Türkiye’de erkek şiddeti ile mücadeledeki düzenlemelerin en önemlisi olan İstanbul Sözleşmesi’nden imza bir gece yarısı çekildi. Bu karar ulusa sorularak da verilmedi. Parlamentonun yani ulusal iradenin tecellîgâhı parlamentonun ne derece etkisizleştirildiğinin en açık göstergesi değil mi bu durum?

TBMM tüm vatandaşlar gibi, uygulanmasını denetlemekten sorumlu olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye karar verildiğini, 20 Mart 2021’de Resmi Gazete’den öğrendi. Kadına karşı erkek şiddetiyle mücadelede en geniş kapsamlı uluslararası metin olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının, günde en az beş kadının öldürüldüğü, binlercesinin şiddete maruz bırakıldığı bir zamanda, üstelik Sözleşme’yi imzaya açan, ilk imzacısı olan bir ülke tarafından alınması ile insan hakları prensipleri ihlal edildi. Hukuken yok hükmünde olan bir karar ile kaybedeninin Türkiye olduğu bir Pirus zaferi ilan edildi. Girilen bu siyasi intihar sürecinde sanki hiç bunlar yaşanmamış gibi Meclis’te Kadına Yönelik Şiddet ve Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla araştırma komisyonu kuruldu ve komisyon ilk toplantısını 22 Nisan 2021 tarihinde gerçekleştirdi. 28 Nisan 2021’de ise ikinci toplantısını yaptı. Komisyon faaliyetlerini EŞĪK (Eşitlik İçin Kadın Platformu) olarak yakından izlemeyi sürdürüyoruz.

Gündemlerin, komisyon çalışma takviminin görüşülmesi, komisyonda görevlendirilecek uzmanların belirlenmesi, komisyona davet edileceklerin tespiti olarak belirlenen ilk toplantıda birçok kurum, kuruluş, sivil toplum örgütü, akademisyenin dinlenmesinden bahsedilirken Diyanet İşleri Başkanlığı ve Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı’daki Aile Hukuku Kararnamesi yani İslam hukukunun kanunlaştırılması çalışmaları, Boşanmış Aileler Derneği komisyona çağırılması önerilen ‘uzman kuruluşlardan’.

CHP ve HDP’nin, komisyon çalışmalarının kapsamlı ve bağımsız bir araştırma yürütülmesi için üniversiteler ve alanda deneyimli kadın örgütleri ile işbirliği içinde yapılmalıdır, diyerek verdiği listeye ise bazı radikal ve uç dernekler yorumu yapılan bir komisyondan bahsediyorum. Bağzı radikal ve uç dernekler diye nitelendirilen STK’lere birkaç örnek vermek gerekirse; Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Rosa Kadın Derneği, Bodrum Kadın Dayanışma Derneği, EŞİK, Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği, Kadınlara Hukuki Destek Merkezi ( KAHDEM)…

Oysa komisyon başkanı, “Sayın Cumhurbaşkanı’mızın bugüne kadar kadın hakları, insan hakları konusunda yapmış olduğu mücadele ve çalışmaya hepimiz şahidiz. Çok önemli yollar kat edildi, kadının temsilinden istihdamına kadar çok yollar kat edilmiş̧ vaziyette. Ama bu yolları kat ederken şiddetin yazılı metinlerini hayata geçirmiş olmamıza rağmen uygulamadan kaynaklanan aksaklıklar var; bunlara tekraren bakacağız” diyerek ilk toplantıyı kapatmıştı.

Alanda on yıllardır çalışan, erkek şiddeti ile mücadele konusunda fikirlerine ilk başvurulacak STK’lerin ve kişilerin davet edildiğini görecek miyiz? Komisyon raporunu açıklayacak mı yoksa daha önce 2014 yılında yine aynı isimle kurulan, Kadına Yönelik Şiddet Araştırma Komisyonu gibi yazılan rapor yayınlanmayacak mı? Elcevap, ne gerçek uzmanlara davet ne de rapor! Komisyon başkanının “Kamuoyunun çok yakından takip ettiği bir komisyon” diye yorumladığı komisyondan kimsenin en ufak bir umudu yok, kulağının üstüne yatan, -mış gibi yapmaya devam eden, özetle dostlar alışverişte görsün komisyonlarından biri daha sadece.

Komisyon Başkanı, AKP Milletvekili Başkan Öznur Çalık 28 Nisan 2021’deki ikinci toplantıyı sanki iktidar İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme sürecini başlatan hukuksuz kararı almamış gibi BM, AB ve Avrupa Komisyonu’nun bütün sözleşmelerine atıfta bulanarak yaptığı bir konuşmayla açtı. Açılış konuşmasında bahsettiği ülkenin Türkiye olup olmadığından emin değilim. Çünkü Anayasa’nın 10. ve 41. maddelerine değinerek eşitlik vurgusu yaptığı, kadın hareketinin mücadelesi ile çıkarılan düzenlemeleri kast ederek çok şey yaptıklarını bunlara rağmen, hâlâ kadına yönelik şiddetin psikolojik, fiziksel, cinsel, ekonomik şiddetin var olduğunu, en hafif tabiriyle psikolojik şiddetle başlayıp cinayetlere kadar gittiğini söylediği, bugüne kadar imza altına alınan metinler de dâhil olmak üzere, kadına şiddetin önlenmesi amacıyla mücadeleye ortak olduklarını ve hatta “İç hukuk bu anlamda çok ciddi manada güçlendirilmiş vaziyette” diyerek bahsettiği ülke yoksa Türkiye mi? Çok af edersiniz ama İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı ilk hangi ülke çekti?

Çünkü benim yaşadığım Türkiye’de erkek şiddeti ile mücadeledeki düzenlemelerin en önemlisi olan İstanbul Sözleşmesi’nden imza bir gece yarısı çekildi. Bu karar ulusa sorularak da verilmedi. Bir insan sadece kendi parti çoğunluğu ile birlikte bir karar verdi. Parlamentonun yani ulusal iradenin tecellîgâhı parlamentonun ne derece etkisizleştirildiğinin en açık göstergesi değil mi bu durum?

İş komisyon kurmaya, komisyonda söz alıp konuşmaya geldiği zaman mangalda kül bırakmıyorsunuz ama tek adam rejiminin Sözleşme’den imzayı çekmesiyle birlikte Türkiye’nin evrensel hukuk değerleriyle bağının kopartılması için yoğun çaba gösterilen bu süreçte bu komisyondan ne beklememizi istiyorsunuz?

Komisyon “Anayasa” mı diyecek? Yoksa Anayasa madde 104’ü mü tekrarlayacak? Hani o Cumhurbaşkanı kararnameleri ile temel hak ve özgürlükler düzenlenemez yazan hükmü…

Ezcümle esasen ben 2021 model komisyonun hiçbir şey yapmamasını murat ediyorum. Çünkü 6284’e karşı olan yalan süreç hız almaya başlamışken ve İstanbul Sözleşmesi’ne alternatif yeni bir metin Ankara Sözleşmesi’nden bahsedilirken bu komisyonun yapacağı en iyi iş hiçbir şey yapmaması.

Son olarak komisyon tutanaklarından beni en çok etkileyen diyalogu yazmadan edemeyeceğim.

- Sosyal medyada erkekler de şiddete uğruyor, ben de uğradım.

-Tabii, yani şiddetin her türlüsüne karşıyız.