Mazi kalbimde bir yaradır

Genç, üst orta sınıf bir çift California’ya taşınır. Hem erkek orada yetişmiştir, hem de çok iyi bir iş teklifi almıştır. Adam yükselmektedir fakat kadın yaptığı düşüğün ardından pek de iyi durumda değildir. Genç çift, yeni evlerine yerleştikten hemen birkaç gün sonra bir mağazada, adamın eski bir ortaokul arkadaşıyla tanışırlar. Bu eski arkadaşta bir tuhaflık vardır ve herkes bunun farkındadır.

Biliriz ki bu tuhaf arkadaş genç çiftin peşini bırakmayacaktır. Ama yalnız ve bunalımlı kadın yine de bu yalnız, işsiz ve bunalımlı adama bir şans vermekten yanadır. Acaba neler olacaktır? Ve neden? İki adam arasında geçmişte bir şey mi yaşanmıştır? Ne yaşanmıştır? Yoksa tuhaf adam sadece genç kadından hoşlanmakta ve kocanın da dediği üzere kadınla yatmayı mı amaçlamaktadır sadece?

“Geçmişten Gelen” bir gerilim filmi. Bir ilk filmden beklenmeyecek kadar da iyi çekilmiş. Filmin yönetmeni Joel Edgerton tuhaf “stalker” Gordo’yu çok iyi canlandırıyor. Gözlerindeki o derin uçurum ve hüzün insanı hem tedirgin ediyor hem de karaktere empati duyuruyor. Yükselen iş adamı Simon’da Jason Bateman ve umutsuz ev kadını Robyn rolünde Rebecca Hall da çok iyiler.

Fakat filmin gözardı edilemeyecek sorunlu bir yanı da var. İki erkek arasındaki rekabet ve intikam oyununda kadına düşen rol bir piyon olmaktan öteye gitmiyor. Hatta öyle ki bu acımasız oyunda asıl ezilen ve yaralananın kadın olduğu gerçeği bile gözden kaçabilir. Film tuhaf Gordo’ya ve onun derdine gösterdiği empatiyi, Robyn’e göstermiyor. Robyn, savaş terimleriyle konuşursak bir “collateral damage”, bir munzam zarar ya da sivil kayıp. Vikinglerden, İslam Devleti’ne (İŞİD) savaşlarda da belli başlı amaçlardan biri bu değil mi: Başkasının kadına el koymak, kadına tecavüz etmek. Düşmanın sadece bugününü değil, geleceğini de elinden almak.

Geçmişten Gelen baştan sona merakla izlenen bir film. Pişman olmazsınız.