Meclis'teki 15 Temmuz özel oturumunda yaşananlar

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu 15 Temmuz özel oturumunda toplandı. Oturum İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da törene katılmak üzere TBMM'ye geldi.

Erdoğan Meclis'e girişinde AKP'lilerce ayakta alkışlandı. CHP'li, MHP'li ve HDP'li vekiller Erdoğan'ı Meclis'e girdiği anda ayağa kalkmadı ve alkışlamadı.

İstiklal Marşı'nın ardından konuşma yapan TBMM Başkanı İsmail Kahraman, şunları söyledi:

"15 Temmuz'da milletimizin yiğit evlatları meydanlara indi. Gözlerini kapatmadan şehadete yürüdü. Türkiye'nin birliğini ve bütünlüğünü bütün dünyaya göstermiştir. Bugün Türkiye demokratik bir sistem ile yoluna devam etmektedir. Türkiyeniz anayasada belirtildiği gini sosyal, laik, fikir ve inançlara saygı gösteren bir hukuk devletidir. Alçak darbecilere karşı Meclis'i açık tutarak milli iradenin hür olduğunu gösterdik. Her kuruma sızmış olan hainler helikoperlerden bombalar yağdırdılar. Onlar korkutmaya milletin vekillerini yok etmeye çalıştıkça 157 milletvekili çelikten iradeyle kenetlendiler.

İnsan suya düştüğü için değil sudan çıkamadığı için boğulur. Biz suda çırpınmadık. Ortak irade ortaya koyduk. Tarih cesareti olmayanın başarısı olmayacağını bize öğretti. Darbe girişiminin başladığını görür görmez Meclis'i açma kararı verdim. Cumartesi günü bir gün sonra TBMM'yi toplantıya çağırma yetkimi kullandım. Örnek bir olağanüstü toplantı yaptık."

Size bir anektodu aktarmak isterim. Özgür (CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel Özel) Bey'in o zaman ceketi yoktu. 3 grup başkanvekili beraber oturduk. Ahmet Gündoğdu bey geldi, ÖZgür Bey'e "Birazdan televizyoncular gelir, çekim yapılır ben ceketimi sana vereyim" dedi. Özgür Bey hay hay dedi ceketi aldı. Ve güzel bir konuşma yaptı. Kaderde milli görüş gömleğini giymek de varmış. Partiler olarak ayrı olabiliriz ama aynı bilekteyiz. Gerektiğinde bir yumruk olabiliriz. 15 temmuz bunun bir ıspatıdır."

Kahraman'ın konuşmasının ardından Başbakan Binali Yıldırım söz aldı. Yıldırım, darbe girişimiyle ilgili "15 Temmuz iman dolu çılgın Türklerin tankları ezdiği gündür" dedi.

Yıldırım şunları söyledi:

"Milletini, bayrağını, vatanını, devletini canı pahasına savunan sayın Cumhurbaşkanım; milli egemenlik makamının sayın başkanı. Milli iradenin emanetine ölümüne sahip çıkan gazi Meclisimizin çok değerli üyeleri, aziz milletim, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

"15 Temmuz iman dolu çılgın Türklerin tankları ezdiği gündür"

Bugün 15 Temmuz 2017, demokrasi ve milli birlik günü. Türkiye'nin en karanlık, en uzun gecesini aydınlık bir sabaha, düşman işgalini millet destanına dönüştüreli tam bir yıl oldu. Bugün burada yeniden bir araya gelebiliyorsak bunu 250 kahraman şehidimize, 2193 kahraman gazimize ve büyük Türk milletine borçluyuz.

Vatan size minnettar sayın Cumhurbaşkanım, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz bu milletin düşmanına kıyameti gösterdiği gündür. 15 Temmuz, iman dolu çılgın Türklerin tankların ezdiği gündür.

