“Vapurda çaldığımız zamanlar, İstanbul’un harika gün batımlarını görmek muhteşemdi. Yunuslar, güzel gün batımları ve Boğaz’ın şiirsel güzelliğine şahitlik ettim”

Melek Mosso: Her yağmurdan sonra güneş açar

BURAK ABATAY - @abatayburak

İstanbullular için yorgun bir günün sonunda yahut pırıl pırıl güneşin alnında güvertede Boğaz’ın havasını solumak, vapur seyahati yapmak eşsiz bir şeydir. Vapurlar iki yakayı birbirine bağlarken müzisyenler de çaya, kahveye eşlik eder. Keyiftir. Öyle zamanlarda denk gelmiştim Melek Mosso’ya. Pozitif enerjisi, güçlü sesiyle kendini hemen fark ettiren Melek Mosso hatrı sayılır bir İstanbullu kitleye kendini tanıtmıştı. Şimdi ilk teklisi Kedi’yi dinleyenleriyle buluşturdu. Cenk Erdoğan’ın düzenlemelerini yaptığı şarkı Kedi ve kariyeri üzerine Melek Mosso ile konuştuk.

>>Sokaktan televizyona ve oradan da sahneye… Anlatır mısınız nasıl gelişti her şey?
2015 yılında öğretmenlik yapıyordum özel bir kolejde. Ancak zaman içinde süreç ağır gelmeye başladı. Çocukları çok seviyordum ancak üretim çok fazlaydı, sahne geceleri çok geç bitiyordu, sabah erkenden okula gitmek zorundayım vs. O yüzden bir şekilde birinden feragat etmek gerekti. 2015 yılında öğretmenliği bırakma kararı aldım. Anne ve babam başlangıçta, her anne baba gibi daha tedirgindi. Başta sıcak bakmadılar. Ancak ben gözümü karartmıştım. Yıl sonunda okulla konuştum ve ayrıldım. Sonrasındaki yaz tatilinde üç ay gezdim, beslendim, farklı bir ruh dünyasına geçmeye çalıştım. Sonra ise doğrudan sokakta çalmaya başladık, arkadaşım Cemil ile birlikte. Vapurlarda çalmaya başladık ayrıca. O Ses Türkiye’ye bir kez katılmıştım. Pek bana göre değildi ancak ailemin ısrarıyla gittim. Hala da televizyon programlarına çağırıldığımda çok heyecanlanıyorum. İlk katılışımda olmamıştı. Yarışmanın diğer sezonunda yine aradılar, gittik. Oradan ufak bir kitle de edindik. Güzel bir deneyimdi o da. Sonra tekrar sokaklara döndük. Zaten Zbam The Band adında bir grubum vardı. Onlarla sokakta, şarap evlerinde, otellerde çıkıyor, jazz ve swing yapıyorduk. Aslında hep sahnedeydim ben. Bir gün ise yolum menajerim Candaş Örnek’le kesişti. Beni sokakta dinledi, sonra yolumu Sony Music ile kesiştirdi. Bu da benim hayatımı farklı bir seviyeye taşımama yardımcı oldu.

>>Ve şimdi ilk single geldi: Kedi. Güzel bir düzenlemeye sahip şarkı. Siz nasıl anlatırsınız Kedi’yi?
Kedi benim için çok özel. Öğretmenken yazdığım bir şarkıydı bu. Cenk Erdoğan yaptı düzenlemesini. Harika oldu. Zaten beste yaparken insanın kafasında şarkı çalıyor. Önemli olan aranjörün kafanızda çalan şeyi sizden güzelce alabilmesi. Cenk Erdoğan bu konuda çok başarılı. Kafamda çalan her şeyi Kedi’ye dökmeyi başardı. Kedi ile büyük hayaller kurup, popüler olmayı düşünmedim. Kedi samimi bir şarkı. Kedi aslında Melek. Bir sıcaklık var, acı var, hüzün var ve bunu samimi bir şekilde anlatıyor. Üzüldüğünü mutsuz bir şekilde değil, oldukça samimi bir şekilde dile getiriyor. O yüzden Kedi benim için çok önemli. İlk adımımız, ilk emeklemelerimiz. Kedi eşittir Melek diyebilirim.

>>Sizi vapurda dinliyordum ben. Nasıldı vapur müziği yapmak?
Vapurda müzik yapmak tek kelimeyle harikaydı. İnsanlarla sürekli göz gözesiniz. Sahnede de hep söylüyorum. Artık insanların gözlerinin içine baktığımda ne dinlemek istediklerini biliyorum. Ve vapurda çaldığımız zamanlar, İstanbul’un harika gün batımlarını görmek muhteşemdi. Yunuslar, güzel gün batımları ve Boğaz’ın şiirsel güzelliğine şahitlik ettim. En önemli şey oydu aslına bakarsanız. Çok şarkı yazdım vapurda.

