Salgın hız kesmeden devam ederken MEB ise okulların açılmasına yönelik ısrarını sürdürüyor. Uzmanlar, okulların açılmasının pek çok öğrenci için sıkıntı yaratacağına dikkat çekiyor. Koç Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selçuk, “MEB ve diğer bakanlıklar, insan odaklı bir yaklaşım sergilemeli” dedi

MEB insan odaklı yaklaşım sergilemeli

Mustafa KÖMÜŞ

Koronavirüs salgını devam etse de hem dünyada hem de ülkede okulların açılması isteniyor. Son günlerde ülkede vaka sayısı binleri geçse de Milli Eğitim Bakanlığı’ndan (MEB) yapılan açıklamalar da okulların mutlaka açılacağı yönünde geliyor. Özellikle fiziksel mesafe nedeniyle öğrencilerin 3 gün okuldan 3 gün evden eğitime katılacağı en çok üzerinde durulan ihtimal.

Tabii bu durum okula ilk kez gidecek ve liseye yeni başlayacak öğrenciler için de farklı sıkıntılar yaratabilecek. Okul öğrenciler için sadece eğitim gördükleri bir binadan ziyade sosyalleşme alanı. Öğrencileri neler beklediğini Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Gelişim Psikoloğu Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk ve Eğitim Sen Bolu Şube Başkan ve Rehberlik Öğretmeni Zehra Kulalı Gezici ile konuştuk.

BAĞ KURMALARI GEREKİYOR

Ülkenin ve dünyanın olağanüstü bir durumdan geçtiğini hatırlatan Prof. Dr. Selçuk, “Olağanüstü durumlarda elbette koşullar idealden uzak şeyler yapmamızı gerektirebilir. Okula yeni başlayacak bir çocuk için bu içinden geçtiğimiz, belirsizlik ve değişiklikler içeren dönem, okula alışmayı güçleştirebilir. Bir miktar evde kalmak, biraz okula gitmek, derslerin online yapılması okula uyum sürecini zorlaştırır. Okula uyum için öğrencilerin okulda arkadaşlarıyla ilişki kurması, öğretmenlerle bir bağ kurulması gerekiyor. Öğrenme bu bağlamda gerçekleşiyor” dedi.

İDEALDEN UZAKLAŞIYORUZ

“Zaten okulun tek işlevi sadece akademik olarak öğrenme ya da akademik başarı değil; okul, çocuğun pek çok bakımdan gelişmesini sağlayan, bilişsel, sosyal, duygusal, bütün becerilerini geliştireceği ve çocuğu hayata hazırlayan bir provadır” diyen Selçuk, idealden uzak ve farklı bir eğitim formatına geçildiğine dikkat çekti.

