Freire; tarafsızlık iddiasında bulunan eğitimciler için “Sanki kendileri, üzerinde çalıştıkları toplumun bir parçası değilmiş gibi davranırlar. Gerçek dünyaya, o meşhur tarafsızlıklarıyla eldiven ve maske ile yaklaşırlar” der.

Tarafsızlık maskesiyle başladı 10 Temmuz 2018’de eğitimde bizim hikâyemiz… Ve o günden bugüne de, o maske bizi, öğrencilerimizin kamusal eğitim hakkını yaşatmıyor, 19 yıldır devam eden eğitim politikaları o maske sayesinde hızlanarak sürdürülüyor. O maske ideolojik bir sis. Salgınla birlikte de aylardır “Tüm senaryolara hazırlıklıyız, uzaktan eğitimde dünyadaki 3-5 ülkeden biriyiz. Yüz yüze eğitime başlayacaklar öncelikli olmak üzere tüm eğitim çalışanları aşılanacak…” cümleleriyle bir maskeli balo izliyoruz.

Maskeli balo devam ederken biz eğitim emekçileri, öğrencilerimizle birlikte maskelerle gizlenemeyecek kadar gerçek olanı yaşıyoruz.

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC( tarafından hazırlanan 2020 Küresel Haklar İndeksi’nde Türkiye emekçiler için dünya genelinde en kötü 10 ülke içerisinde yer aldı. Salgında en az 100 eğitim emekçisi, alınmayan önlemler sonucunda yaşamını kaybetti. 17 Mayıs’ta yüz yüze eğitimle ilgili kararın açıklanmasına 11 gün kaldı. Futbolcuların, turizm çalışanlarının, muhtarların aşı programına dahil edildiği açıklandı. Yüz binlerce eğitim emekçisinin e-nabız sisteminde karşılaştığı mesaj ise aşıda öncelikli grupta değilsiniz açıklaması… Tüm emekçilerin, tüm yurttaşların aşılanması, sağlık hakkı tartışılmaz en temel kamusal hak… Ancak temel mesele “onların” önceliğinin toplumun sağlık hakkı değil, sermayenin öncelikleri meselesi olması…

Uzaktan eğitim; kamuda ve özel öğretim kurumlarında esnek çalışmanın, mobbingin en güçlü aracı haline getirildi. Özel öğretim kurumlarında, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan eğitim emekçisi arkadaşlarımıza yüz yüze ve uzaktan eğitimde yaşamlarının en zor günleri; ücret kesintileri, alınmayan önlemlere rağmen yüz yüze eğitime devam etme zorunluluğu, sözleşmelerinin yenilenmemesi, sabahtan akşama, hafta sonları da devam ettirilen esnek çalışma koşulları, kısa çalışma ödenekleri ile yaşama zorunluluğu dayatıldı. Geçtiğimiz günlerde Covid-19 nedeniyle ve uzaktan eğitim sırasında beyin kanaması geçirmesi sonucu iki eğitim emekçisi arkadaşımızı daha kaybettik.

Eğitim emekçileri ve öğrencilerimiz için alınmayan önlemler, hakları ile ilgili alınmayan kararlar söz konusu olan özel okul patronları olduğunda şimşek hızıyla yine yaşama geçirildi. Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nunda yapılan değişiklikle özel okulların kontenjanlarının yüzde 3’ünden az ücretsiz okutma zorunluluğu esnetildi, burslu öğrencilerin koşulları özel okul sahiplerinin iki dudağı arasına bırakıldı. Yaşadığımız her gün kamusal eğitim mücadelesinin ne kadar yaşamsal bir mücadele olduğunun, özel öğretim kurumlarının kamulaştırılması mücadelesinin haklılığının kanıtı olmaya devam ediyor.

MEB’in verileriyle en az 4 milyon 247 bin öğrencinin uzaktan eğitime erişemediği, erişebilenlerin yarısından fazlasının ise cep telefonu ile ulaşmaya çalıştığı, aşılanmayan yüz binlerce eğitim emekçisi ve öğrencilerimiz için aşının, düzenli testin, gerekli önlemlerin gündemlerinde dahi olmadığı durumda sınav ısrarı sürdürülüyor. Milyonlarca öğrencinin cihazı ve internet erişiminin olmadığı, salgında çalışmak zorunda bırakıldığı, eğitimden kopuşun her geçen gün hızlandığı, eşitsizliğin derinleşerek arttığı, koşullarda maskeli balo tüm hızıyla sürüyor ve MEB “şahane” çözümünü açıklıyor; dijital kitaplar ve dijital soru kitapçıkları…

“Onlar” maskeleri ve sahte yüzleri ile kendi tarihlerini yazmaya devam ediyor.

Bizim tek yolumuz, tek çaremiz ise en zor zamanlarda bize nefes olan Yeni Türkü’nün; şarkısındaki isyanı büyütmek, gemileri yakmayı örgütlemek, kendi tarihimizi, emekçilerin mücadele tarihini birlikte yazmak…