Birkaç ay sonra 5 yaşına basacak bir kızım var. Yani tam bir dijital doğan. Kendisi günün belli saatlerinde kontrollü bir şekilde kullandığı tableti hariç bir cihaz kullanmasa da neredeyse doğduğundan bu yana görüntülü aramaların içinde. Kaldı ki yaklaşık 5 yıllık hayatının neredeyse iki yıl kadarı pandemi izolasyonlarında geçti. Bu yüzden sadece ekranda gördüğü insanlar gerçekten karşısına çıktıklarında yaşadığı şaşkınlığa çok şahit oldum. Öyle ki, geçenlerde Beşiktaş’ta İnönü Stadyumu’nun yanından geçerken “Bak kızım, ben maç izliyorum ya, burada oynuyor abiler, bir gün geliriz seninle” dedim ve dehşete kapıldı ve “Gerçekten mi oynuyorlar?” dedi. Çünkü benim konsolda oynadığım futbol oyunları gibi, izlediğim gerçek maçları da sanal oyun sanıyormuş.


Gerçekle sanalın ne kadar birbirine girdiğiyle ilgili ilk bu dersi aldıktan sonra, bir başka ders de bilgi edinmeyle olan ilişkisi üzerinden geldi. Kızım son zamanlarda görüntülü görüşmelerden sıkıldı. Gelgelelim geniş ailenin bir kısmı şehir dışında olduğu için de sık sık görüntülü görüşme yapmak zorunda kalıyoruz. O yüzden görüntülü görüşmeye ikna etmek için oyunlar geliştirmeye başladık. Geçen hafta yemekte ev eriştesi yerken de bir fırsat yakaladık. Çünkü erişteyle ilgili bir şeyler sordu. Dedik ki “Kızım babaannen erişteyi evde kendi yapıyor, arayıp soralım mı?” Pat cevap: “YouTube’a sor, ‘erişte nasıl yapılır?’ diye, çıkar.” Kaldı ki, o an unutmuştuk, kızımın sesli asistan Siri ile diyalogları da hayatımızın bir parçası zaten. Şimdilik Siri’ye sorduğu tuhaf soruların büyük kısmının cevabı yok, ama eminim birileri bir yerde, yapay zekaya, çocukların yaratıcı sorularını cevaplamayı da öğretiyor şu anda.
Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda özellikle Metaverse gündemiyle son dönemde sanal ve artırılmış gerçeklik üzerinden, yoğun görsellik temelli düşündüğümüz medyanın geleceğiyle ilgili projeksiyonu biraz da sesli düşünmek istiyorum.

EKRANSIZ CİHAZLAR ARTABİLİR

Harvard Üniversitesi’ne bağlı gazetecilik laboratuvarı NiemanLab, her yılın son ayında sektörün önde gelen temsilcilerine bir sonraki yıl ile ilgili öngörülerini sorar. Bu yıl ilk dikkatimi çeken New York Public Radio’dan (wNYC) Haber Direktörü Sam Guzik’e ait öngörü oldu.* Guzik özetle; insanlar ekransız cihazlarda daha fazla zaman geçirecek diyor ve ekliyordu: Kullanıcılar, bir haber sitesine doğrudan girmelerine gerek kalmadan tüm haber ve yeni bilgiyi özetleyebilecek sesli asistanlara yönelecekler. Guzik bu öngörüsünü, Google’ın arama sonuçlarını tek tek linkler olarak vermek yerine, sesli olarak özetleyebilecek yeni arama motoru vizyonu gibi sesli içeriğin geleceği üzerine çalışmalara dayandırıyor. Tüm dünyadaki arama motoru sorgularının yüzde 40’ından fazlasının sesli yapıldığıyla ilgili bir veriyi de ortaya koyuyor. Guzik bir radyoda çalıştığı için sesli içeriğe iltimas geçmiş denilebilir belki ama her şartta sesli medyanın geleceği yadsınamaz.

CLUBHOUSE YANILTMASIN

Sesli medyanın yükselişine dair öngörüyü, geçen yıl büyük bir tantanayla yükselmiş sesli sosyal medya uygulaması Clubhouse’un hızlı inişe geçişi üzerinden çürütmeyi deneyebiliriz. Ancak podcast formatının yükselişi, bu çürütme girişiminin karşısına dikilecektir. Can Öz ile birlikte Socrates Podcasts çatısı altında hazırladığımız Yeni Medya 451’in Mayıs 2021’de yayınlanan ‘Sesli Yeni Medya’ başlıklı bölümünde** verileriyle konuşmuştuk: Sesli içeriğin yükselişi ortada. Bunu kulaklık satışlarındaki artış da gösteriyor, dinleme platformlarındaki podcast dinleme istatistikleri de. Gelecek tamamen burada diyemeyiz elbette ama son dönemdeki Metaverse tartışmaları konuyu büyük oranda görsellik üzerinden düşündüğü için buraya bir şerh düşmekte fayda görüyorum. Kaldı ki, bugünlerde konuştuğumuz anlamda Metaverse, gözlük teknolojisine çok bağlı. Çünkü mevcut cihazlar hem ergonomik değil hem de gözleri yoruyor. Elbette gelişeceklerdir. Ancak özellikle pandemi sonrası artan ‘ekran yorgunluğu’ şikâyetleri de önümüzde. Tüm bunlar sesli içeriği yeniden düşünmek gerektiğini gösteriyor.

İnternet ve üzerine sosyal medyanın yaygınlaşması, gazeteciliği büyük bir gelir kriziyle karşı karşıya bırakmıştı. Dünyanın pek çok yerinde bu kriz henüz aşılmış değil. Bununla birlikte habercilik yeni bir darbeyi de sesli asistan teknolojisinden yiyebilir. Öyle ya, sesli asistanına “bugünkü haberleri özetler misin?” diye sorarak dinleme kolaylığı yaygınlaşınca, bir gazeteye abone olma ihtiyacı biraz daha azalabilir. Bu durumda abonelikler, veri birikimi ve reklam geliri yine sesli asistan platformlarına kayacaktır. O yüzden, haber kuruluşlarının, mevcut içeriklerinin niteliğini artırırken, sese de yatırım yapma ve sese özel içerik stratejileri geliştirmesinin vakti çoktan geldi. Elbette, Youtube içeriğinin görüntüsünü atıp sese dönüştürme kolaycılığından bahsetmiyorum.

* https://www.niemanlab.org/2021/12/better-paywalls-wont-save-us-from-whats-coming

**https://open.spotify.com/episode/3pgyxADSKBFEtGXNBgPqnm?si=QzTRehlJS5mLa14xteAG_Q