90’lı yıllarda “Gemiler”, “Burçlar”, “Merhaba Hüzün” gibi şarkılarla çıkış yapan ve Türkiye’nin en güçlü pop caz vokallerinden birisi Melis Sökmen. Aynı zamanda dansçı ve eğitmen. Bir fotoğraftan, Tomris Uyar’la ve Leyla Erbil’le olan bir akşamın hikâyesinden yola çıkıp Sökmen’in Tomris Uyar’la ilk gençlik yıllarından Uyar’ın ölümüne dek uzanan dostluklarını konuştuk.

Melis Sökmen anlatıyor: Dört kadın, bir akşam masası, Tomris Uyar ve bir fotoğraf

BURAK ABATAY

Leyla Erbil, yazdıkları, yaşadıkları, yaşattıkları, o pırıl pırıl yeşil gözleri ve yüreğindeki isyanı ile herkes için hep ayrı bir yerde durur. Bundan 10 gün önce, 12 Ocak’ta Leyla Erbil’in doğum günüydü. Sağa sola bakınırken o gün, Mektup Aşkları kitabından birkaç satır okudum. Sacide, Ferhunde ve diğerleri... Sonra gözüm bilgisayarda bir fotoğrafa ilişti. Bir fotoğraf. Fotoğrafta dört kadın. Tıpkı, Mektup Aşkları’nda olduğu gibi. Fotoğrafın sağında, çekilmesinden sanki çok da mutlu olmayan bir kadın olarak karşımızda duruyordu Leyla Erbil. Ya da çok güzel geçen zamanın o güzel anı için çekilen fotoğrafta ‘neden öyle durmuşum ki?’ pişmanlığını yaşadı günler sonra. Bilmiyorum.

Karşısında Tomris Uyar var. Sol elini, çenesinin soluna yaslamış. Omzuyla duvardaki ahşap kaplamaya dayanmış. Şevkat gözlerindeki milyonlarca duygudan en belirgini. Bakışlarıyla dünyayı kucaklıyor Tomris Uyar. Sağında da şarkıcı Melis Sökmen. Sökmen’in karşısında fotoğraf altında adı geçmeyen başka bir kadın. Bu iki kadının Tomris’in ve Leyla’nın masasına geçerken tesadüfen oturduğu ihtimali hâkimdi. Kucaklarında kavuşan iki çift el ya mahcubiyetin ya da hayata dair acemiliğin simgesi olabilirdi. Ama emin değildim. Hikâyeyi bilmiyordum.

Leyla Erbil, 2013’te, Gezi’nin en renkli zamanlarında, yüreğindeki kızılı elimize tutuşturup, bir temmuz günü yaşama veda etmişti. Hatta unutmam, Leyla Erbil için Onur Caymaz şunları yazmıştı: “Siz de gittiniz Leylâ Hanım. Siz de… Biz öyle dostsuz, öyle heyecansız kaldık ki siz de bizi bu kötü dünyaya bıraktınız. Şimdi çok azız burada. Siz orada kim bilir nicesiniz?”

Tomris Uyar da ondan on yıl önce başka bir temmuz gününde aramızdan ayrılmıştı. Azlığımız belki de şimdi yalnızlığımız.
Bu yüzden fotoğrafı ve hikâyesini öğreneceğim tek kişi Melis Sökmen olabilirdi. Bir çırpıda Melis Sökmen’i aradım. Telefonda, ikinci sözümde “Bugün Leyla Erbil’in doğum günü ve ben sizin bir fotoğrafınızı gördüm: Sen, tanımadığım bir kadın, Leyla Erbil ve Tomris Uyar” dedim. “Ah Tomris!” diye cevapladı bütün heyecanımı. “Bu fotoğrafı konuşmamız lazım” demişken Sökmen’e, çoktan randevulaşmıştık bile. Ne de olsa dinlenecek çok şey var. İmrenilecek, ‘ah!’ denecek de...

