Aynalar ne bilir? Her şeyi…

Aynalar ne bilir?
Her şeyi…
Aynalar bileni bilirler. Dolayısıyla her şeyi bilir, herkesi tanırlar.
Ne zaman bilirler? Bir öykünün içinde yer aldıkları zaman bilirler.
Yer aldıkları öykü hangisidir?
Yer aldıkları öykü bir yaşam öyküsüdür.
İşte o öykü şöyle başlar;

Memleketin birinde dünya görüşleri ortak ve fikir birliği içinde olan aynalar varmış. Bu aynalar maskeleri tanırlarmış. Her geçen gün güneş batıp da gece siyah tülünü doğanın üzerine serince insanlar uyku vakti bu aynaların karşısında bir süre oyalanır sonra uykuya çekilirlermiş. İşte o insanlardan biri yine o gece ayna karşısında kendi kendine söyleniyormuş; “Evet, bu gün de ülkem insanı için iyi bir şeyler yaptım. Kanserojen giysileri toplattım. Medyada da arzı endam edip, ‘satın alacağınız giysilerde mutlaka CE işareti arayın ve ucuz giysilerden kaçının’ diyerek onları uyardım. Artık rahatça ve huzur içinde uyuyabilirim.”
Ayna, bu maskeyi hemen tanımış. Aklına Sokrates’in;” En zor insanlar kendi kendilerini kandırıp sonrada başkalarını kandıran insanlardır.” sözü gelmiş. Bu da onlardan olsa gerek demiş kendi kendine. Bu iyilik maskesini yüzüne geçirmiş soytarının asıl görevi yönettiğini iddia ettiği insanların refah düzeyini arttırmak değil mi?  Bunun için milletvekili yemini etmedi mi. Peki şimdi uygulamaları ile açlığa ve yoksulluğa mahkum ettiği insanlardan nasıl oluyor da pahalı ve kaliteli ürün satın almasını isteyebiliyor.
Ayna tanıdığı maskenin arkasında soytarı yüzü açık edememenin sıkıntısı ile gerilmiş kalmış bütün gece..
Memleket sınırlarının ötesinde aynı gruptan bir ayna arkadaşının yaşadığı sıkıntıyı saat farkından dolayı sabaha karşı yaşamakta imiş. Bu aynanın karşısında da muhterem biri kendince söylenmekte imiş; “Şu Dev-Yol’cu komünist benim için ileri geri laflar etmiş. Evet 12 Eylül’ü gerçekleştiren komutanlara minnet ve şükranlarımı sundum. Ne var bunda. Dün dündür, bu gün bu gündür. Hem artık kendimi yeniledim ve fikir değiştirdim. Şimdi 27 Mayıs dahil tüm darbelere karşıyım. Şimdi o darbelere karşı referandumda evet oyu kullanalım diyorum. Hatta ölüleri bile kaldırıp sandık başına götürelim. Ama o kadar, daha öteye geçmenin alemi yoktur. Zaten dinimizde de intikam  caiz değildir.”
Ayna bu maskeyi hemen tanıdı. İçinden  a  sulu gözlü soytarı, intikam caiz değilse neden insanlık suçu işlemiş olanları değil de suç girişiminde bulunmuşları zindanlara atıyorsun o zaman. Dedi ama bu düşüncelerini haykıramadı doğan yeni güne. Tıpkı öteki arkadaşı gibi kasıldı kaldı gün boyu.
Memleketin nezih bir köşesinde bir gazeteci aynı gece ayna karşısında idi; “Ne kadar doğru bir iş yapıyorum. Statükonun canına okuyorum. Referandum bu ülkeye özgürlük getirecek. Hükümetin evet kararını desteklemekle ülkeme ve insanlarına özgürlüklerin yolunu açıyorum. Aferin bana. Huzurlu bir uykuyu hak ettim doğrusu.”
Ayna derin bir off çekti. Bre rezil liboş, cemaat gazetesinde rüşvet karşılığı yazıyorsun. Yediğin rüşvet lokmaları gece boyu nasıl midene oturmaz da böyle yüzsüzce uykuya yatabilirsin? Diye haykırmak istedi, ama sesi çıkmadı. Nede olsa o bir ayna idi eninde sonunda... O da geceyi uykusuz geçirdi.
Bir başka yerde bir başka grup üyesi ayna bütün bu olan bitenlerden haberli , “ arkadaşlar sizin karşınızdakilerde böylesine yoğun gen ortaklığı ancak klonlanmış yapılarda olabilir diye düşünüyorum. Ama yanıt bulamadığım soru şu, acaba kimler bunları klonladı?
Aynalar bu klonlama işini tartışırken aradan bir ses; “sadece aynı geni taşıyanlar benzer maskeleri taşımıyorlar ki. Bu maske işi farklı genlerdekilerde de var ne yazık ki. Dün gece bende uykuya hazırlanırken evdeşim insanoğlu geçti karşıma ve mırıldanmaya başladı;
“Ben devrimciyim. Bana ne yapmak istiyorsun dediklerinde ‘devrim yapmak’ diyorum. Nasıl yapılacağını da biliyorum üstelik. ‘Biz hareketiz çünkü hareket halindeyiz’ demekle bu olmaz. diyerek bu günde görevimi yaptım. Bundan iyisi Şam’da kayısı, hadi bakalım uyuyalım artık.”
Bu lafları dinlerken sizler ülkede insanların nasıl der dest edildiğini anlatıyordunuz. Tespih böceği gibi içine büzülen, mükemmelliği ararken mükemmellik yollarında yalnızlaşan, eriyen, bir yapının içinde laf kalabalığında asmalar budayanlarında bir maskesi olabilir mi diye düşünüyordum. Öyle bir maske ki kendilerinin de farkında olmadan yüzlerinde vücut bulmuş, onu güne kapalı kılan bir maske olamaz mı? Bunu böyle düşünüp içinden çıkamadıkça uykularım kaçtı gerildim kaldım gece boyu.
Aynalardan biri; “ kimileri insan değildir dostum melektir. Ve melekler maske takmazlar.”
Acaba dedi bir diğeri; Havayı kandıran şeytanın iknasıydı, Ademi kandıran basit bir insan iradesi.. Hangisi daha zayıf oluyor bu durumda?  İnsana kanan mı? Meleğe kanan mı?
Dünyanın dört bir yanında maskeleri tanıyan aynalar bu maskeleri deşifre edememenin sıkıntısı ile zor anlar yaşadılar ve sonuçta dayanamayıp çatladılar.
Ertesi gün tüm dünya medyasında bu konuşuluyordu.
Ne oldu da çatladı bütün dünya aynaları?