Türkiye’nin daha aydınlık olması için bıkmadan, yılmadan çalışan bir sanat adamını, bir dostu, bir filozofu çalışma masasının başında kaybettik.
Son anlarında bile sanat için düşünüyor, daha iyi bir tiyatro olması için araştırıyor, sanat toplumu olmanın sistematiğini kuruyordu.
Estetiğin, özgürlüğün, güzelliğin insanı geliştireceğine inancı sonsuzdu.
Uygarlığa ulaşmanın, çağdaş olabilmenin yolunun sahnelerden geçtiğini biliyordu.
Cumhuriyetin en önemli aydınlanma devrimi olarak tiyatro, bale ve operayı görüyordu…
Bu günkü yobaz, bağnaz ve de karşı devrimci iktidarın elinde yok edilmek istenen devlet kurumların kurtarılması için bir kez daha yoğun bir çalışmanın içine girmişti. Topluma, arkadaşlarına, sanatseverlere kapatıldığımız karanlıklardan kurtuluşun nasıl olabileceği doğrultusundaki düşüncelerini o gün yazıya döküyordu.
Öyle heyecanlı, öyle sorumluğuydu ki, zamanı, sağlığını unutmuş, kendinden geçercesine çalışmaya dalmıştı…
Sevgili eşi Nur, onu bulduğunda masanın üzerinde açılmış dosyalar, düşüncelerine dayanak olacak belgeler, önünde bilgisayarı, elinde önerilerini almak için arkadaşlarına ulaştığı telefonu ile öyle boylu boyunca yığılıp kalmıştı…
• • •
Mehmet Ege, Devlet Tiyatroları’nın en usta aktörlerinden biriydi.
Benim kadim dostumdu!..
İyi insandı.
Akıllıydı. Nazikti!..
En sert sözleri, en katı eleştirileri, en farklı yorumları dile getirse bile, bunu, karşısındakini kırmadan, onlara azami saygıyı göstererek ve de en yumuşak kelimeleri seçerek yapardı.
Bazen Voltaire, bazen Don Kişot, Bazen de Aziz Nesin olurdu…
Onun sözlerinde ya da davranışlarında zaman zaman Shakespeare’i, Bertolt Brecht’i ya da Nâzım Hikmeti görürdünüz!..
• • •
Mehmet Ege düşünürdü. Ve bir o kadar da müthiş kararlı, cesur, inanmış bir eylem adamıydı!..
O ömrünü sanata, ülkemizin daha özgür, insanlarımızın eşit ve çevremizin daha güzel olmasına adamıştı…
Mehmet Ege bu ülkede güvenebileceğiniz ender insanlardan biriydi.
İç namusu gelişkin, etik anlayışı yüksek, ahlaki değerleri gıpta edilecek bir düzeydeydi!..
• • •
Aydın milletvekili merhum İskender Cenap Ege’nin oğlu olarak başlayan dostluğumuz, SHP’nin gölge bakanı olarak sanat ve ülke adına program ve planlar yaptığımız günlerde artarak devam etti.
Sonra 49. Hükümet’te Kültür Bakanı oldum.
Ege’ de en yakın çalışma arkadaşım olarak Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü oldu.
Ona çok ama çok güvendim.
Sanat duyarlılığı üstün bu kurumda daha ilk günlerden çok farklı ve başarılı işler yaptı.
Bir gün geldi “bırakıyorum” dedi!.. Çok üzüldüm. Ama kızamadım. Sıkıntılar yaşadık…
Daha bu görevlere başlamazdan önce planladığımız “seçimle gelen genel müdür” ilkemizi önerdi... “Zamanı geldi” dedi. Uyguladık…
Böylece; Devlet Tiyatroları tarihinde ilk defa “Genel Müdür ve Bölge Müdürlerini” tüm sanatçı ve çalışanlarıyla birlikte belirledi.
Sandıktan Tamer Levent çıktı. Onu atadık…
• • •
Mehmet Ege’nin sinema sanatıyla da ilgisi vardı. Belgeselciydi. İkna ettim.
Sinema ve Telif Hakları Genel Müdürü oldu. Bu kurumda da başarılı oldu.
Ama aklı hep tiyatroda, hep sahnedeydi…
Bürokrat kalmak istemedi.
Beni ve bakanlığı o üstün yönetim anlayışından mahrum etti.
Bizi yalnız bıraktı!..
• • •
Son görüşmemizde “ yeni şeyler tasarladığımızı” söylemiştim...
“Ülke için ona ihtiyacımız olduğunu iletmiş, hadi yine eskisi gibi çalışmaya başlıyoruz!” demiştim...
Çok heyecanlandığını biliyorum.
O her zamanki gülen gözleriyle baktı.
Kararlı bir şekilde “Bu ülkeyi kurtarmalıyız” dedi.
Faşist bir anlayışın mutlak iktidarında ona muhalefet edecek tek gücün “sanat ve sanatçı” olduğunu biliyordu.
Sanatın etkisiyle bu insanlık dışı yönetim anlayışını durdurabilirdik…
Heyhat!
Yine bizi yalnız bıraktı!..
• • •
Bakanlıkta yalnız bırakmıştı ama her sıkıştığımız bizim yanımızda olmuştu.
Hiç eksikliğini hissettirmedi.
Sonra ülkenin tarihi lekesi olan “Susurluk’u anlatan dizide” her şeyiyle destek verdi…
Nerede kültür sanatla ilgili bir sorun var; çözümü için çaba gösterdi. Akıl verdi, öneri sundu…
Ama şimdi!..
• • •
Öteden beri düşünürüm; niye iyiler hep erken ölürler!...
Belli! “kötülerin öldüğünü fark etmediğimiz için!..”
• • •
Aslında iyi insanlar, arkalarında iz bırakan ve toplumda saygın olanlar, ölmüyor!..
Onlar düşünceleri ve yaptıklarıyla hep yaşıyor…
Büyük Tiyatrodaki törende bir kez daha bunu gördüm...
O an Mehmet Ege sanki aramızda gibiydi!...
Hak ettiği övgüleri, biraz kızararak, biraz da gülümseyerek dinliyordu!..
Orada kendi kendime dedim ki; böyle büyük bir sanatçının, sevilen ve eşsiz olduğunu bildiğimiz bir insanın dostu olmak, ne kadar gurur verici!..
• • •
Mehmet Ege, sen bizim ve ülkemiz için bir şanstın!..
Merak etme; “Seni anlatmaya devam edeceğiz!... Anlamayanlar utansın” diye!..