"15 Temmuz'da destanların en güzelini yazdık"

15 Temmuz, dünya devletine bir millet nasıl, bir vatan nasıl korunur dersinin verildiği gündür. 15 Temmuz, milli iradenin tecelligâhı, bombalanırken milli iradenin teslim alınamayacağının teslim alınamayacağının ilan edildiği gündür. İstiklal Marşımızın her satırı o gece yeniden yazıldı. Milletim korkmadı, kazanan korkmayanlardır.

O gece Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla milyonlar, milletine, bayrağına, vatanına sahip çıkmak üzere ikinci kurtuluş mücadelesini başlattı. 15 Temmuz gecesi, ihanetin en şiddetlisini yaşadık. Destanların da en güzelini yazdık. Bu vatan toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duranlarındır. Bu vatan, ardına bakmadan yollara düşen, sel gibi coşanlarındır.

"Bu caniler hakettikleri en ağır cezayı alacaklar"

İstiklalin muhakkak ki bir bedeli var. Bu bedeli bir değil, binlerce kez ödedik. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan; bu günler Türk demokrasi tarihinin utanç vesikalarıdır. Ama 15 Temmuz, hepsinden daha farklıdır.

İlk kez TBMM, aziz Türk milleti darbelere boyun eğmedi. Gerçek anlamda yeter, söz milletindir dedi. Bir gece 10 senelik bir mücadeleyi sığdırıp, bu toprakların hür ve bağımsız kalacağını tüm dünyaya haykırdı. Kurtuluş Savaşı'nda "Ya istiklal, ya ölüm" diye memleketini savunan bu Meclis değil miydi?

Türk milleti, yine böyle 15 Temmuz'da verdiği mücadeleyle şüphesiz ki gaziliği hak etti. O gece bu yüce çatı bombalar altında sarsılırken milletvekillerimiz parti kimliklerini bir kenara bıraktı. Hep beraber demokrasiye, ülkemize sahip çıktı.

Adeta bir savaş ortamında ölümüne demokrasi nöbeti, milli irade nöbeti tuttu, Meclis'i terk etmedi.

O gece milletin kahraman evlatları, ellerinde bayrak, dillerinde "Allah Allah" nidalarıyla ezanlarla, salalarla ölüme koştu. O gece Ahmet, Mehmet yoktu. Seksen milyonun adı vatandı, bayraktı, istikrardı. 1915'te Çanakkale'yi geçemeyen gafiller, 2016'da İstanbul Boğazı'nı geçeceğini mi zannetti? 1920'de işgal edemediğiniz milletin meclisini, 2016'da yerle bir edeceğinizi mi zannettiniz?

O halde siz bu aziz milleti hiç tanımamışsınız. Şunu bilin ki siz kalleş oldukça biz kardeş olacağız. Siz kelepçeler vurdukça biz daha çok kenetleneceğiz. Çanakkale'deki kahraman 15'lilerin torunları, 15 Temmuz'da dedelerine ne kadar da layık oldular. Anadolu topraklarına nasıl da layık oldular. Allah hepimizden razı olsun.

"FETÖ'nün ağzından konuşanlar, Yenikapı ruhuna layık olamayanlar onlar ancak kontrollü ruhlarla bir arada olabilir"

Bu millet o gece Türk olmayı onur, Müslümanlığı gurur sayarım, bol yıldızlı değil ay yıldızlı bayrak altında saf tutarım diyen Gazi Mustafa Kemal'in vasiyetine uygun, kendine düşeni yapmıştır. Bu devlet şimdi de "Her şeyi affedin ama vatanınıza ihanet edeni asla affetmeyin" diyen Hz. Ali'nin vasiyetini yerine getiriyor.

Caniler, hak ettikleri cezayı çekiyor. Unutulmasın ki Türkiye her kültürden oluşan bir devlettir. 15 yılda gelecek nesillere ekonomisiyle, özgürlük ve demokrasisiyle, dev hizmet ve eserleriyle büyüyen bir Türkiye bırakmamıza hiçbir güç engel olamayacaktır.

