Patlıcandan musakka yapabilirsin ama musakkadan patlıcan yapamazsın.

Masa örtüsünden maske yapabilirsin ama maskeden masa örtüsü yapamazsın.

Salgın sırasında kontrollü sosyal hayata evet diyebilirsin ama salgından sonra hayatını kontrol edecek olanlara hayır diyeceksen...

Canına okurlar.

Kontrollü sosyal hayatla kastedilenler tavsayacak ama geriye sosyal hayatın kontrol edilmesi kalacak.

(Ama musakka önemli ve elbette muska ise musakkadan daha önemlidir. Acele etmeyin, kendinizi kontrol edin, neden önemli olduğunu da söyleyeceğim.)

Madem şimdilerde komplo teorileri de salgın haline geldi, demek ki bana da bulaştı, çünkü şunu düşünmeden edemiyorum: Efendim, kontrollü sosyal hayat deyip bir sübliminal mesajı yerleştirdiler toplumun bilinçaltına! Çünkü artık her bir şey daha sıkı kontrol altında olacak; yani FETÖ, PKK, terör vb. gerekçelerden öte korona mazeretiyle sıkı denetim daha da koyulaşacak ve meşrulaştırılacak.

Yargıdaki kontrol yetmiyormuş gibi Barolar da kontrol altına alınacak. Hukuktaki en vazgeçilmez ve bağımsız kontrol mekanizması olan savunma hakkı sıkı denetime tabi olacak. TMMOB’nin kontrol altına alınması da böyle değil mi? Toplum adına kontrol yetkisine sahip olan TMMOB’nin bu yetkisine el konulacak ve TMMOB eliyle kontrol edilecek olanlar ise kontrol etmesi gerekeni kontrol etme yetkisine sahip olacaklar.

Zaten korona ile mücadele adı altında Saraylı memurun kaçak inşaat haberi bile yasaklanabilirken, mevcut medya kontrolü de yeterli bulunmayacak, Saraylı televizyonlardan ölüm tehditleri daha da çoğalacak, “50 kişiyi götürürüm” diyenler ile “500 kişiyi, hayır 5 bin kişiyi götürürüm” diyenler yarışacak.

Maske, Fransızca ‘masque’ kelimesinden geçmiş dilimize. Aynı kelimenin türevi ‘masquerade’, yani maskaralık ise soytarılık, şaklabanlık demektir. Şimdi hâlâ var mı bilemeyiz tabii ki, ama eskiden saraylarda maskaralık yapan soytarılar mutlaka olurmuş. Gerçi ekranlardan hiç eksik olmuyorlar.

Cemal Reşit Rey’in “Lüküs Hayat”ını değiştirdiler. Şimdi işte dinleyin, Saraylılar için çalıyor Kontrollü Sosyal Hayat:

“kontrollü sosyal hayat, kontrollü sosyal hayat / bak keyfine yan gel de yat / ne güzel şey / oh ne rahat / yoktur eşin kontrollü sosyal hayat”

Mecburiyetten takılan kravatın hemen gevşetilmesi gibi, kontrollü sosyal hayatta da maskenin rahat nefes almak (!) için burun altına çekilmesi bir yana… Yine maskeden türeyen bir dizi maskaralık salgını altında değil miyiz? Önce maske satışları yasaklandı. Çünkü maskeleri her eve ve herkese ücretsiz dağıtacaklardı. Olmadı. Herkesin telefonuna bir kod numarası gönderilecek ve isteyenler maskelerini PTT’den alacaktı. Para kuyrukları gibi maske kuyrukları oluştu. Olmadı. Bu kez maskeleri eczanelerden alın dediler. Bu da olmadı. Şimdi yine parayla satılacak. Tanesi bir lira!

Bitmedi. AVM serbest deniz kenarı ve park yasak. Toplu taşımada yüzde elliden fazlası yasak, takside üç kişi serbest. (Vee… Bu arada çok ibretlik bir hadise yaşandı. AVM’ler serbest ama camiler hâlâ yasak! Kapitalizm, eyy kapitalizm! AVM’leri açıp AVM’lerdeki mescitleri bile kilitli tutabilecek güçteki ve dinin ve imanın parrraaaa olduğu ey kapitalizm, meğer sen nelere kadirmişsin!)

Zaten yeri geldiğinde maske yoksa muska verelim demiyorlar mı? Darbe muskası veriyorlar. Bahçeli demeçlerinden twitter’da muska dağıtıyorlar.

Ama illa ki musakka! Çünkü musakka, ‘sulandırılmış’ demektir. Yani tüm insanlığı tehdit eden bir salgın karşısında, hakikaten sulandırılmış, ciddiyetini, ağırlığını kaybeden tedbirleri giderek sürü bağışıklığına tahvil ediyorlar.

Yersen bu yemek! Yemezsen sulandırılmış yemek, yani musakka! Ama kıymasız. Ama muska takmak şart.