>>İlginç anılarınız var mı vapurda?
Değişik, komik, korkunç olaylarla da karşılaştık. Bir yaşlı amca vardı, hep dans eden. Biz çalarken kemanını, gitarını çıkarıp bize eklenen müzisyenler oldu. Acılar, mutluluklar, Boğaz’ın güzelliği, insanların samimiyeti... İnanın insan hiç yaşlanmıyor bu güzel paylaşımların olduğu bir ortamda.

>>Ekşi Sözlük’te adınıza yazılmış ilk entryde “Ayten Alpman ile Amy Winehouse karışımı bir ses” benzetmesi var. Siz ne düşünüyorsunuz?
Ayten Alpman’ın sesini çok beğeniyorum. 16 yaşımdayken bir şarkısını dinlemiştim ve büyülenmiştim. O gün bu gündür de dinlerim. Amy Winehouse için zaten bir şey diyemiyorum. Kesinlikle yaşamalıydı. Onun gidişi beni çok üzmüştür çünkü harika bir ses, müthiş bir yetenek. İnsanların beni benzettiği sesler zaten benim de dinlediğim harika sesler. Dinleye dinleye zaman içinde evrilmiştir belki bilemiyorum. Ama benim ceremesini çektiğim zamanlar da oldu. Sesin çok sert ya da köşeli yorumları da geldi. Ancak ben Amy Winehouse’a ya da Ayten Alpman’a benzetilmekten gurur duyarım...

>>Sanırım Amy Winehouse benzetmesine No.1 ile yaptığınız düeti dinledikten sonra hak verdim. Bir de öyle bir şey var değil mi?
Biz o şarkıyı aslında dört yıl önce yaptık. Dört yıl önceki sesim diyebilirim ona. Amy Winehouse’a ne kadar benzeyip benzemediğini çok bilmiyorum. İnsan kendi sesini deşifre edemiyor aslına bakarsanız. Benzetiyorlar, “evet benziyor” diyorum ama tabii ki bana çok öyle gelmiyor. No.1 ve bu tarz alternatif sanatçılarla rap, elektronik müzik vs. ben zaten sürekli çalışıyorum. Sadece ismim farklı oluyor, ki önümüzdeki günlerde yine böyle çalışmalar gelecek. Zaten erkek kardeşim Süleyman da rap müzik yapıyor. Onun sayesinde çok aşinayım. Bir de bu ay sonunda artık birlikte yaşamaya başlayacağız. Bence rap müziğe aşinalığım biraz daha artacak gibi düşünüyorum.

>>Sokakta, vapurda müzik yapmanın avantajını yaşıyor musunuz?
Sokakta ve vapurda olmuş olmanın avantajları var kesinlikle. Biraz önce de dediğim gibi; artık birinin gözlerine baktığımda, oun hangi şarkıyı dinlemek istediğini biliyorum. O kişinin gözlerine baktığımda; acısına, mutluluğuna kendimi çok daha yakın hissediyorum ve fark ediyorum bir şekilde. Sokak ve vapur size bunu kazandırıyor. Çok alakasız insanları bir araya getirmenizi sağlıyor. Çok fazla duyguya sahip olmanızı sağlıyor ve bu duygular inanın hem beni hem müziğimi inanılmaz derecede geliştirdi. Harikaydı. O yüzden avantajı bir kere samimiyet ve artık daha çok insanı tanıma. Ben herkese hitap etmek istiyorum. Beni arabesk dinleyen de dinlesin, pop dinleyen de, rap dinleyen de, elektronik müzik dinleyen de… Bakış açımı bu şekilde geliştirdi ve bir şeyler bu yolda ilerledi diyelim…

>>‘O Ses Türkiye’ peki... Kariyerinizde etkileri var mı?
O Ses Türkiye’ye katıldıktan sonra kısa bir süre insanlar beni tanıdı. Sokakta, vapurda… Televizyon sayesinde bir kitleye ulaşabildik. Kesinlikle bu anlamda olumlu bir etkisi olduğunu söyleyebilirim.

>>‘Kedi’den sonra neler olacak?
Kedi’den sonra aslında benim en büyük isteğim albüme girmek. Ama hazır bir single şarkımız daha var aslına bakarsanız… Sıradaki çalışmalarımız, yeni bir single ve ardından yeni albüm olarak ilerleyecek diye düşünüyorum. Yazdığım çok sayıda şarkı var. Ancak sıradaki single ile Kedi’den sonra biraz hüzünlendireceğim dinleyeni. Üretimlerimizi paylaşmak istiyoruz insanlarla. Kedi umarım güzel, şanslı ve üretken bir açılış olmuştur bizim için. Bunu sadece kendim için değil, tüm ekibim için de söylüyorum. Çünkü ekibim dostlarımdan oluşuyor. Ve en önemli şey benim için herkesin mutluluğu. Kedi bize şans getirsin. Kedi herkese şans getirsin. Hüzünlerini uzaklaştırsın insanların. İçini huzurla doldursun. Her acıdan, her hüzünden bir mutluluğun çıktığını, yağmurdan sonra da güneşin açtığını hatırlatsın insanlara…