Ankara’da Emek Mahallesi’nde harika bir sokak vardır. Sokağın her iki tarafı da iğde ağaçlarıyla dolu olduğu için adı da İğdeli Sokak’tır. İğde, pek bilinmeyen bir meyve olduğundan bu sokağa girenler onun saçtığı güzel koku sayesinde bu meyveyi tanırlar. Aslında meyve demekte de zorlanıyorum, zira biz çocukken, oraya karnımızı doyurmak için değil, saçtığı güzel koku için giderdik çıkma rulmanlarla yaptığımız tahta tornetlerle… “Tornet de ne?” dediğinizi duyar gibiyim. Torneti nasıl anlatsam sizlere. Hani zaman zaman Karadeniz bölgesinde yarışması da yapılan, ahşaptan, el yapımı, go kart benzeri, hızı 40 kilometreyi geçmeyen küçük arabalar vardır ya. Tornet böyle bir şey, belki bir çağrışım yaratır sizlerde.


Ben bu sokağı çok severdim. Hem saçtığı koku, hem de en yakın ilkokul arkadaşım Ercüment’in bu sokakta oturması yüzünden. Ercüment sessiz, sakin, zayıf ve pek konuşmayan sıra arkadaşımdı. Soyadı da Evliyaoğlu idi. 60’lı yılların sonunda TBMM’de meydana gelen bir tartışma sonucunda, bu olayın gazetelere yansıması nedeniyle arkadaşımın babasının milletvekili olduğunu öğrenmiştim.

PIRIL PIRIL İKİ SANATÇI

O zaman vekillik, böyle abartılı, imtiyazlar sağlanan, halktan aldığı gücü kendi çıkarına kullanan, vekilliğini yaptığı halka yüksekten bakan bir meslek değildi. Evet, doğru söyledim, milletvekilliği bir meslek idi. Doktorluk, avukatlık, mühendislik, gazetecilik gibi. Öyle çakarlı arabaları, korumaları, danışmanları olmayan üst düzey bir devlet memuriyeti belki de. Bu konuya nereden geldim. Bir defa mecliste en az temsil edilen meslek grubu müzisyenler. Bu yüzden çok sevgili dostum Onur Akın’ın milletvekili aday adaylığı, ve de basından öğrendiğime göre Candan Erçetin’e yapılan milletvekilliği teklifi çok önemli. Her ikisi de milyonların gönlünde taht kurmuş, isimleri hiçbir yolsuzluğa karışmamış pırıl pırıl iki sanatçı.

Onur Akın şu anda Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) Yönetim Kurulu üyesi, Candan Erçetin ise kısa bir dönem öncesine kadar MÜYORBİR Denetleme Kurulu Başkanlığı ve Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (MSG) Yönetim Kurulu Başkanlığı yapmış çok değerli iki isim. Mesleki kariyerlerini konuşmuyorum bile. Biz müzisyenler bir kriz anında mağduriyeti en yüksek olan sektörüz. Buna da en yakın zamanda, pandemi döneminde sadece bizler değil tüm ülke şahit oldu.

TEMSİL EDİLME İHTİMALİMİZ

Meclise gittiğimiz zaman avukat dostlarımız, gazeteci arkadaşlarımız, sanata duyarlı parlamenterler var ama müzik sektörünün dertlerini bilen, sahada olan, pratiği yaşayan ve sonunda bizi temsil edebilecek kimse yok. Sevgili dostlar, müzik sektörü denilince aklınıza sadece eser sahipleri, yorumcular, yapımcılar gelmesin. Sahnedeki eşlikçilerden, ses-ışık sistemi çalışanlarına, özel güvenlikten, minibüsle transferlere, otellerdeki konaklamadan, otopark hizmetine kadar yüzbinlerce emekçinin -aileleriyle belki de bir kaç milyon insanın- evine ekmek götürdüğü bir sektörden söz ediyoruz.
Beni çok heyecanlandırıyor Meclis’te temsil edilme ihtimalimiz. Ve de yürekten inanıyorum hem Onur’a hem de Candan’a. Bize kimse “işinize bakın, sahneye çıkın, şarkınızı söyleyin siyasete bulaşmayın, bunlar sizi aşar” deme hadsizliğini göstermesin. Bizler hiç kimseye yapamayacağımız sözleri vermeden, seçilmek için yalan söylemeyen, herhangi bir mevki için beklentimiz olmadan, sadece şarkılarımızın ve halkımızın sevgisiyle, onların gücüyle, ülkemizi hak ettiği yere taşımak isteyen insanlarız. Ben yıllar öncesinin vekili, 50 yaşında kaybettiğimiz, bir müzik sevdalısı ve Pink Floyd hayranı Cüneyt Canver gibi vekilleri çok ama çok özlüyorum. Kitabını okuyan, müziğini dinleyen, tiyatroya giden, kalbi bağımsızlık için çarpan, vatanını çok seven…

Bizi bundan mahrum etmeyin…