Dr. Çağrı Mert Bakırcı Geçen Pazar, “maymun davası” olarak da bilinen ABD’nin meşhur Scopes Davası’nın 94. yıldönümü idi. 1925 yılında görülen davada, John T. Scopes isimli bir yedek öğretmen, girdiği bir lise dersi sırasında evrimi öğrencilere anlattığı suçlamasıyla yargılandı. Halbuki davanın yaşandığı Tennessee’de okutulması zorunlu tutulan ders kitapları içinde evrim zaten vardı. İşin daha da […]

Maymun Davası: Gerçeği mahkeme kararıyla değiştirebilir misiniz?


Geçen Pazar, “maymun davası” olarak da bilinen ABD’nin meşhur Scopes Davası’nın 94. yıldönümü idi. 1925 yılında görülen davada, John T. Scopes isimli bir yedek öğretmen, girdiği bir lise dersi sırasında evrimi öğrencilere anlattığı suçlamasıyla yargılandı. Halbuki davanın yaşandığı Tennessee’de okutulması zorunlu tutulan ders kitapları içinde evrim zaten vardı. İşin daha da ilginç tarafı, Scopes’un derste gerçekten de evrimi anlattığını kimse ispatlayamamıştı; kendisi de anlatıp anlatmadığını hatırlayamıyordu. Buna rağmen Scopes, öğrencilerinin kendisine karşı tanıklık etmesini istedi; çünkü davanın yaşanmasını ve evrim karşıtlığının hukuk tarafından çözülmesini istiyordu. Tabii arkasında ABD’nin cevval hak örgütü Amerikan Temel Haklar Birliği (ACLU) vardı.

İşin gariplikleri burada da bitmiyor. Olayın yaşandığı yer, o zamanlar 1800 kişilik nüfuslu Dayton isimli ufacık bir kasabaydı. Kasabanın ticaret odası, bu davanın kasabaya ün getireceğini umarak işleri iyice büyütmeye ve dikkatleri bölgeye çekmeye çalıştı. Başarılı da oldular. Taraflar alanlarının en ünlü avukatlarını tuttular; örneğin davacı avukatı William Jennings Bryan, Demokrat Parti’nin 3 defa Amerikan başkanı adayıydı ve Woodrow Wilson’ın dışişleri bakanlığını yapmıştı. Aynı zamanda tüm Amerikan basını 8 gün süren davayı, dönemin şartlarında “anlık iletişim” ne düzeyde yapılabiliyorsa, o düzeyde duyurular.

Dava birçok ilginç argümanın karşılıklı olarak paslaşıldığı bir ortamda geçti. Bir özet için, 1960 yapımı Inherit the Wind filmini tavsiye ederim. Ancak genel tema, “her zamankinden”di: Bir taraf, evrimin Tanrı’nın öğretilerinin altını oyduğu ve okullarda öğretilmemesi gerektiğini savunuyordu. İnsan, Tanrı suretinde yaratılmıştı ve maymunlardan geliyor olamazdı. Diğer taraf ise maymunlar ile insanın akrabalık ilişkisinin bilimsel kanıtlarıyla ortaya konmuş bir doğa gerçeği olduğunu savunuyor, Tanrı’nın bu konuyla ilgisi olmadığını, bu yalın gerçeğin gençlere öğretilmesi gerektiğini düşünüyordu. Davada bol bol İncil’in bilimsel bir kaynak olup olamayacağı tartışıldı. Örneğin, kadınların erkeklerin kaburga kemiğinden yaratıldığı iddiasının bilimsel bir argüman olamayacağı, dolayısıyla İncil’in bilim derslerinde okutulamayacağı ileri sürüldü. Buna karşılık davacı taraf, insanın 35.000 memeli hayvan türünden sadece biri olduğunu ve “Amerikan maymunlarından bile değil, eski dünya maymunlarından evrimleştiğinin” okutulmasının bir ulus için ne kadar alçaltıcı olduğunu ileri sürdü.

