Bir yılı aşkın süredir cezaevinde olan ve henüz iddianamesi hazırlanmayan Mehmet Osman Kavala’nın yönetim kurulu başkanı olduğu Anadolu Kültür A.Ş.’ye yönelik olarak 4 ilde operasyon yapıldı.

İstanbul, Adana, Antalya ve Muğla’da, söz konusu kurum yöneticisi, danışmanı ve ilgisi olan akademisyenlerin de aralarında bulunduğu 13 kişi gözaltına alındı. 7 kişi hakkında daha gözaltı kararı var.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde Emniyet Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yürütülen soruşturmada gözaltına alınanlar vakıf/şirket bünyesinde Gezi direnişini finanse ve organize etmekle suçlanıyor.

Hiyerarşi içinde hareket ettikleri söylenen “şüpheliler” hakkında “Gezi Parkı olaylarını derinleştirip yaygınlaştırmak”, “sivil itaatsizlik eylemlerini organize etmek”, “yeni medya oluşturma faaliyetleri içine girmek” gibi iddialar var.

Suçlamalar arasında “Osman Kavala önderliğindeki kişilerin, Avrupa’da birçok kurum ve şahısla görüşme yaparak, Gezi Parkı’nda gündeme gelen biber gazının Türkiye’ye ithalinin yasaklanmasına ilişkin çalışmalar yaptıkları” da yer alıyor.

Türkiye’nin AKP iktidarındaki tuhaf deneyimleri, farklı komplo teorilerini yaygınlaştırıyor. “Gizli bir el”, “AKP’nin yerel seçimlere giderken toplumu kutuplaştıracağı fikri” ya da “gözaltıların Avrupa Birliği’nin vetosuna karşı bir koz” olabileceğine yönelik varsayımlar var.

“Teoriler” sonuçları gölgede bırakmasın. Gözaltına alınan isimler arasında Prof.Dr. Betül Tanbay ve Profesör. Dr. Turgut Tarhanlı gibi Boğaziçi ve Bigi üniversitelerinin çok değerli hocaları, belgesel çekmek için Muğla’da bulunan gazeteci Çiğdem Mater bulunuyor.

Dün yaşanan yeni “rehin almaların” bir hafta öncesinde olanları anımsayalım. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın 10 Kasım öncesi laiklik ve Cumhuriyet düşmanı Kadir Mısıroğlu’na “hasta ziyareti” yapması ne tesadüftü ne “izinsizdi”.Daha önce saray masasında oturan Mısıroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gözdelerinden biri. O halde Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın istifasını istemek, amiyane tabirle “göze sokulanı kabul edememek” değil mi?

Bilim yerine hurafe, akademi yerine medrese, deney-gözlem yerine toplu cuma namazı, profesör yerine, ilim adamı, hukukçu yerine kadı, matematik yerine “zikirmatik” ikame etmek istiyorlar. Matematik Profesörü Betül Tanbay’ın yerini, Mısıroğlu ile değiştiriyorlar.

“Ya Resülalah” sistem inşatıdır bu. Bir kez daha Gezi üzerinden bir mesaj veriyorlar üstelik. İnşaatı, “Bizden olanlar” ve “olmayanlar” harcı ile sıvamaya çalışıyorlar!

Sokaktaki kaldırım taşından, akademik metne kadar bir Ortadoğu çölü yaratma arzusu bu.

İlla komplo teorileri de tartışılacaksa… Neden kısmı yerine “olasılıklar” bölümüne bakılabilir. Türkiye kuruluşundan bu yana ve daha çok 17 yıllık AKP iktidarında “bütün mümkünlerin” kıyısında oldu.

Bir süredir çatışma riski söylentileri yaygınlaştı. Devlette çeşitli kliklerin olduğuna yönelik vurgular var. Yine siyasi iktidarın en çok “bildiği” ve “değer verdiği” konulara vurgu yapalım. Kamyon bu hızı kaldırmaz. Betonundan sıvasına eksik malzeme kullanılan inşaat çöker.

Hepimiz altında kalırız. Yapmayın efendiler; Türkiye’yi normalleştirin, demokrasiye geri dönün. Toplumu bölmekten, bilim altında “terör” aramaktan vazgeçin.

Ortadoğu’ya özenmek yerine Anadolu zenginliğini referans alın.