Sondan başlayalım. Atanmış, intihalci kayyum elinde, çikolata kutusu, kutunun torbası ve kurdelesi ile hızlıca rektörlük binasına doğru yürüyor. Yeşilçam’ın aynı zamanda trajik, aynı zamanda komik sahnelerinden biri gibi. Söz yüzüğü takamayan Kemal Sunal’ın, kovulduğu kapı önünde, paketi parçalayıp, getirdiği lokumu ‘götürmesi’ne benziyor.

BU ÇİKOLATA TUTUKLATTIĞINIZ ARKADAŞLARIMIZ İÇİN ÖZÜR MÜ?

Öğrenciler ‘Rektör’ Melih Bulu’nun kendileri için yaptırdığı çikolatayı geri çevirdiler. ‘Rektörün’ yüzünde eskilerin ‘mürai’ dedikleri ‘o ifade’ vardı. Öğrencilere “Canım” diye hitap etti. Son derece tutarlı ve kişilikli karşılıklar aldı:

“Canınız değiliz. Aramızda kavga var… Bu çikolata, tutuklattığınız arkadaşlarımız için bir özür mü?… Çikolatanın yere düşen kurdelesini de alın, fakülte açılışlarında kesersiniz…” En sondaki kare işte bu! Bir insanın onurunu ayaklar altına almaktan daha kötü bir durum varsa, o da bir insanın kendi onurunu ayaklar altına alması!

NESİNİ ANLAMADINIZ Kİ?

Bu tutum Melih Bulu’ya değil hiç kimseye yakışmaz. Boğaziçi bir ayı aşkın süredir ülke gündeminde. Televizyon programlarında, sosyal mecralarda, dünyanın en anlaşılmaz, en çetrefilli konusu gibi ‘enine boyuna’ tartışılıyor. Havuz medyası, öğrencileri, akademisyenleri, direnişe destek verenleri hedef gösteriyor.

YAPAMADIĞINI YIKIYOR!

İnsan bazen, “Nesini anlamadınız ki?” diye isyan ediyor. Akıl yerine tabuyu, bilim yerine sofuluğu, tartışma yerine ön kabul ve biat geleneğini hâkim kılmak isteyen ‘şahsım rejimi’, kültürel bir erozyon yaratmak niyetinde. Yapamadığını yıkıyor, özendiğini parçalıyor, yukarı taşıyamadığını, yukarıdakini aşağı çekerek seviyeyi eşitlemeye çalışıyor!

4 TALEP

Boğaziçili, bir kişinin emri yerine liyakat ve hak edilmişlik istiyor. Bu yolla bilim taşınmasını bekliyor. Bunun, diğer üniversitelerin de normali olmasını talep ediyor. ‘Atanmış değil, seçilmiş’ diyor. Demokrasiyi diline pelesenk edenin, her alanda darbe yapıp, kayyumlarla ülkeyi ele geçirmesi gibi, akademiyi kuşatmasını da reddediyor.

Bir gecede açılan fakültelerin bilim değil kadrolaşma taşıyacağını biliyor, buna da karşı çıkıyor. Tartışılması bile abes olan bu taleplere, dahası zorbalığa tepki gösterdikleri için gözaltına alınan, ev hapsi verilen ya da tutuklanan tüm haklıların bir an önce serbest bırakılması gerektiğini söylüyor.

GÜÇ BİTİNCE 'TESPİH BÖCEĞİ’ OLACAKLAR

Anlaşılmayacak nokta, güç bittiğinde ‘tespih böcekleri’ gibi savrulacak mafya bozuntularına verilen primdir. ‘Ağır suç’ kavramı ile tartışılacak olan bir ilahiyat hocasının, katliam çağrısıdır. Düşünülmesi icap eden, yönetiminde Bilal Erdoğan’ın bulunduğu Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) üyesinin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile pozlarını paylaşıp, Boğaziçilileri tehdit etmesidir.

“SAKIN İSTİFA ETMEYİN!”

Mektup yazmayı gelenek haline getiren ve anamuhalefet partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu bakla sırığına oturtacağını söyleyen Alaattin Çakıcı, yeni bir mektup arkadaşı buldu. Melih Bulu’ya; “Sakın istifa etmeyin” derken, bunun Cumhur İttifakı’na zarar vereceğini belirtti, eylemcileri de ‘terörist’ olarak nitelendirdi.

BİLSİN İSTERİZ!

Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ‘Dekanı’, ‘Prof. Dr.’ Cevdet Kılıç ise öğrencilere yönelik, “Biz gece vakti işi bitirir ertesi gün işe gideriz bilin istedim” ifadelerini kullandı. “Aklınızın ucundan bile geçirmeyin. Biz abdest alır dışarı çıkmayız. Bizim zaten abdestimiz var” sözleri büyük tepki topladı.

Ortamı koklayan dekan, ileri seviyede bir ‘U dönüşü’ yaparak, yeni açıklama ile “Öğrencilerimize yönelik şiddeti çağrıştıracak bir söylem asla söz konusu olamaz” dedi. Bu hızlı dönüş ile ‘necefli plastik maşrapa’ ödülünü hak etti, bilmesini isteriz!

DİL KOPARIP, EL KIRACAKMIŞ!

Boğaziçi ve Boğaziçiliye ‘sözüm ona’ bir ayar da TÜGVA üyesi, AKP’li Emre Kayırlı adlı şahıstan geldi. Soylu ve eski Başbakan Binali Yıldırım ile olan ve elinde silah tuttuğu fotoğraflarını sosyal medyadan paylaşan Kayırlı şöyle dedi:

“Her şey bir yana 15 bin kişilik üniversiteyi 3-5 lutiler ve putiler mi temsil ediyor? Haydi gidiyoruz, polislerle omuz omuza duracağız, dil uzatanın dilini koparacağız, el kaldıranın elini kıracağız desem kaç kişi benimle gelir?”

ÇAKICI’YA, TÜGVA’YA, DEKANA BAK, HAKLIYI GÖR!

Boğaziçi’ne geçen hafta gece yarısı bir ‘şahsım kararnamesi’ ile iletişim ve hukuk fakülteleri açıldı. Yetmez! Bir ilahiyat fakültesinin yanı sıra, ‘suç bilimleri fakültesi’ de kurulmalı. Mektupla olmaz, Alaattin Çakıcı, elini daha fazla taşın altına sokmalı, oraya atanmalı, derslere girip, gençleri ‘Yeni Türkiye’ idealine taşımalı! Latife bir yana… Neyin tartışmasıymış bu? Boğaziçi’nde kim, ne istiyor, diye bakınca, kimin ne denli haklı olduğu da görülüyor!