Zorunlu kalmadıkça Cumhuriyet Savcısı’yken Fetullahçı yapılanmaya karşı başlattığım soruşturma sırasında ve sonrasında yaşadıklarımdan bahsetmiyorum. Sanırım asıl gerekçem olayı kişiselleştirmiş görünme ve kin duygusu ile hareket ettiğim ve yorum yaptığım izlenimi vermemek. Ayrıca mağduriyet devşirme ve bunun üzerinden var olma çabası gibi yorumlanmasından hep çekindim. Ancak öyle anlar oluyor ki bunun üzerine yazmak, konuşmak zorunlu oluyor.

***

Biliyorsunuz “Geleceğin Türkiye’si” metnine imza atan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, birkaç gün önce şu açıklamayı yaptı: “… Dolayısıyla tüm bu süreçlerin Ergenekon, Balyoz, adı ne olursa olsun bunların bağımsız ve tarafsız yargı süreçlerinden geçtikten sonra ancak şöyledir ya da böyledir diyebiliriz. Böyle silmece FETÖ’nün etkisi altındaki yargının uğraştığı Ergenekon, Balyoz sürecine de biz karşıyız. Ama sırf ‘FETÖ’cüler uğraştığına göre bunların hepsi ak pak suçsuz insanlardır’ da demeye de karşıyız. İkisinin de yanlış olduğunu düşünüyoruz. Bağımsız ve tarafsız yargı eliyle incelenmedikçe bu süreçlerin hiçbirisine doğru ya da yanlış demenin biz doğru olmadığını düşünüyoruz…"

KonuşmasındakiFETÖ’cüler uğraştığına göre bunların hepsi ak pak suçsuz insanlardır” diye düşünen, yani “ak pak” olmayı sadece “FETÖ’cülerin uğraşmasına” bağlayan kimlerdir bilmiyorum. En azından solda böyle bir yaklaşım yok. Ama Babacan gibi düşünen çok AKP’li de var. Örneğin Binali Yıldırım epeydir bu tezi savunuyor. 2016 da Erzincan’da yaptığı konuşmada “Darbe teşebbüsü Erzincan’da başladı. O savcıyla başlayan bir süreçti. İşler sıkıntılı, yargıda bir reform paketi hazırladık ve HSYK’nın yapısını yeniden tanımlayan bir reformu halka götürdük ve halk kabul etti. Katarından kurtulalım derken, beterine rastladık. Bu sefer FETÖ’cüler çıktı” demişti. En son 2021 yılında "Hatırlayın, Balyozlar, Ergenekonlar... Bunlar yalan mıydı, elbette bunlar vardı" açıklamasını yaptı.

***

Binali Yıldırım ve Ali Babacan’a, başta Gizli Tanık Efe olmak üzere itirafçı olan örgüt yöneticilerinin ifadelerini okumalarını önereceğim ama zaten haberdardırlar. Buna rağmen kumpas davalarına böyle yaklaşmaları gelecek açısından riskli. Binali Yıldırım anlaşılabilir! Çünkü “Başbakan’ken başta yargı olmak üzere ülkeyi anahtar teslimi Fetullahçılara teslim ettik, beraber yol yürüdük, hâlâ ağırlıklı olarak o kadrolarla çalışıyoruz” diyecek hali yok!

***

Fakat “Geleceğin Türkiye’sini” kurma iddiasında olan bir masanın bileşeni olunca Babacan’ın bu yaklaşımı, kurulması beklenen gelecek açısından tartışılmaya muhtaç hale geliyor. Anlaşılıyor ki ne hazırlık aşamasında ne de görüşmelerde masadaki diğer bileşenlerde bu konuyu görüşmüşler. Gelelim “masadaki file”… Bu benzetme görmezden gelinen ve tartışılmaktan korkulan büyük sorunlar için kullanılır. Odada devasa bir fil vardır ama herkes yokmuş gibi davranır. Hiç bahsedilmez, tartışılmaz. Tüm cesametiyle masaya oturan “fillerden” birisi de bu. Daha da tehlikelisi bilmediğimiz bir örtülü/açık bir uzlaşma olması.

Kürt meselesi, sığınmacılar, dış politika, özelleştirmeler, vs. gibi “fillerle” ilgili olarak masanın görüşünü açıklamalardan az çok kestirebiliyoruz. Ancak masadakilerin ve süreçte rol alanların (en azından objektif) Fetullahçı geçmişlerinden koptuklarına dair ikna edici bir işaret göremediğimiz gibi, tam tersi benimsediklerine dair işaretler alıyoruz. İşte açıklamaları ve kadroları!

***

Masadaki ağırlıkları, partilerinde ve mutabakat sürecinde aldıkları rollere bakıldığında epey fazla olduğu anlaşılan Ayhan Sefer Üstün ve Sadullah Ergin gibi isimlerin sadece geçmişleri değil, gelecekte üstlenmeye soyundukları sorumlukları da masadaki fili tartışmamızı zorunlu kılıyor. Bu basitçe bir özeleştiri ya da günah çıkarma beklentisi olmamalı. AKP/Fetullahçı birlikteliğinin siyasi boyutuna dair siyasi kadrolar arasındaki “omertanın” da bozulması zorunlu. Basitçe “aldatıldık, darbe tehdidi vardı” açıklamaları ile geçiştirilemez.

Aksi takdirde bu masa bu filin ağırlığını kaldıramaz. Masa kaldırsa bile masayı omuzlarında tutacak geniş kesimler omuzlarını masanın altından çekerler.