Müzisyen Aydilge iki sene önce ‘Evden Canlı Canlı’ adıyla yayınladığı albümünün ikincisini karantinada çıkardı. Müzisyen, “Ben de şarkılarım aracılığıyla ‘seni duyuyorum’ demeye çalışıyorum... Yalnız değilsin kardeşim, maskeler silinince sen de bensin; sesimi duysan hissedersin” diyor

Maskesiz sen de bensin sesimi duysan hissedersin

Işıl ÇALIŞKAN

Müziğin iyileştirici etkisine inanarak yola çıkan Aydilge, ‘Evden Canlı Canlı’ serisine ikincisini ekledi. Evde kalmanın olumsuz etkilerini en aza indirgemek üzere dinleyicilerine müzik ile moral vermeyi amaçlayan müzisyen, evinde yaptığı akustik kayıtlarını bir araya topladı. Toplam 9 şarkının yer aldığı ‘Evden Canlı Canlı Vol 2’ albümünde, kemanda, sanatçıya eşi Utku Barış Andaç eşlik ediyor. ‘Bahçalarda Mor Meni’ ve ‘Uzun İnce Bir Yoldayım’ türkülerinin de yer aldığı albümdeki diğer tüm söz ve besteler ise Aydilge’ye ait. Müzisyenle müzik serüvenini ve karantinasını konuştuk.

►Nasılsınız? Günleriniz nasıl geçiyor?

Bazen bir bilim kurgu filminin içine düşmüşüm gibi hissediyorum. Bazen de çok tanıdık geliyor. Ben çok hasta bir çocukluk geçirdim. Astım nöbetlerim ağır geçerdi. Nefes alamazdım. O yüzden çok fazla arkadaşım da yoktu. Hatta en yakın arkadaşım bana sürekli su buharı ve oksijen üreten mavi makineydi. Nefes alamadığımda “hava hava” diye makineye koşardım. Hasta olduğumu bilmeyenler de niye hava diye koşturduğumu anlamaz, “hav hav’’ yani köpek istediğimi sanırlardı. Oysa tek istediğim havaydı. Bu virüsün insanlara yaptıklarını görünce kendi çocukluğumu ve o nefes alamama halimi hatırlıyorum. Bazen çok enerjim düşüyor. Ama sonra iyileştiğimi düşünüp, diğer insanların da iyileşebileceği umudunu hissediyorum.

►Bir müzisyen olarak dünyanın yeni düzenine ayak uydurmakta zorlanıyor musunuz?

Ben de eşim de müzisyen olduğumuz için tüm gelirlerimiz durdu. Maddiyatın yanı sıra manevi olarak doyum aldığımız tüm buluşmalar, kucaklaşmalar yani konserlerimiz de durdu. O yüzden çok zor bir süreç. Ama hastanede yaşam savaşı verenleri ve onların yakınlarını düşündüğümüzde, bizimki de dert mi diyorum... Ayak uydurmakta en çok zorlandığım anlarda müziğe sığınıyorum. Bu arada çocukken bahsettiğim o hastalık dönemlerimde bile şarkı söylerdim ben. Müzik benim şifam olmuştu gerçekten. Plastik makinem, ilaçlar ve aşkla şarkı söyleyen çocuk kalbim, el ele verip ciğerlerimi iyileştirdiler. O gün bugündür aşkla müzik soluyorum ve müziğin bizi iyileştirebileceğine inanıyorum. Sadece somut hastalıkları değil, kalp yaralarımızı da...

BELKİ NOTALARIMLA ŞİFA VERİRİM

►Evde albüm yapmak nasıl bir tecrübeydi?maskesiz-sen-de-bensin-sesimi-duysan-hissedersin-740110-1.

