Uzunca bir süredir verdiği mücadeleyle öne çıkan İşçi Dayanışma Derneği geçen haftalarda resmi olarak kuruluşunu tamamladı. Sendikal mücadelelerin açmazlarından işçi sınıfının örgütlenmesine kadar birçok konuda derneğin nasıl bir hat izleyeceğini derneğin Yönetim Kurulu Kolektif Sözcüsü Ali Karabudak ile konuştuk. • Dayanışma Derneği’nin kuruluşundaki amaç neydi, somut hedefleriniz neler? Türkiye işçi sınıfı örgütsüz durumda. İşçiler etnik, […]

Mavi yakalının da beyaz yakalının da örgütü: İşçi Dayanışma Derneği

Uzunca bir süredir verdiği mücadeleyle öne çıkan İşçi Dayanışma Derneği geçen haftalarda resmi olarak kuruluşunu tamamladı. Sendikal mücadelelerin açmazlarından işçi sınıfının örgütlenmesine kadar birçok konuda derneğin nasıl bir hat izleyeceğini derneğin Yönetim Kurulu Kolektif Sözcüsü Ali Karabudak ile konuştuk.

• Dayanışma Derneği’nin kuruluşundaki amaç neydi, somut hedefleriniz neler?

Türkiye işçi sınıfı örgütsüz durumda. İşçiler etnik, mezhepsel ve psikolojik etkenlerle parçalanmış bir halde. Kazanımlarımıza göz dikiliyor, içinden geçtiğimiz krizin faturası biz emekçilere çıkartılıyor. Hükümetin önümüze getirdiği iki örnek bu noktada önemli, biri kıdem tazminatı fonu diğeri de Zorunlu BES’ten çıkışın imkansız hale gelmesi. Emek hareketi bu saldırılara gereken yanıtı veremiyor. Biz sınıf mücadelesinde farklı bir kanal açmak ve bu saldırıları durduracak birleşik emek mücadelesinde üzerime düşen sorumluluğumuzu almak için derneğimizi kurduk. En önemli hedefimiz de budur, birleşik emek mücadelesinin yükseltilmesi ve nihai olarak birleşik emek hareketini kurmak.

Bununla birlikte 28 Nisan’da ilk genel kurulumuzu yaptık, önümüzdeki döneme dair somut hedefler çıkardık ve sınıf hareketi açısından önemli kararlar aldık. Yeni kurulan derneğimizin ilk 6 ayında en önemli faaliyetimiz direnen işçilerle gıda dayanışma paketleri çalışması yapmaktı. Cargill işçileriyle Bursa girişimindeki arkadaşlarımız çıkarsız, sorumluluk ilişkisi içerisinde önemli bir dayanışma pratiği sergiledi. Önümüzdeki süreçteki bir diğer somut hedefimiz de budur, direnen işçilerle dayanışmayı büyütmek. Çünkü ekonomik krizin faturası işçilere çıkartılacak. İşsizlik artacak, hayat pahalılığı ceplerimizi yakacak, çalışma koşullarımız kötüleşecek ve pek çok yerde bu sorunlara karşı örgütlü veya örgütsüz işçilerin direnişine tanıklık edebiliriz. Direnişlerle dayanışma ilişkisi krize karşı mücadele açısından önemli, bununla beraber dayanışma ilişkisinin de ötesine geçilerek direnişlerin çoğaltılması ve büyütülmesi gerekiyor. Emek örgütlerinin dayanışma ve güvence örgütü olma kimliği kazanması da çok önemli. Bu konularda çalışmalar yapacağız.

Ayrıca örgütlenmenin giderek zorlaştığı, işçilerin büyük çoğunluğunun sınıf bilinci ile hareket etmediği koşullarda işçilerin sosyal bir sınıf olduğunu ve bu sınıfın çıkarlarının kolektif hareket etmesinden geçtiğini yayacak eğitim çalışmaları, özel bülten ve broşürler çıkarma gibi çalışmalar içerisine de gireceğiz.

