Bir vicdan sorununun tetiklediği edim olarak ortaya çıkan “Nobel ödülleri” gün geçtikçe vicdanları kanatan edimlere sahne olmakta. Özellikle barış ve edebiyat alanlarındaki takdirleriyle.. Bu saptamamı güçlendiren verilerden biri de son olarak, Stiglitz'in Türkiye ziyaretinde Merkez Bankası'nı Nobel'e aday gösterme eğilimine girmiş olması..

İllüstrasyon denen şey eskiden gözboyamak olarak tanımlanırdı. En kolay inanmak isteyenlerin gözü boyanırdı. İnanmak konusunda kuşkucu olanların, sorgulayıcı olanların gözleri öyle kolay kolay boyanamazdı. Sürmeyi gözünden çalma becerisinde olanlar bile böyleleri karşısında yaya kalırlardı. Gelin görün ki toplumda böyleleri bir hayli azınlıkta.

2010 Aralığının son günlerinde yayınlanan bir röportajda Davutoğlu; “Şu anda tüm komşu ülkelerle uluslar arası işbirliği düzeyinde çalışmaları sürdürüyoruz. Ortadoğu'da bunu daha da genişleterek dörtlü işbirliği şekline dönüştürdük. Türkiye, Suriye, Ürdün, Lübnan işbirliği ve bu çerevede de vizelerin serbestleştirlmesi konusunda geçen seneden sürdürdüğümüz politikaları daha da yaygınlaştırdık. Komşu ülkelerle ilişkilerimiz ve komşu bölgelerdeki aktivitemiz artacak. Mesela, hemen 2011'in başında, inşallah Ocak ayı içinde, Türkiye-Suriye arasında dostluğun simgesi olan Asi Barajı'nın temeli atılacak.”

Bu sözlerin üzerinden bir yıl bile geçmeden, 25 nisan 2011'de Çanakkale'de “bizden koparılan dünya, bizimle tekrar bütünleşsin. Türkiye, önümüzdeki 12 yıl içerisinde cihan devleti olacaktır.” diyerek, İngiltere'nin kurduğu Milletler Topluluğu'nu örnekleyip Osmanlı Milletler Topluluğu'nun kurulabileceği hayalindeki Davutoğlu AKP'si, neden birdenbire yön değiştirmiştir?

Kapalı bir mekanda iseniz ve dışarı çıkıp kendinize özgü bir rotada ilerlemek, yol almak istiyorsanız ilk yapacağınız iş, kendi iradenizle kapıyı içeriden açıp dışarı çıkmak olacaktır. Ancak, o kapı dışarıdan açılıyor ve rotanız başkaları tarafından çizilip yolunuz başkalarınca belirleniyorsa, artık orada bağımsız iradenin lafı bile edilemez. Peki bu dışarıdan irade belirlenimi bilerek ve istenerek yapıldı ise yine irade dışımı olur? Hayır. Burada, irademi sana teslim ettim iradesi mevcuttur. Bunun bir başka ifadesi de biattır. Dar bir oligarşik çevrenin çıkarları uğruna koskoca bir ülkeyi top yekün emperyalizme teslim etmektir bunun adı.

İşin özünde ise ayakta olduğu söylene ekonominin, büyüme denen şişmenin nedeni olan hurmaların, tırmalama dönemine girildiği gerçeği yatmaktadır. Daha önceki yazılarımda, “net hata noksan” kaleminin arkasında yatan gerçekleri dile getirmiştim. Benzer gerçekleri, “Fakat yüksek miktarda sermaye girişlerine bağlı olarak TL'deki aşırı değerlenmenin dış ticaret üzerindeki olumsuz etkisi dolayısıylavari açığı arttırıcı etkisi nedeniyle politika faiz oranın düşürülmeye başlanmıştır.” sözlerinde yüksek miktardaki sermaye girişi vurgusu ile AKP orijinli SETA'nın 2010 analizinde de görmek mümkündür.

Harf Bilmez'in kurnazı ile Bilge'nin hikayesini bilmeyenler için anlatayım. Birgün, bir Harf Bilmez “Şu Bilge de ne biliyor ki ben onu istesem zora düşürebilirim” demiş ve Bilge'nin karşısına çıkarak; “Eyy Bilge, avucumda bir kelebek var. Bil bakalım ölümü, dirimi?” Aklınca, Bilge, 'canlı ' derse avucunu sıkacak ve kelebeği öldürecek, yok Bilge 'ölü ' derse avucunu açacak ve kelebeği salacak. Böylece, Bilgeyi bilmezlikle suçlayacak. Ancak Bilge'nin verdiği yanıt onun bu muradını boşa çıkarmıştır. Bilge sadece şunu demiştir: "O senin elinde”

Günümüzde pek çok Harf Bilmez, Türkiye'nin emperyalizmin avucundaki kelebek olduğu inancında.

Ancak bunun kelebek değil bir arı olduğunu söyleyenlerde var.

Sonuçta, kapısı dışarıdan açılan ülke Türkiye'de dışarıdan açılan kapının önünde güllük gülistanlık bir gelecek çiziliyorsa da ip uçları bunun tersinini gösteriyor. Bu sahte görünüm, bu yaldız şüphesiz AKP'yi ve Erdoğan'ı ayakta tutuyor. Erdoğan'ın görünümü, Shakespear'in şu tiradına denk düşmekte; "Ben en çok şeytanı oynarken aziz gibi görünürüm.”

Ancak ne var ki yaldız giderek siliniyor, hem kendi içinde hem kendi dışında , hem içeride hem dışarıda, Aziz'in maskesi düşüyor. Maske sıyrıldıkça, 'Aziz'i ter basıyor ve hırçınlaşıyor.

İnsanları ölüme yattığı bu günlerde insanlığını unutacak kadar...