Masal masal içinde

TUBA ÇAKIR

Yapmaktan keyif aldığımız herhangi bir şeyle ilişkimiz belli bir doygunluğa ulaştığında edindiğimiz tecrübeyi sağaltmak bu ilişkinin ömrünün uzaması bakımından hayati önem taşıyor çoğu zaman. Film izlemeyi seviyorsak izlediğimiz filmlerle ilgili fikirlerimizi başkalarıyla paylaşmak, ya da okuduğumuz kitaplar, gezip gördüğümüz yerler, dinlediğimiz şarkılar; bizim için anlamlı şeylerle ilgili duygu ve düşüncelerimizi ifade etmek, bu keyfin somutlaşarak başkalarına ulaşmasını ve yeni bir anlam kazanmasını sağlamak bizim için de yeni bir tecrübenin kapısını açıyor.


Türkiye’de öykücülüğün önde gelen isimlerinden Cemil Kavukçu’nun kaleme aldığı “Masal Kurma Oyunu”nu okuduğumda “tecrübeyi sağaltma” durumunun övgüye değer bir örneğiyle karşı karşıya olduğumu hissettim. Kitap, dokuz yaş ve üstü okurunu hayal gücünün sınırlarını zorlamaya ve kurguladıklarını paylaşmaya teşvik ediyor. Kavukçu, masal içinde masal şeklinde bir kurguyla Bora’nın Ayvalık’ta, teyzesinin evinde geçirdiği enfes yaz tatilinden bir sahne sunarken Albatros Kraliçe Zuhra’nın hükümranlığındaki Kuşlar Sarayı’nda olan bitene de tanık olmamızı sağlıyor.

Kolektif hayal gücü
Bir yaz akşamı bahçede güzel bir akşam yemeği sofrasına misafir olduğumuz kitapta, Bora’nın eniştesi Nedim elektriklerin kesilmesiyle kendi çocukluk yıllarını anımsar ve daha önce hiç kimsenin bilmediği bir masal anlatmaya başlar. Nedim’in kendisinin bile bilmediği bu masalı orada bulunan herkesin hayal gücü kolektif biçimde birlikte kuracaktır. Her yanı ormanlarla çevrili Uzun Ağaçlar ülkesinde yaşayan yaşlı bir oduncunun öyküsüyle başlayan olaylar, oduncunun bir akşam köpeği Mahmur ve keçisi Şipka’yla kulübesine döndüğünde bahçesinde, kuyruğunu açınca rengarenk ışıklar saçan bir tavus kuşu ile karşılaşmasıyla ilginç bir hal alır. Eniştesini merakla dinleyen Bora’nın masaldaki boşluklarla ilgili heyecanla sorduğu soruların yanıtları ise teyzesi Aynur’dadır, çünkü masalın bundan sonrasını onun hayal gücü şekillendirecektir. Aynur bize, Uzun Ağaçlar ülkesini saran ormanın içinde kuşların dışında kimsenin bilmediği gizli bir bölgede yer alan Kuşlar Sarayı’nda yaşayan tavus kuşu Guli ile yavrusu Gulin’in hikâyesini anlatır. Kraliçe Zuhra’nın kızı Anişa’nın kıskançlığı nedeniyle annesinden ayrı düşen Gulin’in başına neler geldiğini ise Bora’nın kuzeni Ayça’nın hayal gücü belirler. Esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan anne tavus kuşuna ne olduğunu araştıran dedektif kargaların çabasını, bu esnada Kuşlar Sarayı’nda yaşananları ve nihayet Gulin’in annesine kavuşup kavuşamayacağını ise bize Bora anlatacaktır ancak ilk defa masal kurma oyunu oynadığı için başlangıçta heyecanlanır. Teyzesi ve eniştesinden aldığı tüyolarla o ana kadar hangi soruların yanıtsız kaldığını düşünen Bora, hayal gücünün de yardımıyla hem masalı hem de oyunu mutlu sonla bitirir.

Yazarın gör dediği
Cemil Kavukçu yılların birikimini, bir süredir yazdığı çocuk kitaplarıyla renklendiriyor. Son kitabı Masal Kurma Oyunu’nda hikâye yazımının püf noktalarını örnek olay üzerinden anlatarak çocuk okurları açısından konuyu daha anlaşılır kılıyor. Öyle ki kitabı bitirdiğimizde hem kitap okumanın hem de bir kitapta iki ayrı hikâyeye tanıklık etmenin keyfini yaşarken aynı zamanda hem masal kurmayı hem de masal kurma oyununu öğreniyoruz. Yazar aynı şekilde, geçtiğimiz yıl Nisan ayında yine Can Çocuk tarafından yayımlanan, “Bir Öykü Yazalım mı?” ile de kahramanı Fatoş’un hikâyesi üzerinden öykü yazımının püf noktalarını anlatmıştı bize. Fatoş, okuluna gelen çok sevdiği bir yazarın söyleşisinde öykü yazımı sırasında nelere dikkat edip hangi soruları sorması gerektiğini anlarken onun serüveni bizim için de bir öğrenme sürecine dönüşmüştü. Kavukçu’nun on yıllara yayılan tecrübesinden süzülen bu anlatım tekniği sayesinde, kitap okuma keyfi yanında okuma sürecinin kendisi, bizim için daha kalıcı bir öğrenmenin kapısını da açıyor.