• Var olan sendikalar size yetmiyor mu, neden böyle bir yola girildi?

Mevcut sendikalar işkolları esasına göre örgütlenmektedir. Bugün işyerleri işkollarına parçalanmakta ve işçilerin ortak ve tek bir sendikada örgütlenmesinin önünde yasal engeller çıkartılmaktadır. Sendikaların da büyük bölümü bu sınırlar içerisinde hareket etmektedir. Bununla beraber sendikalar sınıf sendikacılığından uzaklaşırken bürokratik yapılar haline gelmiştir. Etrafımızı ‘sendikacıların’ doldurduğu, sendikaların yönetim organlarının tek kişiye kadar daraltıldığı, sendikaların mücadele örgütü kimliğini kaybetmiş durumda olduğu zamanlardayız. Bu noktada şuna da değinmek gerekiyor. Konfederasyonlar arasında düşünsel farklılıklar olmakla birlikte çalışma tarzı, işleyiş ve örgütlenme anlayışı olarak farklar gittikçe silinmektedir. Bu noktada istisna sendikalar olsa da genel durum maalesef böyledir. Ayrıca sınıf çalışması yapan kişi veya kurumların şu olguyu tespit etmesi gerekiyor: İşçi sınıfı 21.yy’da güvencesizleşmekte ve niceliksel olarak çoğalmaktadır. Mevcut sendikal yapılar güvencesizlerle bağ kuramamakta ve sayıları gittikçe azalan işçi sınıfının ‘görece güvenceli’ çalışanları ile yetinmektedir.

Böyle bir olumsuz tabloda biz ya mevcut duruma teslim olacaktık ve kendimize aldığımız ‘küçük pozisyonlarla’ idare edip görevimizi savacaktık ya da yeni bir arayışa girecektik. İşçi Dayanışma Derneği’ni bu yüzden de kurduk ve derneğimiz bu yüzden aynı zamanda bir ‘arayış hareketi’. Dernek formunu bu aşamada tercih etmemizin sebebi de statüsüne, yakasına, işkoluna bakmaksızın işçi ve işsizlerin bir araya gelebileceği ve ortak mücadele edebileceği bir zemin olarak kurgulamamızdır. Ayrıca yukarıda bahsettiğimiz ‘arayışa’ katkı olsun diye sınıf mücadelesine ‘çıkarsız’ yaklaşan tüm birey ve yapılarla bu yılın sonbaharında sempozyum düzenleme fikrimiz de var bunu da genel kurulda karar altına aldık.

• Derneğin yapısı nasıl olacak? Sendikalardaki bürokratik işleyiş burada da söz konusu olacak mı?

Derneğimizin yönetim ve örgütlenme anlayışı yukarıda eleştirdiğimiz sendikal zihniyetin reddi olacaktır. Yönetim işlevini başkana ve yönetim kurullarına indirmeyeceğiz. Yönetimi tüm üyelere yayacak araçlar geliştireceğiz. Başkan merkezli bir yapı değil kolektif bir akılla hareket eden demokratik bir yapı inşa edeceğiz. Bu noktada tüzüğümüze de yazdık, başkanlık ’kolektif sözcülüktür’ ve iki dönem üst üste başkan olunmayacaktır. Tarihsel referanslarımız da var. Bu referans, kendimize rehber ettiğimiz temel slogan olan ‘Üreten Biziz Yöneten de Biz Olacağız’ sloganında da kendini ifade eden meclis-komite anlayışıdır. Derneğimiz bu anlayışı kendi örgütlenme yapısında hayata geçirecektir.

