İran gazeteleri ölüm haberini türbansız fotoğraflarıyla verdi. Kadını türbansız sosyal yaşamın içine sokmayan tutucu bir ülkenin “bilimle aydınlanmış” bir kafayı örtmeye cesaret edemediğini göstermesi açsısından önemlidir bu

Matematiğin ‘Mavi Gözlü Dev’i öldü

Boyu 1.57, kilosu sadece 50 idi ama Meryem Mirzahani kelimenin tam anlamıyla bir bilim “devi”ydi. Hayatında hiç sigara içmeyen, alkol kullanmayan bu muhteşem bilim insanı 40 gibi genç bir yaşta meme kanserinden yaşamını yitirdi. Profesörü olduğu Stanford Üniversitesi’nin Rektörü Marc Tessier-Lavigne Mirzahani’nin binlerce kadına bilimde, matematikte esin kaynağı olduğunu belirtirken ne kadar haklı.


Bu kadar kısa bir ömre onca başarıyı nasıl sığdırabildiğine şaşıyor insan. Kadınlar her ne kadar eskisinden daha fazla seslerini duyurabilmiş de olsalar hâlâ erkek egemenliğindeki bilim alanında, sadece erkeklerin kazandığı Field Madalyası’nı alan tek kadın olmak gibi bir özelliği de vardı Mirzahani’nin. 1936’dan bu yana her dört yılda bir kırk yaşın altındakilere verilen, bugüne kadar sadece erkeklere verilen, “Matematiğin Nobeli” olarak da nitelenen bu ödülü kazanmasıyla çoktan yer aldığı tarihte adı iyice sağlamlaşmış oldu. Kendi ülkesinde de henüz bir lise öğrencisiyken 1994 ile 1995 yıllarında Uluslararası Matematik Olimpiyatları’nda altın madalya almıştı.

Bir kadının Field Madalyası’nı alması tahmin edeceğimizden çok daha önemli. Öyle ki ödül töreninin yapıldığı günü, Ulusal Matematikçiler Birliği Başkan Yardımcısı Christiane Rousseau “olağanüstü sıradışı “ olarak değerlendiriyor, Mirzahani’nin kazanmasını 20. yy başında fizik ve kimya ödülünün Marie Curieye verilmesi ile karşılaştırıyordu.

Mirzahani 3 Mayıs 1977’de Tahran’da doğdu. 1999’da ülkesinin en saygın üniversitesi olan Şerif Üniversitesi’ni bitirdi. 5 yıl sonra da Harvard’da doktora yapacak, 2008’de Stanford Üniversitesi’nde profesör olacaktır.

Eğer o kazada ölseydi
Şubat 1998’de İran’ın batısındaki Ahvaz kentinde düzenlenen bir matematik yarışmasından dönerken Mirzahani’nin de içinde bulunduğu, ülkenin elit matematikçilerini taşıyan otobüs uçuruma yuvarlanmış, iki şoför ile altı matematikçi yaşamını yitirmişti. Eğer Meryem Mirzahani de o kazada ölseydi, daha o yaştayken deha kabul edilen büyük bir matematikçiden mahrum kalacaktık. O kaza, ruh halini nasıl etkiledi, bilgi sahibi değiliz ama her an yaşamını kaybedeceği korkusuyla matematiğe daha sıkı sarılmış olmalı. Kaza sonrası yurtdışına çıkma şansını erken bulması da her halde kendisine iyi gelmiştir.