FETÖ'nün ağzıyla konuşanlar, Yenikapı ruhuna layık olamayanlar onlar ancak kontrollü ruhlarla bir arada olabilir. "

Kılıçdaroğlu'nun sözlerinden satırbaşları:

"Bugün darbe girişiminin birinci yıl dönümündeyiz. Darbenin başarısız kılınmasında en önemli rolü üstlenen tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Darbe girişimine halkımızla birlikte direnmiş Gazi Meclisimizin siz değerli mensuplarına şükranlarımı iletiyorum. Gazi Meclisimiz ve halkımız kadar, Peygamber Ocağı olarak bilinen ordumuzun teröristlere karşı çıkması da bir o kadar mühimdir.

Ömer Halisdemir'in şahsında, tüm ordumuza ve emniyetimize şükranlarımı iletiyorum. Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin bir daha darbe girişimleriyle karşı karşıya kalmaması için iki temel koşulun yerine getirilmesi gerekir. Bunlardan birincisi, hukuk sistemimizin darbe hukukundan sıyırılmasıdır. İkincisi ise darbe girişiminin bütün boyutlarıyla masaya yatırılması ve karanlık noktaları aydınlatarak aydınlığa çıkılmasının sağlanmasıdır.

Darbe girişiminin hemen hemen bütün ayrıntılarına vakıf Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı'nın milli iradenin temsilcilerine, yani sizlerin arasından seçilen komisyon üyelerine bilgi vermesi sağlanamamıştır.

Bu iki bürokratın komisyona gelerek sizlerin sorularına yanıt vermek yerine, komisyona yazılı olarak bilgi vermeyi tercih etmeleri kabul edilebilir bir şey değildir. Bu iki bürokratın, hangi talimatla komisyona gelmesi engellenmiştir? Bu tablo parlamentonun saygınlığı açısından hepimizin üzerinde durması gereken bir tablodur.

"Adil Öksüz'ün hava kuvvetleri imamı olduğunu herkes bilmektedir"

Şimdi size MİT Müsteşarı'nın komisyona gönderdiği yazıyı okuyorum. MİT'in daha önce dış makamlarla paylaşılan notlarda cemaatin darbe girişiminde bulunabileceğini bildirdiği, ancak TSK bünyesinde istihbarat toplayamadığı bildirilmiştir. Bu açıklama pek çok noktada sorunludur. Birincisi şu; 2012'den itibaren Adil Öksüz'ün hava kuvvetleri imamı olduğunu herkes bilmektedir, devletin arşivlerinde kayıtlıdır.

Sadece Adil Öksüz değil, darbe toplantıları yapan Kemal Batmaz, Harun Biniş ve Nurettin Oruç da asker değildir. Darbe toplantıları özel evlerde yapılmıştır. Adil Öksüz iki cep telefonu ve bir GPS cihazıyla serbest bırakılmıştır. Dünya üzerinde her türlü hava koşulunda iletişim sağlayan, uzay temelli bir sistemdir. MİT, Adil Öksüz'ü neden izlemedi?

Daha vahim olanı, darbe yapılmış, ortalık toz duman, Başbakanlık Müsteşarı gidip Adil Öksüz'ü ziyaret ediyor. Dolayısıyla MİT'in verdiği bilgiler bizi tatmin etmemiştir.

15 Temmuz günü darbeden bilgi var mıydı, yok muydu? Bu da çok tartışılıyor. Bu konu gündeme geldiğinde Genelkurmay'dan bir yetkili Hürriyet yazarı değerli Mehmet Yakup Yılmaz'ı arar ve "Darbe bilgisi gelmedi" der.

Daha sonra O.K dediğimiz kişi davet edilir ve bilgi alınır. O.K, "Bana ne olabileceğini sordular. Ben de darbe faaliyeti olabileceğini söyledim" diyor. "Darbe olabilir kelimesini kullandığımı çok iyi hatırlıyorum" diyor. Bakın bunlar üzerinde durulması gereken konular.

