Meclis’teki bunca çalışma hiçe sayılarak ölüm fermanı çıkarılıyor
Neden sürekli yeniden düzenleme gereksin? O gün mutabakata varılan konular da şimdi neden yeniden tartışmaya açılarak yasa adı verilen bir ölüm fermanı çıkarılıyor, anlamak mümkün değil.
Hazırlayan: Selçuk ÖZBEK
Sokakta yaşayan hayvanları hedef alan yasaya karşı hazırladığımız dosyamız, bugünkü bölümüyle sona eriyor. Gönül isterdi ki bu dosyada, daha birçok görüşe yer verelim, fakat sokakta yaşayan hayvanların öldürülmesini içeren ve tartışmalara neden olan yasa teklifi Meclis’ten geçmese dahi Türkiye’de hayvan haklarını uzun süre konuşmaya devam edeceğiz, etmeliyiz de…
Mevcut yasaların uygulanmaması, hayvana şiddetin cezasız kalması, belediyelerin tutumu gibi birçok neden, hayvan haklarını konuşmayı zaruri kılıyor. Bugünkü bölümde 26. Dönem CHP Milletvekili Zeynep Altıok Akatlı ile meselenin bu boyutuna değinmeye çalıştık.
***
Milletvekili olduğunuz dönemde hayvan hakları için kanun tasarısı hazırlamıştınız. Bu mesele çoktan çözülebilecekken bugün öldürmenin konuşulması karşısında ne hissediyorsunuz?
26. dönemde hazırladığım kanun teklifi gündeme bile alınmadı. Oysa hayvan hakları için çalışan STK temsilcileri ile görüşerek ve hazırladığım kanun teklifini Meclis’e sunmadan önce onların görüş ve onayına açmıştım. Benden önceki milletvekili arkadaşlarımızın çalışmalarını inceleyerek ve STK’lerin katkılarıyla hazırladığımız çalışma, bugün sadece sokak hayvanlarıyla ilgili sorunları değil hayvan ticareti ve üretim, yasaklı ırklar, esaret, eziyet, işkence gibi pek çok soruna çözüm sunuyordu. Geçtiğimiz dönem ilk kez tüm partilerin mutabakatıyla ne yazık ki çok yetersiz cezai müeyyide tanımlanarak bir kanun hazırlandı. Neden sürekli yeniden yeni düzenleme gereksin? O gün mutabakata varılan konular da şimdi neden yeniden tartışmaya açılarak yasa adı verilen bir ölüm fermanı çıkarılıyor, anlamak mümkün değil. Hayvan hakları için kanun tasarısı hazırlamış bir geçmiş dönem vekili olarak bugün resmi görevim devam etmese de her şekilde bu vahşiliğin karşısında hak savunucularının yanında olmaya devam edeceğim.
Ayrıca sokak köpeklerinin çocuklar için bir güvenlik sorunu olduğu yönündeki açıklamaların -özellikle siyasilerin beyanlarının bilgisizce ve sosyal medyada köpürtülen mesnetsiz kampanyadan etkilenerek / çekinerek yaptıkları- çok talihsiz açıklamalar olduğunu söylemeliyim.
Bu ülkede çocuklar için güvenlik sorununun başında cemaatler, erkekler ve şiddet çığırtkanlığı geliyor. Bugün tartışılan boyutuyla sokak hayvanlarının son derece acı ve olumsuz koşullarda çoğalıp yaşam mücadelesi içinde hayatta kalma savaşımındaysa, işlerin bu noktaya gelmemesi için gerekli koşullar (aşılama, kısırlaştırma, besleme, bakım) yerine getirilmediği içindir. Bu sorumluluklar yerel yönetimlerde. Oysa bakanlık bütçesinde yer ayrılarak yerel yönetimlere destek de sağlanmalı. Ne yazık ki özellikle iktidar partisine mensup yerel yönetimlerin karnesi barınak adı verilen ölüm kamplarıyla zaten çok kötü, çok zayıf. İşkence kampları buralar. Veteriner Türkan Ceylan’ın bireysel çabasıyla mahkemeye taşınan Elazığ barınağı örneği gibi… Gelgelelim muhalefet partileri yönetimlerinde de işler çok iç açıcı değil. İyi örnekler mutlaka teşvik edilmeli, örnek çalışmalar yaygınlaşmalı. Bugün geçmişi değiştiremesek de gelecek için doğruyu sistem ve denetimle sağlamak için asla geç değil.
Kanun teklifi verirken dünyadaki örnekleri de incelediniz. Katliamın çözüm olduğunu gördünüz mü?
