Önceki gün İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gasp edilen mazbatası, halk tarafından söke söke alındı. Kutlu olsun. Bu gelişmenin Ekrem İmamoğlu’nun ya da Mansur Yavaş’ın şahsını/siyasetini aşan bir durum olduğunu söylemek gerek. Tabii ki İmamoğlu’nun ve CHP örgütlerinin seçim gecesi başlayan ve gece gündüz süren mücadelesinin de hakkını vererek… Siyasi İslamcı rejimin özellikle son 10 yılda […]

Önceki gün İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gasp edilen mazbatası, halk tarafından söke söke alındı. Kutlu olsun.

Bu gelişmenin Ekrem İmamoğlu’nun ya da Mansur Yavaş’ın şahsını/siyasetini aşan bir durum olduğunu söylemek gerek. Tabii ki İmamoğlu’nun ve CHP örgütlerinin seçim gecesi başlayan ve gece gündüz süren mücadelesinin de hakkını vererek…

Siyasi İslamcı rejimin özellikle son 10 yılda devletin kurumlarına sonra artırdığı keyfi uygulamalar, insanlarda “bunlar her şeyi yapar ve karşısında durulamaz” duygusunu güçlendirdi. Bu duygunun güçlenmesinde Gezi isyanı sonrası yaşanan yenilgilerin de payı büyüktü. Konuşanın içeri tıkıldığı, yandaşların paraya, şatafata boğulduğu, hukuk önünde insanların kendini eşit hissetmediği bir düzen büyük bir yılgınlığa neden oldu. Bunun son aşaması olarak, kazanıldığı AA tarafından bile kabul edilmek zorunda kalan bir seçimin sonucunu gasp etmeye çalışan iktidara halk “dur” dedi.

Merkez solun belediyecilik anlayışından, İmamoğlu’nun siyasi geçmişinden/geleceğinden bağımsız, bu keyfiyete karşı büyük bir direniş gerçekleşti. 17 gün boyunca gecesini gündüzüne katarak, oy çuvallarının çalınmasına, tutanakların değiştirilmesine karşı, insanlar adalet nöbetindeydi. Bu halk tıpkı “ağaçları kesemezsin” dediği gibi, “oyları çalamazsın” dedi. Halkların bir bam teli vardır, faşist iktidarlar dahi bunu görür ve mecburen geri çekilirler.

Siyasi İslamcı hükümetin herhangi bir siyasi parti olmadığını; devletin baskı aygıtlarını ele geçirerek hem zorla hem sandıktan aldığını iddia ettiği rızayla toplumu dönüştürmeyi hedefleyen bir örgüt olduğunu söylüyorduk. O yüzden seçimi kazandık demenin de kolay olmayacağı belliydi. Buna rağmen oy verilmesi, sandıklara sahip çıkılması, sonrasında da gereğinin yapılması gerekiyordu. Halkın feraset duygusu ile bu başarıldı. Toplum, mücadelesinin mazbatasını aldı.

Derin yoksulluğa, kayırmacılığa, ayrıştırmaya, yandaşlığa, ranta, tek tip yaşam anlayışına karşı çıkan herkesin zaferidir bu. Öyle ya da böyle, az ya da çok… Dolma sarıp seçim kuruluna götüren teyzelerden, sosyal medyada destek videoları hazırlayan gençlere herkesin payı vardır. Sevinmek haklarıdır. Tarlada izi olmayanların harmanına söz söylemesinin, “şuna sevinmeyin, buna sevinin” diye üstten akıl vermesinin bir anlamı yok. Talep belliydi, o talep için mücadele edildi ve zafer elde edildi. Haklı sevincin kaynağı budur. Ötesinde ne olacağını ise yeni talepler ve yeni mücadeleler belirleyecek.

Kara bulutları dağıtan rüzgâra nefes olan herkese selam olsun.