Çok ender yaptığı röportajlarından birinde, 2008’de, çocukken en büyük hayalinin yazar olmak olduğunu söylüyor. Televizyonda Marie Curie, Helen Keller gibi yaşamlarında hem büyük başarılar hem de trajediler bulunan muhteşem şahsiyetlerin yaşam öykülerini izledikten, Vincent van Gogh gibi deha/ deli karışımı büyük bir figürün biyografisini okuduktan sonra yazar olmayı istemiş meğer.
matematigin-mavi-gozlu-dev-i-oldu-321802-1.
Ne bulursa, “kendi deyimiyle” “deli gibi okuyordu”. Özellikle roman okumayı çok ama çok seviyordu. Okuduğu lise Tahran’ın kitapçıların bol olduğu caddesine çok yakındı. “Bu caddede yürüdüğümü ve kitapçılara gittiğimi anımsıyorum çok heyecanlıydı bizim için” diye anlatıyor o günlerini. Tüm ömrü boyunca en yakın arkadaşı olacak olan bir başka matematik dehası Rüya Beheşti ile girdikleri kitabevlerinden kitap almadan çıkmadıklarını aanımsıyor bir de. Okumayla, kitap peşinde koşmalarla geçen günlerdir o günler. “Lisedeki son yılıma kadar asla matematik düşünmüş değildim” diyor. O kadar ilgisizken, nasıl oluyor da matematiğe dönüyor peki? Büyük bir dönüşüm değil gibi sanki, biraz merak hepsi bu. Erkek kardeşi sevdirmese belki de matematik hiç olmayacak yaşamında. Matematiğe ilgisini ona borçlu. O Mirzahani’ye okulda ne öğreneceğini öğreten bir kardeşti de aynı zamanda.

Her büyük dehanın başına gelen Meryem’in de başına geldi tabii. Liseye başladığı yıl matematik dersinde başarısız oldu. Matematik öğretmeni özellikle yetenekli olduğunu düşünmüyordu, bu da onun kendine olan güvenini zayıflattı belli ki. Mirzahani o yaşta "başkalarının sende ne gördüğü çok önemlidir" dediğine göre gerçekten bundan çok rahatsız olmuş olmalı. Vardığı sonuç şudur “Matematiğe olan ilgimi kaybettim.” Neyseki bu uzun sürmeyecektir. Ailesinin de yakın ilgisiyle matematiğe yeniden dönecektir Mirzahani. Aile matematikle ilgilenmesinden memnun muydu peki? “Son derece özendirici idiler. Çok da destek oldular. Onlar için önemli olan mantıklı ve doyurucu bir meslek sahibi olmamızdı, başarının nasıl geldiğiyle ilgilenmiyorlardı” dediğine göre bir başka alanda da başarılı olsa onlar için bir şey fark etmeyecekti.

Çok kısa bir ömrü oldu Mirzahani’nin. Bu nedenle yaşamın ona çok cömert davrandığı tabii ki söylenemez. Ama kendisini şanslı saydığı bir dönemde olmuş yaşamında. “Birçok açıdan ortam iyiydi benim açımdan” diyor örneğin. “İran - Irak savaşı gibi zor bir dönemden geçiyor olmamıza rağmen iyiydi. Savaş bittiğinde ortaokuldan mezun olmuştum, 10 yıl daha erken doğsaydım bu fırsatı bulamayacaktım, Tahran’ın en iyi lisesi olan Farzanegan’a gittim”. “0n yıl daha erken doğsaydım” deyişi çok dokundu bana. Kırkında ölmek üzereyken “on yıl daha fazla yaşasam” demiş midir acaba?

Lisede çok ama çok iyi olarak tanımladığı öğretmenler vardır. Bir de en yakın arkadaşı, Stanford’da da birliktedirler, Rüya Beheşti ile tanışır okulun ilk haftasında. Rüya ortak değerleri paylaştığı biri olur zamanla, Meryem’i motive eder sürekli. Okulun, Meryem’in deyimiyle “iradesi güçlü” kadınlardan biri dediği kadın müdürü de her iki genç kızın yaşamını derinden etkiler. Erkeklerin katıldığı matematik yarışmalarına katılmak istediklerini söylediklerinde kadın müdürden büyük destek görmüşlerdir.

