Müzisyen Batuhan Mutlugil solo albümü “Yadigar” ile dinleyiciyle buluştu. Duman’ın gitaristi olarak tanıdığımız Mutlugil, ilk defa bir albümde şarkı söyledi: Kendi albümüm olunca mecburen topa girdim.

Mecburiyetten şarkı söyledim

Duman grubunun gitaristi olarak tanıdığımız Batuhan Mutlugil, tıpkı albümündeki şarkı gibi bu kez ‘Bambaşka’ şekilde karşımızda. Solo albüm projesiyle dinleyiciyle buluşan Mutlugil’in “Yadigar” albümü 9 şarkıdan oluşuyor. Üstelik sanatçı efsane gitar sololarının yanı sıra albümle birlikte vokal kimliği ile de tanışma fırsatı sunuyor dinleyiciye. Sanatçı her ne kadar “Bu albümde amacım büyük şarkıcılık meziyetlerinden çok şarkıların ruhunu elimden geldiği kadar verebilmek oldu” dese de bu işin üstesinden gelmeyi başarmış. Mutlugil’in müzik serüveni Duman’dan da evveline, müzisyen babası Batu Mutlugil’e ve efsanevi gitarist Yavuz Çetin’in yaşadığı dönemlere dayanıyor. Dolayısıyla albüm vesilesiyle Blue Blues Band zamanlarından günümüze uzandık.

►Hikâyesine acısıyla tatlısıyla sahip çıkan bir Batuhan Mutlugil var albümde. Samimiyetiniz şarkılara yansımış. Bu albüm sizi ne kadar yansıtıyor?

Albümdeki tüm söz ve müzikler bana ait. Bazıları çok eskiden belki 15 sene önce yazdığım şarkılar, bazıları ise son dönem yazdıklarım. Bu şarkılar bir ömür boyu ya benle saklı kalacaktı ya da kaydedip bir albümde toparlayacaktım. Ben de pandemi sürecinde bu şarkılarla bir albüm oluşturmayı planladım.

Albümün söz ve müzik olarak beni tamamen yansıttığını düşünsem de enstrümantalist olarak kısmen yansıttığını söylemem yanlış olmaz. Beste yaparken bir şarkıda şu kadar gitar olsun bu kadar solo atayım kafasından çok şarkının ne istediği, şarkıyı nasıl duymak istediğim çok daha önemli bir yer tutuyor. Bu da haliyle gitarist olmama rağmen kendi sınırlarımın daralmasına neden oluyor zaman zaman. Sonuç olarak albüm, söz ve müzik olarak beni tamamen yansıtsa da gitarist olarak kısmen yansıttığını düşünüyorum.

►Peki şarkı söyleme tecrübeniz…

Şarkı söyleme tecrübem bu zamana kadar benim için evde kendi şarkılarımı söylemek ve demolarımı kaydetmekten öte değildi. Zaten o kadarı yetiyordu, onları söyleyecek kişi zaten belliydi, kafam çok rahattı. Tabii kendi albümüm olunca iş başa düştü ve ben de kısmen mecburiyetten o topa girdim. Bu albümde amacım büyük şarkıcılık meziyetlerinden çok şarkıların ruhunu elimden geldiği kadar verebilmek oldu.

İŞİ USTALARINDAN ÖĞRENDİM

►Duman’dan önce Blue Blues Band’de uzun süre çaldınız, üstelik küçük yaşlarda. Nasıl günlerdi?

Barlarda çalmaya başladığım dönemlerde yaşım 18 bile değildi, polis kontrole geldiğinde saklanırdım ya da arka kapı varsa bir süreliğine uzardım oradan. Hayatımı değiştiren ilk müzisyen babamın bana 12, 13 yaşlarında dinlettiği Jimi Hendrix oldu. Çok emek verdi babam bana gitar konusunda, özellikle bluesla ilgili. Bir dünya bluesla ilgili kitap, nota ne varsa yığdı önüme. Ardından bir iki sene geçti yine babam beni Yavuz Çetin’le Tanju Eksek’in sahne aldığı Bodrum’daki Beyaz Ev’e götürdü. Orada hayatımı değiştiren ikinci müzisyen de çıktı karşıma: Yavuz Çetin. Olağanüstü bir gitarist bir o kadar da alçakgönüllü. Tanıştığımız günden itibaren en iyi arkadaşlarımdan biri oldu. Bolca gitar çalardık ve bildiği ne varsa paylaşmaktan zevk alan biri olduğu için ben de çok hızlı ilerledim. Ardından kendimi Blue Blues Band’le buldum. O dönemlerde çaldığımız şarkılar 60’ların, 70’lerin klasik rock ve blues şarkılarıydı, kendi başına bir gitar müziği kültürü ve bu şarkıları çalmadan, bilmeden bir yol kat etmek imkânsız. Çok şanslıydım ki bu müziği bu kültür çok iyi bilen ustalarla öğrenme fırsatım oldu... Babam, Yavuz Çetin ve Kerim Çaplı, en yakınımdaki müzisyenlerdi. Kerim abiyi çoğu kişi sadece davulcu olarak bilirdi ama şu kadarını söyleyeyim Türkiye’de daha iyi gitar çalan birini görmedim ben. Onunla da bir dönem aynı evi paylaştık; inanılmaz zamanlar, inanılmaz hikâyeler ama buraya sığmaz.

►Pandemi süreci müzisyenler için çok zorlu geçiyor. Bu süreç müzisyenlere ne öğretti?

Pandemi süreci müzisyenlere ve sanatla uğraşan herkese ancak hayatta kalabilmenin yollarını öğretmiş olabilir. Zaten hayatı kelle koltukta olan bu kesim ne yapsın... Devlet, bu tip durumlarda vatandaşını, sanatçısını destekliyor olmalıydı ancak herkes kendi kaderine bırakıldı. Müzik meslek birlikleri de böyle bir durumda ortalığı yıkıp, tüm müzisyenlere destek olmak yerine olup bitene kayıtsız kaldılar...