meb-insan-odakli-yaklasim-sergilemeli-766723-1.
Ayşe Bilge Selçuk

Olağan koşullarda uyum çekmekte güçlük yaşayan çocukların daha da zorlanacakları ve okula uyumlarının daha da gecikeceği bir dönem olabileceğinin altını çizen Selçuk, şunları dile getirdi: “Burada anne babalara, öğretmenlere çok önemli bir rol düşüyor. Eğitimin evden olması özellikle ilkokula yeni başlayan çocukların eğitimini olumsuz etkiledi; en çok onlar zorlandı. Çünkü okuma yazma becerileri henüz gelişmiş değil, özdisiplin gerektiren kendi başına çalışma becerileri henüz oturmuş değil. Çok düzenli ve planlı olup da kendini çok rahat hissettiği, yapılandırılmamış bir ortam olan ev ortamında kendiliğinden bilgisayarın başına geçecek, ödevleri takip edebilecek bir yeti henüz yok. Buna mukabil tabii bu pandemi döneminde en büyük zorluğu okula yeni başlayanlar çekti. Bu pek çok ülkede aynı şekilde yaşandı; sadece Türkiye için söylemiyorum. Ve nitekim Almanya’da, Norveç’te sınıf içi örgün eğitime başlandığı zaman ilk olarak birinci ve ikinci sınıflar ile 12’nci sınıfları aldılar. 12. sınıf mezun oluyordu, sınavlara hazırlanıyordu; diğerleri okula yeni başlıyordu. Bugünkü tabloya baktığımızda, çocuklarımız pandemi döneminde eğitimden geri kaldılar diye düşünebiliriz. Hatta bunu telafisi olmayan, çocukların geleceğini, hayatını olumsuz etkileyecek bir olumsuz olarak düşünenler de olabilir. Bu düşünce şeklini doğru bulmuyorum. Psikoloji araştırmaları bize pek çok şeyin telafi edilebilir olduğunu gösteriyor. Kaybedeceğimiz eğitimden biraz geride kalmak olsun. Bu dönemde elimizden gelenin en iyisini yapmamız gerekiyor; siyah veya beyaz değil, hep ya da hiç değil. İnsan odaklı bir yaklaşım sergilemeli MEB ve diğer bakanlıklar. Süreç, ihtiyaç bazlı olmalı. Bütün dünya bunu yaşıyor, telafi edilemez bir durum söz konusu değil. Ama eğitimcilere, ailelere de her zamankinden çok iş düşüyor, bunu da söylemeliyiz. Anne babaların özellikle evde çocuklarına daha yakın bir ilgi göstermeleri gerekiyor, hem duygusal olarak hem de evdeki eğitim koşullarını destekleme bakımından. O zaman bir dezavantaj yaratmaz koşullar. O zaman telafi mümkün olur. Olayın kendisi tek başına mutlak bir olumsuzluk yaratmaz çocuklar için. Aileler ve öğretmenler tarafından bu durumun nasıl idare edildiği kritik öneme sahip. Bilişsel esnekliğin çok önem kazandığı bir dönem. Bilişsel esneklik değişen koşullara uyum gösterebilmemizi sağlayacak. Belli bir zamanda şu olacak diye düşünüp yüksek beklentiler geliştirmeyelim, kendimizi ve çocuklarımızı değişebilecek koşullara göre hazırlayalım. Her yaştan insanı, hepimizi etkileyecek ve hafızalarımızda iz bırakarak hatırlayacağımız bir dönem bu dönem. Kuvvetli duyguların eşlik ettiği bütün olaylar daha kuvvetli hatırlanır, hafıza daha güçlü bir yer tutar, olumlu veya olumsuz. Covid-19 da böyle. Olayın kendisinden çok, bu döneme nasıl tepki verdiğimiz önemli.”

meb-insan-odakli-yaklasim-sergilemeli-766722-1.
Zehra Kulalı Gezici

UYUM SÜRECİNİ UZATACAK

Bu dönemde çocukların bazı gelişimsel konularda sıkıntılar yaşayabileceğini aktaran Gezici ise “Çocuklarımızın okuldan uzak kalmaları sadece akademik süreçleri değil oyun oynamak, eğlenmek, sosyalleşmek gibi en ciddi gelişimsel ödevleri de engellemiş durumda. Farklı uygulamaların yaşanacağı, eğitimcilerin, öğrencilerin ve velilerin farklı sorunlar yaşayacağı ve sorumluluklar alacağı yeni bir döneme başlıyoruz” diye konuştu.

SOSYAL MESAFE HERKESİ ZORLAYACAK

“Sosyal mesafe konusunda en fazla sorumluluk alacağımız grup özellikle okul öncesi öğrencileri ve ilköğretime yeni başlayan öğrencilerimiz olacak” ifadelerini kullanan Gezici, şunları söyledi: “Bu konu eğitim emekçilerini, öğrenci ve velileri en çok zorlayacak konuların başında geliyor. Dolayısıyla kaygının türün devamını sağlamak konusunda gerekli olduğu ancak bunu arttıracak ve mesafe uyarılarının çocukların birbirini tehdit olarak görmesini engelleyecek, birbirimizi koruma sorumluluğu üzerinden yapılması doğru olacaktır.

Okul ortamındaki en temel ihtiyaç olan birlikte oyun ve zaman geçirme gibi etkinliklerin engellemesine yönelik çok fazla uyarı ve kısıtlama sonucu yaşanan yoksunluğun, öğrencilerimizdeki stres ve gerginliği arttıracağı mutlaka göz önünde bulundurmamız gereken bir konudur. Birlikte geçirecekleri zaman kısıtlaması öğrencilerimizin okula uyum sürecini uzatacak, akademik ve gelişimsel süreçlerini olumsuz yönde etkileyecektir. Tüm öğrencilerimiz açısından uyum sürecini uzatacak olumsuz dinamikler içeren bu dönem sadece akademik içerikler açısından değil okulun diğer alanlarının ve işlevlerinin de yeniden organize edilmesini gerektirmektedir.”