Otorite ve güç sahiplerinin sarf ettikleri sözler, genellikle asıl niyetlerinin ve düşüncelerinin maskesidir…

Bu maske, iletişimde yüzlerce yıldır çok işe yaradı; hâlâ da yarıyor…

Otorite savaşları kışkırtıyor, adaletsizliği derinleştiriyor, dünyayı yaşanmaz hale getiriyor ama biz otoritenin düzen sağladığına inanıyoruz…

Onun, pekâlâ düzensizliğin nedeni olabileceğini düşünenler azınlıkta kalıyor…

• • •

Marjinal, suçlu, meczup ilan ediliyorlar.

Bütün imparatorluklar kelimelerin üstünde durur…

Bugünkü modern imparatorluklar da öyle duruyor…

Yardakçılar, fırsatçılar, saray soytarıları, güç ve para düşkünleri bu kelimeleri heyecanla yineleyerek kutsallaştırıyorlar…

Maske elden ele dolaşıyor. Hırsızlığın adı ganimet oluyor… Zorbalığın adı yenilikçilik…

Mağrip’e ve Orta Doğuya götürülen şeyin demokrasi ve özgürlük olduğuna inandırılıyoruz.

Düşmanca kelimelerle tanımladıkları ülkeyle ticarî ve askerî ilişkiler tavan yapınca one minute diyorlar…

Alkışlıyoruz…

• • •

Maske çalışıyor…

7/24 yalan üretiyor…

Milyonlarca insan, büyük davalara sahip büyük adamların hikâyelerini beslemek için ölmeye devam ediyorlar…

Kendi davalarına, yaşadıkları topraklara, ekmeklerine, işlerine sahip çıkanlar yalnız ve hukuksuz bırakılıyorlar…

Maske durmadan çalışıyor; düşman üretiyor… Düşman üreterek ayakta kalıyor…

Batının ve Hıristiyanlığın emperyalist olduğunu, doğulu zorbaların sütten çıkmış ak kaşık olduğunu maskeden öğreniyoruz…

• • •

Maske gizliyor…

Bize hedef olarak silah üreticilerini, finans ve enerji baronlarını göstermiyor…

Batıyı ve Hıristiyanlığı gösteriyor… Muğlak düşmanlara sahip oluyoruz…

Steinbeck’in, Ginsberg’in, Jack London’ın Amerikasına… Otoritenin gücünün sınırlandırılmasını talep eden, otoritenin yıkılmasını isteyen

geleneğin Amerika’sına…

Giordano Bruno’nun, İspanya’da Franco’ya karşı savaşanların, 1968 özgürlükçülerinin batısına düşman oluyoruz…

Onların yarattığı kültürel değerlere düşman oluyoruz…

• • •

Maske çalışıyor…

Silahı biz üretelim, biz satalım, halkları birbirine biz düşürelim diyor… Enerjiyi her ne pahasına olursa olsun biz depolayalım, biz kontrol edelim, en pespaye ve en suçlu sermaye bizde biriksin diyor…

Bunun adını da antiemperyalizm koyuyor…

Kapitalizmin üç yüzyıl önceki, gizlenmesi gerekmeyen hırsızlık ve barbarlık yöntemlerine başvuruyor…

Batılı hükümetlerin en kirli politikalarından, Nixon’ın, Regan’ın, Bush’un, Teacher’ın deneyimlerinden besleniyor…

Onların yöntemlerini kullanıyor…

Körfez’in Müslüman sultanlarının kapitalist çark içindeki yerini gizlemeye çalışıyor…

Kendi sömürücülüklerini, iki büyük savaş öncesindeki Alman militarist öncüleri gibi haklı ve antiemperyalist buluyor… Buna da inanmamızı bekliyor…

Emperyalizmin öncelikle kapitalizm demek olduğunu bize unutturmaya çalışıyor…

Kendisini sık sık haksızlığa uğramış, toprağı elinden alınmış Osmanlı’yla özdeşleştiriyor… Tarihî bağlamların güncel karikatürlerini üretiyor…
Haklıymış ve zulme uğramış gibi durmayı kendine pek yakıştırıyor…

Zulmünü ve haksızlığını güya antiemperyalist kelimelerin örtüsüyle kapatıyor…

• • •

Biz bu maskeyi tanıyoruz…

Bu maske antiemperyalist filan değil…

Bu maske düz kapitalist…

Bu maske kapitalistlerin de antiemperyalist olabileceğini sanmamızı sağlamayı amaçlıyor…

Bu maske kafamızı karıştırıyor…

Ahalinin gözünü antiemperyalist sahtekârlıkla boyuyor…

• • •

Biz bu maskeyi kendimizden de tanıyoruz…

Antiemperyalizmle milliyetçiliği bazen karıştırıyor olmamız bu maske yüzünden…

Kobani’ye susuyoruz… Kürt meselesinde, azınlıklar meselesinde, kadın meselesinde sessiz kelimelerle konuşuyoruz…

Maske takıyoruz…

• • •

Maskelerden kurtulmak lazım…

Bütün maskelerden.