Çok yeni bir gelişme; AB sokak hayvanlarının refahını sağlamak üzere yeni yasal düzenlemeleri yürürlüğe sokuyor. Bu olurken bizde iktidarın argümanı “Dünyada, Avrupa’da da öldürüyorlar.” Türkiye’nin dünya medeniyet göstergelerinde en dipte olduğu hiçbir konuda kılını kıpırdatmayan AİHM’i tanımadığını söyleyen, İstanbul sözleşmesi dahil hiçbir tavsiyeyi dinlemeyen, örnek almayanlar şimdi katliam için referans veriyor. Tuhaf bile değil! Medeni ülkelerde uygulanan yöntem düzenli kısırlaştırma, sürekli takip. Üstelik bugün, veteriner hekimler de üstüne basarak kısırlaştırmayı çözüm olarak sunuyorlar. Ancak ne yazık ki anlama, dinleme isteği yok. Yalnızca ben değil, Melda Onur da dahil birçok arkadaşımız bu konuda çalışmalar yürüttü. Bugün geldiğimiz noktada bunca çalışmanın hiçe sayıldığını görüyoruz.
Devlet eliyle hayvanların öldürülmesi gündeme geldiğinden beri daha fazla hayvana şiddet haberleri görmeye başladık. Ne düşünüyorsunuz?
Ülkemizde bazı insanlar işkence ettikleri hayvanların çığlıklarından, can çekişmelerinden zevk alıyor. Onlara yönelttikleri ve tadını aldıkları şiddeti kadınlara, çocuklara, güçsüzlere uygulamaya başlıyorlar. İnanılmaz ama alkış da alıyorlar. Sözde dindarlıkları “Kadın, eşek ve köpek abdest bozar” seviyesinde tanımlı olanlar kendilerini herkesin, her canlının sahibi sanıyor. Merhametleri hiç yok. Şimdi sırada, nasiplerinde masum köpekler var.
Sosyal medyada sürekli “şu kadar çocuk köpekler tarafından öldürüldü” iddiası ortaya atılıyor. Bu iddialar gerçeği yansıtıyor mu?
Sayısız acı, sayısız can için dudak oynatmayan Cumhurbaşkanı için ülkenin en önemli gündemi sokak köpekleri. Bir katliam planı var ve uygulama geciktikçe sabrı taşıyor kendisinin. Kan dökecek kanuna zemin hazırlamak için de aylardır işlerine gelince yasaklamak istedikleri sosyal medyadan ‘köpeklerin öldürdüğü çocuklar’ listeleri yayınlayan troller görev başında. Ajitasyon dorukta, karar çocuklar üzerinden kutsallaştırılıyor. Zorla kaybedilen insanlar listesi, istismara uğrayan çocuklar listesi, siyasi görüşü nedeniyle işkence görenler listesi, Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla kapıları kırılarak gözaltına alınanlar listesi falan gördünüz mü siz hiç? Ya da toplatılıp barınaklarda işkence edilen köpekler listesi, hunharca katledilen köpek sayısı, ilkellerin tecavüz ettiği inek, eşek, köpek hatta tavuk sayısıyla kampanya yapana rastladınız mı?
Hiçbir acı umurunda olmayanlar gözlerini ‘çocukların adaleti’ için köpek katliamına diktiler. Çözüm olarak gördükleri vahşetin gün gelip kendilerini bulacağını tahmin edemeyen bir güruh var karşımızda. Belediyeler ve gerekirse bakanlığın ayıracağı bütçeyle bilimsel ve insani çözüm ve ardından sağlanacak denetimle kolayca çözüm üretilebilecekken katliam çığırtkanlığı yapıyorlar. Bu saf kötülerin sözcülerinin ‘çocuklara köpek saldırısı’ haberlerinin ardındaki kurmaca ve tuhaf ilişkileri Zülal Kalkandelen defalarca yazdı. Duymak isteyen yok. Yaptıkları çağrının şehvetiyle bas bas bağırıyorlar. Olacaklardan, yaşanacaklardan çok ama çok korkuyorum.
Daha önce de ülkemizde köpekler topluca öldürüldü, hatta Hayırsız Ada’ya aç susuz sürüldü. Ne değişti?
İstanbul’un sokak köpekleri tarih boyunca benzer akılların hedefi oldu ve büyük itlaf yaşadı. Hayırsız Ada’da aç, susuz, güneş altında can çekişerek öldürüldüler. Tarihçiler her iki büyük kötülüğün ardından yaşananları adeta bir lanetle özdeşleştirerek kayıt altına almışlar. 19. Yüzyılda İkinci Mahmut devrinde ve 1910’da İstanbul Şehremini Suphi Bey’in talimatıyla 80.000 köpeğe büyük acılar yaşatıldı. Belediye Başkanı Cemil Topuzlu da 30 bin köpek imha etmekle övünüyordu. Şimdi İstanbul’un kara geçmişini Türkiye’ye taşımak istiyor olmalılar. Hâlâ bunları konuştuğumuza göre öldürmek hiçbir şeyi değiştirmemiş.
Sizi okuyanlara iletmek istediğiniz bir mesaj var mı, diye sorarak kapatayım öyleyse.
Ben katilden değil köpekten yanayım. Ya siz? Yüreğinde biraz merhamet olan lütfen sessiz kalmasın.