Bu albüm bir karantina albümü... Zaman zaman kendimi çok yalnız hissettiğim için, sizlerin de öyle hissettiğinizi biliyorum. Şu süreçte ortak bir kaderi paylaşıyoruz ve aslında tüm ötekileştirmeler anlamsızlaşıyor. İsterdim ki bir mucize olsa ve aşıyı bulsam, ama ben sadece müzisyenim. İlaçlarım da yok... Ama belki notalarımla şifa verebilirim. Bu ümitle yola çıktım. Üç sene önce ilkini yayınlamıştım. Bu karantina döneminde yeniden canlandırdım ve Evden Canlı Canlı 2’yi hazırladım. Sevgili eşim Utku Barış Andaç ve Ozan Sarıboğa gibi dostlarımızla herkes kendi evinde olmak üzere canlı çalmanın organik ruhuna özen göstererek kaydımızı yaptık. Öyle hataları düzeltmeceler, teknik sihirbazlıklar yok. Çünkü kusursuzluk, aslında yapaylık da demek. Kusursuzluğun değil, doğallığın peşindeydik. Hatta kedim Miko da bize eşlik etti. Müziği çok sever. Bütün kayıt boyunca etrafımızda dolaştı. Bir şef edasıyla hepimizi yönlendirdi (Gülüyor).

►Yalnız Değilsin’in klibi için dünyanın dört bir yanında insanların karantina dönemindeki ev hallerini anlatan videoları bir araya topladınız. Özellikle bu şarkıda insanları buluşturarak ne anlatmaya çalıştınız?

Amacım aslında hepimizin tüm farklılıklarımıza rağmen aslında ne kadar da aynı olduğumuzu gösterebilmek. İstiyorum ki dinleyicilerim de kendi farklarını ve renklerini korusunlar, ama bu farklılıkların ötesinde, temelde hepimizin insan olduğunu ve bir olduğunu da hatırlasınlar. Ben de sürekli bunu hatırlamaya çalışıyorum. Özellikle beste yaparken etrafı dinliyorum. Sessizliği dinliyorum. İnsanları dinliyorum. Gülüşler, hep ağlayışlara yenik düşüyor. Kahkahalardan sonra evde odasına kapanıp ağlayanların sessiz gümbürtüsü hep daha fazla. Herkes böyle yarım, böyle eksikken hem kıran, hem kırılan olmayı nasıl becerdik biz? Ne zaman yitirdik merhameti? Ötekinin acısını, hüznünü hissedebilmeyi? İnsan haz arayan bir varlık diye dayatsa da reklamlar, hepimiz duyulmak ve hissedilmek istiyoruz aslında... Ben de şarkılarım aracılığıyla “seni duyuyorum’’ demeye çalışıyorum... Yalnız değilsin kardeşim, maskeler silinince sen de bensin; sesimi duysan hissedersin...

►Yakın zamanda yeni bir kitap çıkarmayı düşünüyor musunuz?

Müzik çok fazla vaktimi aldığı için şu an kitap yazmaya o vakti ayıramıyorum ne yazık ki. Ama her ay Bavul dergisinde yazı yazmaya devam ediyorum. O biraz olsun benim içimi rahatlatıyor. Edebiyat kariyerimi tam anlamıyla bırakmamış olduğumu hissediyorum böylece...

BİZ DE GİDİYORUZ GÜNDÜZ GECE

►Albümde ‘Bahçalarda Mor Meni’ ve ‘Uzun İnce Bir Yoldayım’ın akustik yorumları da var. Türkülerin sizde yeri nedir?

TRT 1’de çarşamba geceleri yayınlanan Benim Adım Melek dizisinin jenerik şarkısını yaparken, türkülerimize benzeyen Yalnızlık Masalı adlı bir şarkı besteledim. Dizinin ruhu bunu gerektiriyordu. Şarkım üzerinde çalışırken, dizi Gaziantep’te geçtiği için o yöreyle ilgili türküleri de baştan sona dinlemiştim ve Gaziantep Yolunda’yı ne kadar çok sevdiğimi hatırladım. Akustik albümde de hemen yer verdim. Uzun İnce Bir Yoldayım ise tam bu dönemi anlatmıyor mu sizce de? Gidiyoruz gündüz gece...