"Darbecileri devletin en yüksek noktalarına yerleştirenlerin hesap vermesi sağlanmadan, darbeyle hesaplaşma yapılamaz"

Savcı ikinci kez O.K'nın ifadesine başvurmak ister, ancak O.K MİT'in istihbarat kadrosuna alınır ve ifadesine başvurulamaz. FETÖ iddianamesi hazırlandı, bir grup savcı iddianame bitmeden görevden alındılar. Bunlar kimin ifadesine başvurmak istediler de görevden alındılar. Neden bu savcılar görevlerinden alındılar? Adil Öksüz'ü sorduğumda MİT bir açıklama yaptı. "Bylock'a ilişkin tespitler Mayıs 2016 tarihinden itibaren çalışmaya konulan verilerle birlikte adli makamlar, güvenlik birimleri ve diğer ilgili makamlara; bu ilgili makamlar biz değiliz. Bakın arkada oturuyorlar. Bir tanesi de Saray'da. Peki FETÖ'ye operasyon için neden 15 Temmuz beklendi. Bak, MİT sana söylemiş Mayıs 2016'da.

Darbe girişiminden hemen sonra üç önemli noktaya dikkat çekmiştik. Hukuk içinde hesaplaşma yapalım demiştik. Hızla normalleşme süreci içine Türkiye sokulmalı demiştik. Darbe girişiminin bütün iz ve etkilerini ortadan kaldırmanın yol haritası bu aşamalardan geçiyor.

Ne yazık ki bu süreçte yapılmaması gereken ne varsa yapılmıştır. Soruşturmaların uzanacağı noktalar, müdahalelerle engellenmiştir. Darbe komisyonu, sorumluluğu savuşturma çabası içine girmiştir. Meclis'in yetkileri elinden alınmıştır. Darbeyle mücadelede başarı ve kalıcılığın en önemli şartı darbenin siyasi ayağının ortaya çıkarılmasıdır. Ancak bu çabaların önü bilinçli olarak kapatılmaktadır.

Darbecileri devletin en yüksek noktalarına yerleştirenlerin hesap vermesi sağlanmadan, darbeyle hesaplaşma yapılamaz. FETÖ bu güce bir günde erişmedi. TSK'nın vatansever kadrolarını tasfiye edip FETÖ'cüleri yerleştirenler teşhir edilmelidir. "

Kılıçdaroğlu'ndan sonra konuşma yapmak üzere kürsüye HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım geldi.,

Yıldırım konuşmasında özetle şunları söyledi:

DARBEYE ZEMİN HAZIRLAYAN KOŞULLAR TARTIŞILMALI

Bir yıl önce bu halkı ve demokratik siyaseti hedefleyen 15 Temmuz darbe girişimini kınıyorum. Hak ettikleri cezaya çarptırılmalarını tüm halkımız gibi bekliyorum. Darbeler silsilesinin ülkenin kuruluş temelleri ve yönetim anlayışı sıkıntılarından ayrı ele alınamayacağı aşikardır. Darbecilerin kirli ruhunu hiç tartışma konusu yapmadan, buna zemin sağlayan koşullarını da tartışmamanın, yeni darbe koşullarını hazırlayacağını da unutmamalıdır.

KRAVATLI DARBELER

15 Temmuz’dan bir önceki yasama yılının Meclis tutanaklarına bakıldığında sayısız kez darbe mekaniğinden söz edilmiş, siyasi iktidar bu konuda uyarılmıştır. Siyasi iktidarın girmiş olduğu milliyetçi-muhafazakar ittifakın ülkeye hayır getirmeyeceğini ifade ettik. Darbelerin sadece askeri yollarla olmayabileceğini ifade etmiştik. Darbeler sadece askeri apoletlerle gerçekleştirilemez. Demokratik işleyişe yönelik kravatlı darbelerin sayısız örneği vardır.

