5. Mardin Bienali’nin direktörü Döne Otyam, halkın ilgisinin artığını belirtiyor. Otyam, “İlk etapta ‘Kermes mi yapıyorsunuz?’ diye soruyorlardı. Artık biliyorlar. Marangozu, elektrikçisi herkes işin içinde” diyor.

Medeniyet şehrine sanatsal dokunuş

Işıl ÇALIŞKAN

Pandemiyle birlikte doğanın önemini bir kez daha hatırladığımız günlerde, medeniyetler şehri Mardin’den çimenin iyileştirici gücünü vurgulayan bir bienal gerçekleştiriliyor: 5. Mardin Bienali. “Çimenin Vaadi” başlığını taşıyan bienal, bir sosyal ekoloji ihtimalini keşfe çıkıyor. Sergi, armağan ekonomileri kavramına atıfta bulunuyor. Bu uğurda radikal deneyimlerin peşine düşüyor. Hindistanlı Adwait Singh küratörlüğünde düzenlenen bienal, Danimarka’dan Kazakistan’a, Bulgaristan’dan Güney Afrika’ya, Haiti’den İsviçre’ye ve ABD’ye kadar uzanan geniş bir coğrafyadan sanatçıların çalışmalarını izleyiciyle buluşturuyor. Mardin’in 6 farklı mekânında gerçekleştirilen bienal, 20 Haziran’a kadar ziyaret edilebilir. Direktör Döne Otyam ile konuştuk.

Otyam’a ilk olarak bienalin Mardin’de gerçekleştiriliyor olmasının nasıl bir önemi olduğunu soruyoruz. Mardin Bienali’ne ilişkin çok ciddi bir aşama kat ettiklerini ifade eden Otyam, halkın ilgisinin de her bienalde daha çok artığını söylüyor. Otyam, ilk etapta ‘Kermes mi yapıyorsunuz?’ diye soruyorlardı. Artık biliyorlar. Marangozu, elektrikçisi herkes işin içinde. Mesela bir çerçeve istediğim zaman ‘Anladım abla’ diyor artık. Bienalin Türkiye’ye büyük bir katkısı var, Mardin’e elbette çok var” diye konuşuyor.

Gülsün Karamustafa’nın çalışmasıGülsün Karamustafa’nın çalışması

Sanatın İstanbul dışında, ülkenin farklı yerlerine yayılması gerektiğinin önemine değinen Otyam, “Burada sanatı Mardinlilerin ayaklarına getiriyoruz. Kamusal alanlarda olduğu için buradaki sanatçılar da etkileniyor. Şu anda bienalden bağımsız çevrede 7-8 tane açık sergi var mesela. Şehre bir enerji geliyor. Buradaki sanatçılar bienalin yanında biz de bir şeyler yapalım’ diye düşünüyor. Herkese büyük motivasyon sağlıyor” ifadelerini kullanıyor. Otyam, ilginç bulduğu bir izlenimini şu sözlerle paylaşıyor: “Bir keresinde çok yaşlı bir teyze geldi. Bayağı yöresel kıyafetli. Baktı, inceledi, kulaklığı taktı ve gitti. Bir sonraki bienalde o mekânı tekrar kullanıyorduk, bir baktım aynı teyze… “Buradaki geçen sefer daha güzeldi’ dedi ve gitti. Yani bir kişiye dokunsanız bile çok kıymetli oluyor. Mesela çocuklar illüstrasyon yapmaya başlıyorlar, orada görüp. Böyle halkla iç içe çalışıyoruz.”

Bienalin özel mekânlarda gerçekleştiriliyor olmasının önemini ise, “Mardin’de bienal sayesinde hiç bilmediğimiz alanlara girebiliyoruz. Turist olarak geldiğinizde giremezsiniz. Alman Karargahı veya Develi Han mesela. Normalde gelen giremiyor. Çok özel mekânları da işin içine sokuyoruz. Bu çok büyük bir avantaj” cümleleriyle anlatıyor.

Sibel Horada’nın çalışmasıSibel Horada’nın çalışması

EŞEKLERLE ÇALIŞMIYORUZ

Bir yandan da o mekânlarda sergi yapmanın zorluğundan bahsediyor: “Sergi yapmak için altyapısı olmayan yerler. Eserlerin o dar sokaklara giremeyen nakliye araçlarından taşınması, tanımadığımız, bilmediğimiz tarihi mekânlara dağıtılıp yerleştirilmesi... Oraları sergi alanlarına dönüştürürken büyük zorluklar yaşadık, halen de yaşıyoruz. Burada eşekler çalışıyor. Ama biz eşeklerle çalışamıyoruz, insan gücüyle taşınması, serginin kurulumu çok zor. Duvarlar, tarihi duvarlar. Hep bir çözüm bulmanız lazım”

Küratörünün Hindistan’dan tercih edilmesinin özel bir nedeni olup olmadığını sorduğumuzda, “Değişik bir coğrafyadan olmasını istedik. Mardin ve Hindistan’ın bağı malum… Bu şekilde farklılık yaratmak için, onun gözüyle burayı görmek için, onun fikrini almak için böyle bir seçim yaptık” cevabını veriyor. Bienalin metninin pandemiden önce yazıldığını belirten Otyam, “Bunu öngörmesini çok ilginç buluyorum” diyor.