Bu noktada genel kurulda da konuştuğumuz iki mesele önemli, biri birim örgütlenmesi diğeri de çalışma komisyonları. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi dernek örgütlenmemiz işkollarına sıkışmayacaktır. Bu şu anlama gelmemelidir, belli sektörlere yönelik özel hedeflerimiz olmayacaktır. Örneğin turizm ve metal gibi sektörlerde çalışan işçilere yönelik özel örgütlenme hedeflerimiz olacaktır. Ancak bahsettiğimiz birimler işyeri ve mahalleleri ve işyerlerini birleştiren yaşam alanları temelli olacaktır. Bu birimlerin; sendikalara üye olmaya teşvik, sendikaları gerçek işçi örgütleri haline getirme, hukuki kazanımlar elde etme, fiili-meşru mücadelelerle kazanımlar elde etme, üyelerin dayanışma ile kendini güvence altında hissetmesi gibi misyonları olacaktır. Derneğin karar alma iradesinde en temeldeki yapısı bu birimler olacaktır. Birimler aracılığıyla dernek kolektif bir yapıya bürünecektir. Bunun dışında çalışma komisyonları eliyle üyelerimizden farklı katkılar alacağız. Bu çalışma komisyonları derneğin kadrolarına aynı zamanda çalışmalarında bir referans niteliği taşıyacaktır. Sadece dernek üyelerinden ibaret bir örgütlenme yapısı da yeterli değildir. Birlikte emek mücadelesinde yan yana duracağımız dostlarımızla da ortak tartışmalar yapıp ortak akılla hareket edeceğiz. Tüzüğümüzde de yazan danışma kurulunu hayata geçirmek bizim için bu yüzden de önemli.

Ali Karabudak

• İşçileri bu derneğe çekmek için eylem yapmanın ötesinde plan ve programınız var mı?

Diğer sorularda da ifade ettiğimiz ve hedeflerimiz arasında olan faaliyetlerin temel amaçlarından biri de daha fazla işçi kardeşimizle buluşmak ve onlarla birlikte mücadele vermek. Bunlar dışında işçilerle hukuki destek ilişkisi geliştirmek gibi bir niyetimiz var. Derneğimiz bu noktada bir hukuk komisyonunu faal hale getirecektir. Dernek olarak çok önemsediğimiz işçiler kadın işçilerdir. Mücadeleler göstermektedir ki kadın işçiler daha direngendir daha mücadelecidir ve kadın işçiler direnirse kazanır. Biz de dernek olarak esnek, güvencesiz ve ev içi çalışmaya mahkum edilen kadınlara yönelik özel çalışmalar gerçekleştireceğiz. Kadın emekçilerin sorunlarını kamuoyunda görünür kılacağız ve kadın emekçilerin taleplerinin hayata geçmesi için mücadele vereceğiz, mevcut yapılardaki erkek egemen aklı kırma noktasında çalışmalar yapacağız. Bu hedeflerin gerçekleşmesi için tüzüğümüzde de yer alan kadın koordinasyonunun hayata geçmesi ilk hedeflerimizden olacaktır. Bu arada şunu da ekleyelim, derneğimiz pozitif ayrımcılık ilkesine uygun hareket edecek. Tüm yönetim organlarında kadın üye bulunma zorunluluğu tüzüğümüze göre var.

Özel bir çalışmamız da beyaz yakalı işçilere yönelik olacak. İşçi sınıfının ‘yeni unsurları’ denilebilecek ve sayıları sürekli çoğalan güvencesiz, örgütsüz çalışmanın yaygın olduğu beyaz yakalı işçiler arasında sınıf bilincini çoğaltacak faaliyetleri içerisine gireceğiz. Mavi yaka-beyaz yaka ayrımına karşı ‘iki yakamızın da bir araya gelmesi’ için çalışırken güvencesizliği derin yaşayan ‘beyaz yakalılarla’ bağ kurarak hukuki destek ilişkileri oluşturacağız. Yaptığımız faaliyetlerle sendikal örgütlenmelerin ‘beyaz yakalı’ işçilere yönelmesine katkı sağlayacağımızı düşünüyoruz.