaygıyı taşıyor; olayları ve insanları öyle ayrıntılı görüyor ve okuyor ki bu durum okura, genç okura, Marksiste, genç Marksiste kapanması mümkün olmayan düşünme yöntemleri, kapıları açıyor. Özellikle kitabın ilk eleştirisi olan Bernard Shaw eleştirisi gerici edebiyata maruz kalan ve giderek umutsuzlaşan sosyalist okuru, neyi nasıl anlaması ve ona nasıl direnmesi gerektiği gibi konularda tek kelimeyle hayata döndürüyor.

Kitapta / çalışmada yer alan ‘Burjuva Sanatçı Üzerine İnceleme /Burjuva Etiği Üzerine Bir İnceleme / Burjuva Yanılsaması Üzerine Bir İnceleme ve Burjuva Dini Üzerine Bir İnceleme’ gibi bölümler aynı sarsıcı etkiyi, aynı sarsıcı Marksist savunmayı kuşanan ve bu noktadan yürüyen, aydınlatan, zihin açan, enerji tazeleyen bölümler olarak dikkat çekiyor.

BAŞUCU KİTABI

Aslında belli bir yaş grubunda olan birçok dostun çoktan üzerine eğildiği bir çalışma elbette ‘Ölü Bir Kültür Üzerine İncelemeler’; fakat kuşaklar arasındaki kültürel algı bağının yeniden ve daha sağlıklı kurulması açısından tekrar okunmalı. Hatta hep yeniden okunmalı, başucu kitabı olarak değerlendirilmeli, günlük hayat içerisinde dahi bu önemle ele alınmalı.

Çünkü kuşku yok ki gericilik, liberalizm, reklamcılık yalnızca tek bir alanı, kavramı, değeri tüketmiyor. İçinde bulunduğumuz çağ saniyelerin yıllara, yılların saniyelere tekabül ettiği tuhaf bir zaman gerçekliği ile işliyor. Hal böyle olunca şeylerin değişim hızı hesap edilemez gibi bir algı çıkıyor ortaya; doğru böyle bir durum, bu algıyı yaratacak bir zamansal düzlem var ama bunun hayatın gerçekliğine erişmesi, o gerçekliği bulandırması imkânsız. Çünkü hayat gerçekleşen, gerçek olduğuna inanılan şeylerin tümünü barındıran ana bir gerçeklik; kısacası değişmeyen tek şey değişim ama değişmeyen tek şeyin değişim olduğu hiç değişmiyor. Dolayısıyla bu hızı kontrol edebilecek sanatsal, kültürel yol ve yöntemleri şimdi yeniden kurmanın, bunun mümkün olduğuna koşulsuz inanmanın gereklerini yerine bir an evvel getirmek gerekiyor.

KUSURSUZ BİR YOL GÖSTERİCİ

Caudwell bu anlamda kusursuz bir yol gösterici… Çünkü hem kendi yeteneklerini sürekli geliştirmiş hem de en az kendisi kadar kusursuz olan bir kaynaktan yaşam ve eleştiri enerjisi alıyor; elbette bizim meşhur sakallıdan.

Velhasıl kelam, tarih yavaşlamaz, modernlik bitmedi, kırımlar var elbette; ama bu tıpkı bir kadının ya da uzun saçlı bir adamın kuaföre ya da berbere gidip saç kırıklarını aldırması gibi bir şey; şiddeti, acısı, sonrası ve bizatihi süreci farklı olsa da eylem aynı eylem. Öyleyse daha gür çıkacak, daha sağlıklı uzayacak bir saç için şimdi gereken işlem her neyse onla meşgul olmalı. İşte kültürel alanda bu işleme başlamak için Caudwell size rahatlıkla yardımcı olacak; bu bana kalırsa kaçmaz bir fırsat.

Sağ ve ( modern kavramlar az da olsa karışık olduğu için) Sol burjuva şarlatanlığının, elindeki araçları geçersiz, işlevsiz kılma elzem. Kültür, özellikle de edebiyat bu anlamda elzem içinde elzem bir anlam taşıyor. Gittikçe yayılıyor ve en az kendileri kadar boşlukta yaşayan, küçük burjuva özlemleriyle dolu, aslında hesapsız bir vahşilik kuşanmış bu yazar takımına karşı adaleti göreve getirmek tartışmaya dahi gerek yok ki Marksistlerin görevi olacak.
Dolayısıyla çağrım açık: Donanın. Caudwell ilk silahınız olsun; paslanmaz çelikten, uzun namlulu bir Marksist eleştirmen.

Başarılar arkadaşlar!