Şehir içlerindeki küçük veya orta halli konser salonları o şehri besleyen damarlardandır. Biz her bulduğumuz metrekareye rezidans yaptığımız için şehrin göbeğindeki konser salonlarının hazzını kimse yaşayamayacak

Mekân grubu rezil de eder

BARIŞ AKPOLAT barisakpolat@gmail.com

Editors uzun zamandır merakla beklediğim bir konserdi. Geçen hafta Volkswagen Arena’da Off The Hook serisi kapsamında gerçekleştirildi. Merakla bekliyordum çünkü albümlerinden çok etkilensem de iki kez canlı performanslarını izleyip pek tad anlamamıştım. Bazı gruplar festival grubu değildir deyip dururum. Editors onlardan biri. Bir tezim vardı uzun süredir, bu tezi bu konserle doğruladım kendi çapımda. Tez derken sanmayın ki öyle çok orijinal bir şey. Konser seven her müziksever aynı şeyi düşünebilir. Dediğim hep şuydu: Interpol, Editors, The National gibi gruplar festivallere gelmesin çünkü onlar kapalı mekanların karanlık atmosferlerin grubudur. Kasabian bu isimlerin yanında daha enerjik ve eğlenceli olmasına rağmen kapalı alanda beni etkilemişti, hatta daha önce hiç sevmediğim halde. Editors da da aynı şey oldu. Geçen hafta konsere son albümleri In Dream’den No Harm ile başladılar. Her albümlerinden parçalara yer vererek şahane bir setlist’le devam ettiler. A Ton of Love, Sugar, Papillion Formaldehyde, Marching Orders gibi şarkılarla türlü güzelliklerine selam çaktılar. Arada enerjim düşse konserden kopsam da hızla toparlanabildim. Atmosfer, ışık ve ses muhteşemdi. Grup da bunun hakkını çok iyi verdi. Çok uzun zamandır bu kadar taş gibi çalan grup izlemedim ben.

ANCA PARK, BAHÇE FESTİVALİ...
Evet, Editors muhteşem grup ama bir festival grubu değil. Festivale yeni dinleyici çekebilecek bir grup olabilir. Fakat eminim ki pek çok kişinin seveceği varsa da ilgilenmez. Benim eleştirim yaz festivallerinin line-up’larına olacak. Pek devasa festivalimiz kalmadı. Devasa derken mesela Rock’n Coke bizim memlekete göre devasa Avrupa’ya göre orta çapta bir festivaldir. En son gittiğimde ana sahnede sıkıcı gruplar insanları sıcakla birlikte boğmaya çalışırken alternatif sahnelerde Skindred gibi enerjisi bol gruplar coşuyordu. O performanslarından sonra organizasyondan bazı tanıdıkların dilinden düşmedi Skindred. Balkan sahnesinde de tüm eğlenceli gruplar arka arkaya sahne alırken ana sahne unutulmuştu sanki. Editors’u da böyle bir ortamda izleyip sıkılmıştım önceki yıllarda. Kasabian’ı -ne kadar artık iyi bir festival grubu olsa da- festivallerde izleyip hiç sevmemiş fakat ufak bir mekanda hayran kalmıştım. Alışkın değiliz tabii şehirde konser salonuna. Anca park, bahçe, festivali… Halbuki şehir içlerindeki küçük veya orta halli konser salonları o şehri besleyen damarlardandır. Biz her bulduğumuz metrekareye rezidans yaptığımız için şehrin göbeğindeki konser salonlarının hazzını kimse yaşayamayacak. Eskiden kör topal bir şeyler oluyordu. Zaten artık insanlar korkudan evinden çıkmaz hale geldi. Editors’daki boşluğu başka neyle açıklayabiliriz bilemiyorum. Böyle leziz bir konserde bunca az izleyici ister istemez kalp kırıyor. Bakalım seneye neler yaşayacak müzik sektörü.

***

Scott'a hüzünlü veda

Geçen hafta grunge ortamlarının bence en şahane grubu ve rock tarihinin gelmiş geçmiş en muhteşem grup liderlerinden Scott Weiland’i uyuşturucu yüzünden kaybettik. Guns’n Roses bas gitaristi Duff McKagan’ın ‘It’s So Easy’ kitabını okurken Scott ile sanki empati kurmuştum. McKagan, tüm üyeleri uyuşturucudan temizlenmiş Velvet Revolver grubunun solistliğini teklif ettikten sonra Scott’ı nasıl rehabilitasyona sokup uyuşturucudan temizlediklerini anlatıyordu. Scott, eski grubu Stone Temple Pilots’un açıklamasında olduğu gibi içindeki dev bir karanlıkla yaşıyordu. O kaos onu bulunduğu yere getirdi. Tur otobüsünde uyurken öldüğü anlaşılan solistin eski eşiyse en doğru ve acı açıklamayı yaptı: “Benim çocuklarım babalarını yıllar önce kaybetti. Scott’un resmen öldüğü tarihse sizin yas tuttuğunuz tarihtir. Bu trajediyi rock’n roll hayatına bağlayıp yüceltmeyin. O uyuşturucu ve alkol yüzünden kendi şarkı sözlerini bile hatırlayamayan paranoyak bir adamdı. Bir gün gelecek ve aynı olay tekrar yaşanacak çünkü biz toplum olarak bunu cesaretlendiriyoruz. Sanatçıların sahneden düşüşlerini tekrar tekrar izleyip rezalet konser eleştirilerini okuyor ve sonra da ‘sepete at’ diyoruz çünkü hastaneye ait olan bir şey artık sanat olarak algılanıyor.” Ben uzun zamandır daha fazla etkilenmemiştim. Mary Forsberg Weiland çoğu müzik yazarının, gazetecinin veya bir dinleyicinin hiç söyleyemediği şeyi söylemiş.