Toplumsal çoğunluğun muhafazakâr olduğu yanılgısı, düzen içi muhalefeti sağ politikalara yöneltiyor. Tarikatlara karşı halktan yükselen tepkiler, asıl azınlığın bir grup muhafazakâr olduğunu kanıtlıyor.

Meclis muhalefetinin yanılgısı

Mehmet Emin Kurnaz

Üniversite öğrencisi Enes Kara’nın cemaat yurdunda gördüğü baskılar nedeniyle intiharının ardından tarikat ve cemaatlere ilişkin tartışmalar alevlendi. Gerici yapılanmalara karşı halkın öfkesi yükselirken iktidar olayı ‘daha fazla büyümeden’ kapatmaya çalıştı. "Cemaat yurtları kapatılsın" diyemeyen düzen içi muhalefetin tutumu ise içinde bulunduğu çıkmazı gözler önüne serdi.


Son dönem iktidarının ömrünü uzatmaya gayret eden Saray rejimi her krizde din kozunu masaya sürdü. Ayasofya’yı ibadete açtı, Yargıtay binasının açılışını dualarla gerçekleştirdi. Söz konusu örnekleri çoğaltmak mümkün ancak siyasal İslamcılık mayası, iktidar ve gerici örgütlenmelerin tüm uğraşlarına rağmen tutmadı. Son yirmi yıllık süreçte bir gericileşme dalgasının yaşandığı doğru olsa da bütün imkânlara rağmen toplumun çoğunluğu üzerinde arzu edilen boyutta bir dönüşüm yaratılamadı. Toplumun, yaşam tarzına yönelik dayatmalara karşı gösterdiği refleksler, fikren de sayısal olarak da ülkedeki asıl ‘azınlığın’ gerici, dar ve radikal unsurlar olduğunu ortaya koydu. Oysa sağ, liberal eksenli siyaset okumaları, yıllarca toplumun büyük çoğunluğunun dindar- muhafazakâr olduğu, cemaat ve tarikatlara sıcak baktığı fikrini dayattı. Bu ön kabul, düzen içi muhalefetin de sınırlarını çizdi. Muhalefet, hamlelerini muhafazakârların tepkisini çekmemek üzerine kurdu. Kimi zaman da sağcı hamlelerini bu ön kabule bir mazeret olarak sundu. Gelinen noktada ‘muhafazakâr’ seçmenin gönlünü almaya çalışan muhalefet, en basit tabirle dinin siyasete alet edilmesinden rahatsızlık duyan geniş kesimlere sırtını dönmüş oldu.

SAĞCILIK YARIŞI

Gencecik insanlar gerici yapıların elinde can verirken ‘cemaat yurtları kapatılsın’ gibi en makul talep bile dillendirilemedi. Yargıtay binası açılışı Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın dualarıyla yapıldı, Ayasofya için şeriat yürüyüşü düzenlendi. Ülkede Cumhuriyet’in tüm ilerici değerleri ayaklar altına alınıp laikliğin kırıntıları bile süpürülmüşken, muhalefet hep susmayı tercih etti. Bu yaklaşım, muhalefeti Saray rejiminin alternatifini yine sağcı restorasyonlarda aramaya yöneltti. AKP’nin bir kopyası gibi davranan bu anlayış, muhalefetin oy potansiyelini artırmadığı gibi AKP’nin yelkenine rüzgar olmaktan öteye bir işlev de görmedi.

***

Halk kendisine dayatılan yaşam tarzına karşı

Kamuoyu yoklamaları, yurttaşların laiklik ve seküler yaşama müdahale konusunda tepkisini ortaya koydu.

•İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesine tepki gösteren kadınlar sokaklara çıkarken MetroPOLL’ün mart ayı araştırmasına göre seçmenlerin yalnızca yüzde 26,7’si sözleşmeden çekilmeye destek veriyor.

•MeroPOLL’ün haziran ayı anketinde ise halkın yaklaşık yüzde 70’i laikliğin gerekli olduğunu düşünüyor. MetroPOLL’ün ekim ayı anketine göre de seçmenin yüzde 81’i Diyanet’in siyasetle uğraşmasını yanlış buluyor. AKP seçmeninde bu oran yüzde 72’ye kadar çıkıyor. SODEV’in önceki yıl nisan ayında yayımladığı ankete göre de laikliğe olumsuz bakanların oranı yalnızca yüzde 10,3.

•Radikalleşme ve dini kültürel kimlikler üzerine araştırmalar yürüten Türkiye Ekonomik Politikalar Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) mart ayı araştırmasına göre “Hukuk sisteminin şeriat kurallarına göre olmasını tercih eder misiniz?” sorusuna yalnızca yüzde 18’lik bir oran evet yanıtını veriyor.

•MetroPOLL’ün son araştırmasına göre yurttaşların yüzde 81’i çocuklarını cemaat ve tarikat yurtlarına vermeyeceklerini söylüyor. Halkın yüzde 80,4’ü cemaat ve tarikatların yurt işletmelerine de karşı çıkıyor. Aynı araştırmada yüzde 11 oranında ‘veririm’ yanıtı alınırken; yüzde 7 oranında da ‘çaresiz kalırsam veririm’ deniliyor.