Düşünme ve eleştirel gücü azgın dalgaların arasında kaybolur. İnsan kültürünün bilinçdışı ihtiyacı olan şiddetle tam anlamıyla özdeşleşir. Dünyayla buluşma anındaki masumiyeti, tortulaşan insansı son damlasıyla birlikte yok olur.

Homo sapiens’in orijinal anlamı, tat alabilen insandır. Beş duyu organından aktarılan tadların aroması ise altıncı duyumuzdur, bana göre. Gözlerimizin kapalı olduğu zamanlarda bedensel devinimi hissettirendir bize. Sevgiyle dinginleşen, neşeyle zenginleşen, hüzünle yoğrulan, kısaca insani tüm duyguların harmanı, kaynağıdır, “gönül gözü”dür belki de. Gönül gözü açılmadan kapatılan, duygu yoksunlarıdır konumuz. Bunlar, yanlış kodlamalara maruz kalan, metalikleşen, mekanikleşen, bozuldukça dağılan, giderek yaşamdan kopup, katilleşen insansı türlerdir. Her çocuk gibi doğduğunda dünyaya ait, evrensel bir canlıdır. Önce dil aşılanır; kademeli olarak gelenek, din, yakın çevre, toplumsal kültür kuşatır etrafını. Ait olduğu sınıfsal yapının olumsuz etkilerinin oluşturduğu hasar tuz-biber olur, tümünün üstüne. Kalabalık, karmaşık ve şiddet yoğunluklu bir ailesi vardır, genelde. Silik-kırılgan veya otoriter olan annesinin dışında, kimse umursamaz varlığını. Diğerlerince farkedildiği zamanlar; ölümcül hastalıkla boğuştuğu günlerle sınırlıdır. Sürekli çatışma yaşar. Umudu tükenir, bünyesindeki zararı azaltmak için görmez-duymaz-anlamaz olur. Yakın çevresinde yaşanan kriz ve şiddeti dışarıdan izleyen yabancıdır artık. Bulduğu oyunla, hayatın daha çekilir olacağına inanır. Sonra izlediği oyunun aktörlerini taklit eder. Formatlama için gereken ekipmanlar hazırlanmıştır.

Kendisi olmaktan uzaklaşıp, derinlerindeki son parlak su zerresini gönderir tortuların arasına. Dünyadan kopup, hiçlikte kaybolur. İletişimin en önemli aracıdır konuşmak, beceremez. Diline hükmeden organlarındaki arıza, ağzını açtığında küfür olarak akar dışarıya. Kavgacı olduğu kadar içine kapalıdır. Benzerlerini bulmak, son derece kolaydır yaşadığı ortamda. Tercihi daha kötülerden yanadır. Yanlışlarla birleşip, doğru olana ve değerliye karşı öfke biriktirir. Sevgi ve dinginlik, en önemli endişe kaynağıdır. Hayatın tadına sırt çevirip, dar alanların bıçkın fanatiğine dönüşür. Kutuplaşmanın uzantısında, sonuçlarını kestiremediği sert oyunların kara gölgesidir artık. Gölge oyununun dışındaki, gerçek hayata karşı biriktirdiği öfke, minik bir sıçramayla taşar, sel olur. Düşünme ve eleştirel gücü, azgın dalgaların arasında kaybolur. İnsan kültürünün, bilinçdışı ihtiyacı olan şiddetle tam anlamıyla özdeşleşir. Dünyayla buluşma anındaki masumiyeti, tortulaşan insani son damlasıyla birlikte yok olur. Yüzlerce yıl geriye sarıp zamanı, ilkel, tehlikeli, savaşçıl kimliğe entegre olur. Yeni ekip formatlama sürecini başlatır.

DİKKAT! CANİ ÇIKABİLİR
Doğru kavramını unutmayı seçtiği için hatalarını kılavuz eyler. Aidiyet kuklası; huzursuz benliğini, bozduğu dengelerin sancılarıyla sarmalar. Dünyayla kurduğu nefret dolu, açgözlü ilişkinin sonucu olarak, şiddete uygun zeminlerin oluşmasını bekler. Kendi dışındaki düşüncelere, kimliklere, dinlere, dillere, mezheplere, cinslere, ez cümle insanlara yaşattığı acılarla tatmin olur. Savaşı kullanışlı bir fantezi olarak hayal eder; nimetlerinden faydalanır. Ana besin kaynağı kandır. Savaşı tezgahlayan, başlatan, saldıran, öldüren, attığı bombalardan yükselen alevlerle dünyanın can damarlarını tıkayan piyondur. Silah, bomba, atık, kimyasal çöplük, siyanür, reaktör, termik santral, nükleer santral, gaz ve daha birçok zehirin pompacısıdır. Dünyanın dört bir yanında sergilenen, insanlık dışı her işkencenin uygulayıcısıdır. Kadına, kıza, çocuğa tecavüz edendir. Karşısına çıkan tüm canlıları; yaş veya cinsiyet ayrımı yapmaksızın yok etmeye programlı sağlıksız beyindir. Berrak açık bir gökyüzü sevdasıyla, babalarıyla bayrama giden çocukların üzerine şarjör boşaltandır. Coşkuyu kana boyayandır. Yüksek tepelerden, yarattığı kargaşayı iştahla izleyendir. Tüyü bitmemiş yetimin babasının celladıdır. Bütün katliamların bir türlü yakalanamayan baş sanığıdır. Faili meçhullerin bir numaralı failidir. Dağ başında pusu kurandır, köy basandır, otobüs kundaklayan, mağaza yakandır, yeşildir, gridir, pusludur, çoğunlukla arkadan bıçaklayan, korkaktır. Ulusal birliği koruma kisvesi altında toplumsal gerilimin tırmandırıcısıdır. Büyüklerinden övgüler alan “kurşun sıkandır”. Türünün önderleri karşısında “süt dökmüş kedidir”. Toplu mezarların kazıcısıdır. Dışkı yedirendir. Kanın hala ıslaklığını koruduğu topraklarda, acısı hiç dinmeyen insanların cehennem azabıdır. Formatlama başarıyla tamamlanıp, cani aramıza karışmıştır, tüm uğursuzluğuyla.

Hayatın, geleceğin, ümidin, masumiyetin, sevginin, düşüncenin, barışın, neşenin düşmanıdır, bu silik yaratık. Yalnız kalmaktan deli gibi korkar. Kalabalıkta kayıp, dünya için gereksiz, yitik ve zararlıdır. Bakar-görmez, konuşur-anlaşılmaz, dinler-anlamaz, dokunur-hissetmez, tıka basa yer-tat almaz. Korkunun karanlık perdesine yansıyan insan suretindeki gulyabanidir. Eski masalların değil, günümüzün canlı ve oldukça kanlı zebanisidir. Gece-gündüz demeden, ölüm eker topraklara. Etkilenme sürecini tamamlayıp, etkilemeye başlar. Hizmetlerinin karşılığı olarak üst yönetim kademeleriyle taçlandırılır. Önceki görevini devralacak nitelikte, kolayca format atılabilen milyonlarca yeni aday arasından seçmeler yapar, oturduğu koltukta.