Google Play Store
App Store
Mektuplarla 30 yıllık tarih

Ece ÇAVUŞOĞLU 

Kavuşmak Hayal Oldu - Anneme Mektuplar, Nedim Gürsel’in Galatasaray Lisesi’nde okuduğu yıllardan başlayarak annesine yazdığı mektuplar aracılığıyla bizleri genç bir yazarın var olma yolculuğuna tanık ediyor. Bu tanıklık 60’lı, 70’li ve 80’li yılların siyasi ikliminden,  dönemin edebiyat çevrelerine ve bürokratik işleyişlerine kadar uzanan geniş toplumsal yelpazeyi önümüze seriyor. Bugün yerini e-postalara, görüntülü konuşmaya, emojiler ve giflerle süslenen dijital mesajlaşma uygulamalarına bırakan mektup, yazın türlerinin en mahremi. Kitap ergenlik yıllarında yatılı okulda okuyan ve yazar olma hayalleri kuran bir gencin annesiyle arasındaki diyaloğu aynı samimiyetle bize aktarıyor.

Nedim Gürsel kitaptaki son sözünde annesini Gorki’nin Ana karakterine benzetir. Gerçekten de mektuplarda görüyoruz ki işçi Pavel’in devrimci annesi gibi, Gürsel’in çevirmen annesi de oğlunun çalışmalarına destek olabilmek için gerektiğinde yazılarını daktilo ile temize çekmiş, Babıali yokuşunu arşınlayarak yazılarını Memet Fuat gibi Türk edebiyatının önemli isimleriyle buluşturmuştur.

Kitapta derlenen mektupların her köşesinde edebiyat ve kültür tarihimizin en önemli isimlerine rastlıyoruz. Yaşar Nabi, Ece Ayhan, Güzin Dino, Memet Fuat, Oğuz Akkan, Selim İleri, Füruzan, Leyla Erbil, Yaşar Kemal… Kimi zaman ise anne Leyla Gürsel’in çevirileri vasıtasıyla dünyaca ünlü yazarlarla karşılaşıyor, çeviri üzerine, edebiyat üzerine sohbetlerine tanıklık ediyoruz.

Mektupları okuduğunuzda, akademik hayatında Sorbonne Üniversitesi’nde Türk Edebiyatı dersleri veren, yazdığı romanlar ile hem anadilinde hem yabancı dillerde okurla buluşmuş yazarın büyüdüğü toplumun kültürünü ne denli benimsediğini ve çok uzun yıllar yurtdışında yaşamasına rağmen kendi kültürünü inkâr etmemiş olduğunu da görüyorsunuz.

Nedim Gürsel, 20 yaşındayken Halkın Dostları adlı dergide yayınlanan bir yazısı nedeniyle hakkında dava açılır ve savcı yedi buçuk yıl hapsini ister. Böylece genç yazarın Fransa macerası başlar. Fransa’daki öğreniminin ilk durağı olan Poitiers’den annesine gönderdiği mektuplarda görüyoruz ki, Gürsel ülkeden uzaklaşmış olsa da Türkiye’deki siyasi gelişmeler ve arkadaşları zihninin ve kalbinin bir köşesinde onunla yaşamaya devam etmiş. Ülkedeki gelişmeleri ve arkadaşlarından haberleri mektuplarında oğluna aktaran annesini zor durumlara sokmaktan son derece korkmasına rağmen, annesine başını derde sokmadan kimlerle temas edip kendisine haber gönderebileceğine dair yönlendirmelerde bulunuyor.

Maalesef Türkiye siyasal ikliminin gölgesi bir kez daha Uzun Sürmüş Bir Yaz adlı kitabı sebebiyle Nedim Gürsel’in üzerine düşüyor ve uzun bir dava sürecinin de başlangıcı oluyor. Ancak mektuplarda tüm bu gelişmeler yaşandığı sırada Gürsel’in hayatına devam etmesi, gündelik rutinlerini aksatmadan yaşamla mücadele etmesi bir okur olarak beni hem şaşırttı hem de gündelik hayatımda karşılaştığım şahsi sorunlarla ilgili cesaretlendirdi. Türkiye’nin çalkantılarla dolu 30 yıllık bir dönemine ışık tutan mektuplarda umutsuzluğa asla yer yok. Ekonomik ve siyasal olumsuzlukların aksine çalışma azminin, disiplinin ve geleceğe dair umudun harika örneği var. Kavuşmak Hayal Oldu adlı kitabı, Nedim Gürsel’in genç bir yazar adayı olarak kendini ciddiye alan ve azimle çalışmalarına devam eden örnek tavrından ötürü, özellikle kültür sanat alanında üretim yapma hevesi olan gençlere tavsiye ediyorum.