Evet, görebileceğiniz gibi aradan geçen 90 küsür yılda tartışmaların düzeyinde dikkate değer bir değişim yaşanmış değil. Değişmeyen tek şey oldu; o da evrimin gerçekliği… 8 günlük dava sonunda, sadece 9 dakika süren istişare sonucunda jüri, Scopes’u “suçlu” buldu ve dönemin parasıyla 100 dolar (günümüz parasıyla 1400 dolar) cezaya mahkûm edildi. Peki bu evrimin geçerliliğini değiştirdi mi? Elbette hayır!

Akademik kaynakları açıp bakın; hepsi internette var. Tek bir saygın makalede bile insanın bir hayvan türü, bir omurgalı türü, bir memeli türü, bir maymun türü, spesifik olaraksa bir kuyruksuz maymun türü olduğunun inkâr edildiğini göremezsiniz. Çünkü bunu inkâr edebileceğimiz kanıtlar yoktur; tam tersine, bu taksonomiyi ispatlayan yüzlerce antropoloji, anatomi ve biyoloji makalesi bulunmaktadır. Benzer şekilde, hiçbir akademik makalenin “Yaptığımız metodolojik çalışmalar sonucunda bu konunun doğaüstü bir süpergüç tarafından yaratıldığı sonucuna vardık.” gibi bir cümleye rastlamazsınız. Çünkü bilim, doğal olayları doğaüstü kavramlarla açıklayarak ilerlemez. Doğayı, doğal yollarla açıklama sanatıdır bilim… Metodolojisi, test edilemez olanı reddeder. Mantıkla değil, duygularla/inançlarla varılan sonuçları reddeder. Deneyi, gözlemi, kanıtı, veriyi öne çıkarır. Şahsi kanaatler, bilimin ilgi alanında değildir.

Dolayısıyla nasıl ki engizisyon kararı Dünya’nın döndüğünü ve Evren’in merkezinde olmadığı gerçeğini değiştirememiştir; hiçbir mahkeme kararı da evrimin gerçekliğini değiştiremeyecektir.

Hoş, 20. yüzyılın ilerleyen kesitlerinde Amerikan mahkemeleri, nihayet kutsal kitapların bilim derslerinde okutulamayacağı konusunda tekrar tekrar aynı karara varmış; evrim karşıtlarının birçok politik mücadelesinin önünü kesmiştir. Ancak bu karara varmasalardı ne olurdu? Her bir saygın akademik kaynak ile doğrulanan gerçekler, yanlış mı olurdu?

İnsanlar bilimi ve gerçekleri kendi dünya görüşlerine uydurmak için amansız bir çaba içindeler. Halbuki tam tersini yapıp, dünya görüşlerini bilimsel gerçekler ve veri ışığında değiştirmeliler. Bilim, akıl, mantık böyle çalışır.

Ne var ki, Scopes bir ilk değildi, bir son da olmayacak. Günümüzde olanları zaten biliyoruz; ancak daha da geçmişe gidelim: Darwin, Türlerin Kökeni’ni yayınladıktan sadece 1 sene sonra, kilise ile bilim insanları arasındaki çatışmayı belirginleştiren 1860 Oxford Münazarası’nda yaşananları hatırlayın. İngiltere Kilisesi piskoposu Samuel Wilberforce, Darwin’in teorisini savunan biyolog ve antropolog Thomas Huxley’e şöyle der:

“(…) şunu sormaktan kendimi alamıyorum: acaba sizlerin soyu büyükanne tarafından mı yoksa büyükbaba tarafından mı maymunlara dayanıyor?”

Görüyorsunuz; asırlar değişiyor ama evrim karşıtlığının argümanları ve seviyesi hiç şaşmıyor. Peki ya Huxley’in cevabına ne demeli? Günümüzde halen kulaklarımızda çınlaması gereken, zarif bir yanıt:

“Maymun soyundan gelen atalarım olduğu için değil, elindeki zenginlikleri gerçeği karartmak için kullanan bir insanla akraba olduğum için utanıyorum.”

Bilimsel gerçeklere şahsi kanaatlerle, mahkeme kararıyla hatta demokratik oy yoluyla bile varılmaz.

Bilimsel gerçeklere, son derece iyi tanımlanmış ve başarısını asırlardır, tekrar tekrar ispatlamış olan bilimsel yöntem ile varılır.