En son söyleyeceğimi baştan söylemiş olayım: Meireles’e 11 maç ceza verilmesine karşıyım. Fakat cezayı fazla bulmuyorum. Saçmaladığımı düşünmeyin, anlatayım.

Bu memlekette sorun çok tabii ama aslında sorun dediğimiz şeylerin önemli bir kısmı dönüp dolaşıp tek bir kavramın etrafında şekilleniyor: Standart.

Neredeyse hiçbir şeyin standardı yok. Otomobil fabrikasında çalışan mühendis bir arkadaşım vardı. O anlattı. Fabrikadan çıkan aynı model otomobillerin hemen hiçbirinin ağırlığı bir diğerini tutmuyormuş. Bazen 20, bazen 30 kilograma varan farklar oluşabiliyormuş. Birinin kaportası birkaç santimetre daha uzun, birinin krank mili daha kalın filan...

Bizdeki hukuk sistemi de benzer bir mantıkla işlemiyor mu? Aynı suça, aynı ceza prensibinin yerine getirildiğini kim söyleyebilir?

Standart eksikliğinin en çok hissedildiği alanlardan biri de pek tabii ki Türk futbolu. Şike davasını düşünün. Aniden bir uygulamaya başlıyorsunuz, geriye dönük hiçbir uygulama yapmayıp birden gelsin, telefon dinlemeleri, gitsin hapis cezaları... Sanki futbolumuz şikeyle ilk kez bir buçuk yıl önce tanışmış gibi.

Meireles meselesi de hiç farklı değil. Hakeme yani maçın otoritesine yönelik bir müdahaleyi tavizsiz bir şekilde cezalandırmak istemeyi, homofobik bir tepkiyi, hakareti karşılıksız bırakmamayı anlıyorum. Haklı da buluyorum. Lakin yapanın yanına kar kaldığı eldeki diğer örneklere bakınca burada bir çifte standart olmadığını kim söyleyebilir.

Hatırlayın. Bu ülkenin en büyük teknik direktörlerinin saha kenarından hakeme, hatta kendi oyuncularına küfredişlerine, su şişelerini duvarlara vurmalarına tanık olmadık mı?

Onu geçelim, bizzat futbolcuların saha içerisinde en galiz küfürlerine kameraların yakın çekimleri sayesinde hemen her maç rastlamıyor muyuz?

Peki, bırakalım 11 maç cezayı, kaçında hakemin duymaması imkansız olan bir küfrü maç içerisinde kartla cezalandırdığını gördük?

İşte benim itirazım bu standartsızlığa. Tıpkı hükümetler gibi federasyonlarda da yönetimler değişiyor ve yönetimlere bağlı olarak bütün ceza/hukuk sistemi de değişmiş oluyor.

Her yeni gelen Merkez Hakem Kurulu’yla birlikte hakemlere farklı farklı nasihatler veriliyor. Bir yönetim sıfır tolerans, bir diğeri oyunculara karşı anlayışlı olun filan derken hakemlerin de bir standart tutturması imkansız hale geliyor.

Sonuçta olan yine futbolculara oluyor. Bir hakemin göz yumduğuna bir diğeri tolerans göstermeyince durduk yere kartlar, maç cezaları...

Sözün özür Meireles verilen ceza çok değil. Ama hangi durumda? Bir standardınız vardır, liginizde hakemler onyıllardır aynı suça aynı ceza prensibiyle hareket etmektedir, her suçun cezası net bir şekilde bellidir ve istisnasız uygulanmaktadır. İşte o zaman hiç kimse sesini çıkarmaz ve verilen cezayı kabullenmek zorunda kalır.

Ben bu yazıyı yazarken Tahkim Kurulu toplantısı devam ediyordu. Meireles savunmasını henüz vermişti. Futbol kamuoyu olarak pek tabii ki herkes bu konuyla ilgili tek bir şeyi tartışıyor: Portekizli hakeme tükürdü mü, tükürmedi mi?

Meseleyi sadece bu çerçevede tartışınca, haliyle, bir çözüme ulaşmak da imkansız hale geliyor.

Ve aslında bizler de havanda su dövmekten başka bir şey yapmıyoruz.

Ne yazık ki...