‘ESİR VE TUTSAK’ SÖZLERİNE KAHRAMAN’DAN ELEŞTİRİ

Yıldırım’ın konuşmasının ardından TBMM Başkanı Kahraman yeniden bir konuşma yaptı. Yıldırım’ın konuşmasında ‘esir ve tutsak’ kelimelerini kullandığını belirten Kahraman, “Türkiye’de esir ve tutsak yoktur. Hukuki terimlerle konuşun. Yargılama ve mahkum vardır” dedi.

Kendisine sataşma olduğu gerekçesiyle söz alan Yıldırım ise konuşmasından cımbızlanarak alınan sözlerine müdahale edilemeyeceğini belirterek, “Aylardır mahkemeye çıkarılmayan bir parti genel başkanına değinseniz daha saygın bir iş yapardınız” dedi.

Yıldırım’dan sonra söz alan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “15 Temmuz’a kontrollü darbe demek aklın iflasıdır” diyerek, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu eleştirdi.

Bahçeli konuşmasında şunları söyledi:

15 TEMMUZ DARBE VE İŞGAL DENEMESİDİR:

Türk milleti tarih boyunca belaları alt etmeyi başarmıştır. Üzerinde yaşadığımız çetin ve zorlu coğrafyada yaşamanın ağır sonuçları olacaktır. Türk milletinin hedefte olması tesadüfi görülmemelidir. Böylesi bir ihanet kuşatması yeni de değildir. Birbirimize düşersek ya bizi bu vatandan söküp atacaklar ya da burada bizi gömük üzerimizden aşacaklardır. 15 Temmuz öncelikle bir darbe teşebbüsüdür. Ayrıca, taşeronları, planlayıcıları belli olan bir işgal denemesidir. Kontrollü darbe demek aklın inkarı, yalın gerçeklerin imhasıdır.”

TARAFLAR ÇOK NET

TBMM defalarca bombalanmış, kurşun yağmuruna tutulmuştur. Tarih sayfalarını karıştırdığımızda örneğine neredeyse hiç rastlanmayacak sahneler 15 Temmuz gecesi yaşanmıştır. Çanakkale’de yarım kalan zulmü hain FETÖ’cüler tamamlamak istemişlerdir. 15 Temmuz tarihi bir hesaplaşma, tarifsiz bir ihanettir. Bir yanda Türkiye diğer yanda yedi düvel vardır. Taraflar çok nettir. FETÖ, Türkiye’ye kastetmek için eline geçirdiği bütün imkanları kullanmıştır.

MİLLİ MUTABAKAT ŞART

Tanklar, silahlar 80 milyona doğrultulmuştur. Milli bir mutabakatın varlığı şarttır. Neden hep birlikte zalimlere karşı gelemiyoruz. Nedir bizleri ayrı düşüren, nelerdir ayrı düşüren? FETÖ asırlardır devam edegelen Anadolu’nun istila komplosunun bu çağdaki adıdır. FETÖ haçlı zihniyetinin su katılmamış bir barbarlığıdır. İç barış ve huzur ortamını birlikte temin ve tamir etmezsek biliniz ki yeni saldırılar önümüzdedir. Bunu görmek, bunu artık bilmek lazımdır. Bugün batılı devletlerin acıklı ve aciz durumları, ikircikli tavırları tehditlerinin sönmediğini somut örneğidir.

ADALET YOLLLARDA DEĞİL

Adaletse yollarda değil milli vicdanın kendisinde bulacağız. Kumpas kuruyorlarmış, alayı birden üzerimize geliyorlarmış. Varsın olsun. Yeterki safları sıklaştıralım, öleceksek de adam gibi ölelim. Varsa haksızlıkları giderelim. Son olarak ifade etmek isterim ki, TSK içerisindeki bir kısım darbeci hainle mehmetçiğe ayırt etmek gerekir. Şehitlerin hepsi bizim için eşittir. Mehmetler bizimdir, biz Mehmediz.