Soruyorlar bir söyleşide: Eğitim alanında İran ile ABD arasında bir fark var mı? Hepimizin buna vereceği bir yanıt var, muhtemelen önyargılarımızın belirlediği bir yanıt. Ama Meryem Mirzahani, İran hakkında az çok bilgisi olduğunu sananları şaşırtacak bir yanıt veriyor: “Bu soruya yorum yapmak buradaki deneyimimin az oluşundan ötürü kolay değil. Orta eğitime ilişkin de fazla bilgim yok. En azından İran’da orta okulda problemlerın çözümüne odaklanırız. İran’daki eğitimin insanların kafalarında canlandırdıgı imaja uygun olmadığını söyleyebilirim. İran’da üniversiteye giden bir kadın olduğumu ABD’de anlatmak durumunda kaldım birkaç kez. Evet kızlar ve erkekler ayrı okullara gidiyor, ama bu matematik olimpiyatlarına birlikte katılmalarına engel değil. Ama çok farklılık var tabii. İran’da koleje gıtmeden önce istediğiniz bölümü seçebilirsiniz, üniversiteye de sınavla girersiniz”.
matematigin-mavi-gozlu-dev-i-oldu-321803-1.
ABD’de değil İran’da
Mirzahani’nin, en azından benim okuduğum söyleşilerinde sanırım söylemeyi atladığı bir şey daha var. O da İran’da “özel yeteneği olan” öğrenciler için bir program olması. Bu program çerçevesinde seçilen öğrencilere sıkı bir eğitim verilmesi. Lise ya da ortaokul düzeyinde eğitim veren bir organizasyon bu aslında. Ücretsiz olan bu programdan mezun olanlar Avrupa’ya ABD’ye yollanıyorlar. Mirzahani de yurtdışına böyle gidenlerden.

Field Madalyası’nı hak eden Meryem Mirzahani’nin tüm gençliğini İran’da geçirdiği unutulmamalı. Temel eğitimi ile yüksek eğitimini İran’da aldığı da. Yani bu ödül ABD’deki eğitimi sayesinde değil, o eğitimin de yardımıyla kazandığı bir ödül. Ülkesinin eğitim sisteminden yararandığı gerçeğini inkâr etmemeliyiz.

Ölümü neleri değiştirdi?
BHu muhteşem bilim kadını aynı zamanda bir anneydi. Geride küçücük bir kız bıraktı, minik Anahita’yı. Koca koca kağıtlara (çalışma tarzı böyleydi) çizdiği şekilleri resim sandığı için annesini ressam sanan küçücük bir kız çocuğunu.

2014 yılında Field Madalyası’nı kazandığında bu büyük başarıyla onurlanan İran medyası haberi, tahta başında problem çözerken fotoğraflanan Mirzahani’nin o foroğrafına rotüş yapmış, genç bilim kadınının başına türban kondurmuştu. Ölüm haberini veren gazeteler bu kez türbansız verdiler haberi. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani kendi sosyal medya hesabından ölümü karşısında duyduğu üzüntüyü iletirken yine türbansız bir fotoğrafını paylaştı Mirzahani’nin.

Bu çok ama çok önemli bir gelişme. Kadını türbansız sosyal yaşamın içine sokmayan tutucu bir ülkenin “bilimle aydınlanmış” bir kafayı örtmeye cesaret edemediğini göstermesi açsısından önemlidir.Mirzahani ölümüyle bir tabuyu daha yıktı. Mirzahani Çek bilimci Jan Vondrák ile evli. Evliliği İran’da tanınmıyor. Bu nedenle kızı Anahita’nın ülkeyi ziyaret etmesi mümkün değildi. İran parlamentosundan bir grup milletvekili pazar günü acil toplanarak bir yasa değişikliği gerçekleştirdi. Artık yabancılarla evlenmiş İranlı annelerden doğan çocuklara da İran vatandaşlığı verilebilecek böylelikle. Mirzahani’nin küçük kızı artık annesinin ülkesini ziyaret edebilecek, hiç görmediği aile büyüklerini artık görebilecek.

Çalışmalarını bir orman içinde kaybolmak, sonra yeni yollar bulmak, şansın da yardımıyla oradan çıkmak olarak tanımlıyordu. Bunu başarmış ender insanlardan biriydi Meryem Mirzahani.

Ödülü aldığında “Bu genç kadın bilimcileri, kadın matematikçileri özendirecekse çok mutlu olurum bundan. Gelecek yıllarda bu ödülü çok sayıda kadının kazanacağına inanıyorum” demişti.

O göremedi ama kızı Anahita mutlaka görecek.