Bizimki gibi toplumlarda, medyanın birey ve toplum psikolojisi üzerinde çok güçlü bir şekillendirme/yönlendirme etkisi var. Kitleleri sokağa döküp, büyük iç çatışmalara ya da linçlere kapı açacak bir kudretten bahsediyoruz. Toplumsal tarihimiz buna çok fazlaca örnekle tanıklık etti.

Medyanın gücü, iktidarın göçü

SERHAT HALİS

Medya, özellikle Türkiye gibi ülkelerde, devlet mekanizmasının, kitleler üzerinde inşa etmek istediği nüfuzun ve paradigmanın önemli bir aracı. Zira geniş cahil yığınların yaşadığı coğrafyalarda, medya, kitle bilincini yönlendiren güçlü bir aygıta dönüşüyor. Bu anlamıyla kitlelere yönelik büyük propaganda ve yönlendirme çabalarının tamamı medya aracılığıyla yapılıyor. Örneğin bugün “a haber” izleyen sıradan yurdum insanının içler acısı hali bunun bir göstereni.

Medya, tüm dünyada, özellikle ll. paylaşım savaşından sonra kapitalist merkezler tarafından kendileri açısından kullanışlı bir içeriğe büründürüldü. Bugün bu kullanım dozajı o kadar ileri bir boyuta ulaştı ki, bilgi edinme ve haber alma kaynakları sadece basın ve medya üzerinden olan geniş kitleler, adeta basının tılsımlı tesiri altında kalarak; her söylenilene, yazılana inanır hale geldi. Bu inanır olma hali, toplumu suça itmek için de yeterli bir nedene dönüşüyor haliyle. Bu anlamıyla toplumsal bir karaktere bürünmüş bir suç olarak tanımladığımız nefret suçunun, toplum nazarında bir meşruiyete sahip olmasında da medyanın pek tabiî ki bir rolü var.

Yani toplum psikolojisini önemli ölçüde etkileme kudretine sahip olan medya, toplumsallaşmış nefret suçunun yaratımı için gerekli olan bilinçsel atmosferi oluşturabilecek güçlü bir mekanizma. Toplumun normları, doğru ve yanlışları, o toplumun bilgi edinim süreciyle alakalı zira. Bilgi edinme kaynakları bu anlamıyla; norm ve doğru-yanlış gibi fikirler edinen toplumu bu biçimde düşünmeye iten yegâne kaynağa dönüşüyor. Şu halde genel olarak bilgi edinme ve haber alma kaynakları medya olan toplumun, doğru ve yanlışları medya tarafından belirlenir demek doğru olacaktır.

Medyanın doğru ve yanlışları biçiminde adlandırdığımız olgular; bu kavramlara bağımlı olduğunu bildiğimiz suç olgusunu da şekillendirir. Görülüyor ki toplumsal suç biçiminde adlandırılabilecek suçların önlenmesi ya da yaygınlaşması da medyadan bağımsız bir biçimde olgunlaşmamakta. Şu halde basın, suça teşvik ya da suçtan arınma noktasında da kitle bilincini etkileme ve çoğu zaman belirleme gücüne sahip.

Yukarda da belirttiğimiz gibi toplumların ortak pozitif ya da negatif değer yaratması, toplumun ortak bir kaynaktan edindiği bilgi ile alakalı. Organize edilmiş ve etki kabiliyeti yüksek bilgi kaynağı olan medya, toplumsal aklı belirleyerek, toplumun önemli bir kesimini, diğer bir kesime karşı nefrete yönlendirebilmektedir. Modern tarihteki tüm örneklerinde de görüldüğü gibi, nefret suçunun ve nefret söyleminin bir toplumsal formasyonda baş göstermesini ve yaygınlaşmasını sağlayan güçlü bir araçtır medya.

Özcesi medya, toplumlar ve bireyler arasında akan toplumsal ilişkileri yaratma ve/veya yeniden şekillendirme yeteneğine sahip. Medya aynı zamanda topluma nasıl yaşaması gerektiğini de öğretme gayreti içinde ve bu gayret toplum nazarında yükselen ve alçalan değerleri belirliyor. Egemen aklın belirlediği “yanlışları” ve “doğruları” topluma benimsetmek için çabalayan bir medyadan bahsediyoruz ki bu günümüz Türkiye’sinde ana akım medyanın esas görevi haline gelmiş durumda. Bu yüzden toplum, bilgi ve haber edinme kaynaklarına göre şekillendiği için ve şekillendiği sürece, basın-yayın vasıtasıyla şekillendirilen bir oyun hamurudur bugünün Türkiye’sinde.

Bizimki gibi toplumlarda, medyanın birey ve toplum psikolojisi üzerinde çok güçlü bir şekillendirme/yönlendirme etkisi var. Kitleleri sokağa döküp, büyük iç çatışmalara ya da linçlere kapı açacak bir kudretten bahsediyoruz. Toplumsal tarihimiz buna çok fazlaca örnekle tanıklık etti. Uzun yıllar boyunca bir kesime karşı kin ve nefretle doldurulmuş, bu saiklerle beslenmiş geniş cahil yığınlar; küçük bir yalanla, yüzlerce insanı öldürdü. Mahalleleri kuşatıp; yaşlı, genç, çocuk ayrımı gözetmeden büyük katliamlar gerçekleştirdi.

Siyaset tarihinin bilinen bir doğrusudur; despotik yönetimler, kendi istekleriyle ve barışçıl yollarla iktidardan ayrılmazlar. Giderken iç savaş çıkarma eğilimleri açığa çıkar. Çatışma potansiyeli gerçeğe dönüşür. Bu anlamıyla artık gidişatı neredeyse kesin gibi görünen mevcut iktidar da, gitmeden önce elinde bulunan medya aygıtlarıyla nefret propagandasını nirvanaya ulaştıracaktır. İktidarın göçü, medyanın gücüyle engellenmeye çalışılacaktır. Medyanın gücü, iktidarın göçünü engelleyebilir mi? Muhtemelen belirli bir süre geciktirebilir. Ancak, sürdürülebilir bir iktidar için ciddi bir maddi dayanak kalmadıysa; mevcut medyanın gücü de, iktidarın göçüyle sona erecektir.

Yine de, bu göçü engellemek için, en kullanışlı aygıt olarak medyayı sonuna kadar kullanacaklardır. Yakın gelecekte, ana akım medyanın, en sıradan ve insani durumları-olayları bile kriminalize ederek aktaracağı bir “haber” akışına şahit olacağız.

Bu şahitlik, evde tutulamadığı iddia edilen milyonların sokaklara salınmasına şahitlik etmeye de dönüşebilir. Bu gibi toplumsal-siyasal kırılma anlarında, medyanın takınacağı tavır, tüm bir süreci ve geleceği de belirleyen bir manivelaya dönüşür. Bu anlamıyla zaten yeterince yandaş olduğu bilinen ana akım medya, böylesi bir süreçte “düşmanlık” dozajını daha fazla arttıracaktır. İşin bir başka ayağı ise, yine bu gibi kırılgan süreçlerde, uzun yıllar iktidara destek olduğunu gördüğümüz belirli kesimler ve medya organları, bir anda yön değiştirerek, kılıcı çekmiş bir eski dosta da dönüşebilirler. Önümüzdeki süreç bahsini ettiğimiz bu olay ve olguların hepsine gebe; bunu hep beraber göreceğiz.