Melis Sökmen bir Ankaralı. Bale sanatçısı Sait Sökmen’in yeğeni. İlkokulun henüz başındayken ailesiyle beraber Almanya’ya yerleşmiş ve orada da hiç fena olmayan okullarda öğrenim görmüş başarılı bir öğrenci. Lise son sınıfa geçmeden önce amcası Sait Sökmen, İstanbul’da bir sanat okulu açmaya karar vermiş ve Melis’in de bale merakı sebebiyle okuduğu teknik/fen okulunu bırakarak İstanbul’a yerleşme hayalleri canlanmış. Buluştuğumuzda bu serüveni birçok detayıyla dinledim Melis Sökmen’den. Sıkılmadan. Ama hâlâ merak ettiğim konuya, fotoğrafa ve Tomris ile Leyla’ya gelmemiştik. Tomris Uyar’ın, Leyla Erbil’in, bir akşam rakısının merakıyla sordum: “Peki ya fotoğraf?”

melis-sokmen-anlatiyor-dort-kadin-bir-aksam-masasi-tomris-uyar-ve-bir-fotograf-236363-1.
Fotoğraf: Damla Aydemir

» Tomris Uyar’la olan tanışıklığın nasıl?
Biliyorsun, Tomris Uyar, Turgut Uyar’ın ikinci eşi. Turgut Uyar’ın ilk eşinden olan çocuğu Semiramis Uyar da, amcam Sait Sökmen’in eşi. Semiramis benim yengem. O yüzden benim ailem ve Turgut Uyar arasında böyle bir bağ var. Turgut Uyar, Tomris’le evlendikten sonra Tomris üzerinden de bu bağ devam etti. Babam, biz Almanya’dayken her ikisiyle de mektuplaşırdı. Tanışıklığımız bu şekilde gerçekleşti.

» Senin Tomris Uyar’la olan birebir diyalogun ne zaman kuruldu?
Sait Sökmen bir okul kurmuştu İstanbul’da. Bale merakım sebebiyle Almanya’daki eğitimimi sonlandırıp İstanbul’a gelmeye karar verdim. Almanya’da çok iyi bir lisede okuyordum. Aldığım matematik, fen ve teknik eğitim çok iyiydi. Üniversite okumana gerek kalmadan bile çok iyi işler bulabileceğin, nadir iyi okullardan birisiydi. Ama benim sanata olan hevesim daha baskındı. Hem de amcam Sait’e büyük bir hayranlığım vardı. Bu sebeple İstanbul’a dönme kararı aldım. Annemler günler süren araba yolculuğunun ardından beni İstanbul’a getirdiler. Önce Sait’in yanına, sonra da Turgut ve Tomris’in yanına gittik. Türkçeyi çok iyi konuşamıyordum ama kötü de değildi. Ama Tomris ve Turgut’la ilk tanıştığımda hiç konuşamadığımı hatırlıyorum. Annemler beni bıraktılar İstanbul’a ve Almanya’ya geri döndüler. Tomris Uyar’la kol kola girip önce Alman Lisesi’ne gittik. O lise, beni okumam gereken lise sondan değil de, bir sene öncesinden başlatacağını söyledi. Bunu istemedik. Sonrasında Tomris’in aklına Avusturya Lisesi geldi. Doğruca oraya gittik. Beni İstanbul’da Avusturya Lisesi’ne yazdıran da Tomris Uyar oldu.
Almanya’da aldığım eğitim iyi bir eğitimdi. Matematik ve fen derslerim çok iyiydi. Almancayı zaten çok iyi biliyordum. Zorlandığı tek ders Türkçe dersiydi. Okulda bana verilen kompozisyon ödevlerini ve nasıl yapılacağını, Turgut ve Tomris büyük bir itinayla bana anlatıyorlardı. Bir gün Turgut Uyar bana verilen bir ödev için bana, “Bir A4 kağıt getir” dedi ve başladı anlatmaya. İntizamlı bir şekilde sayfayı çizdi. “Buraya bir başlık yapmalısın. Burada konuya dair bilgiler, burada ise konuya dair fikirlerini kaydetmelisin” diyerek bütün ipuçlarını verdi. Çok büyük bir şairden bunları işittim. Türkçeyi Tomris ve Turgut Uyar’dan öğrendim diyebilirim.

» Tomris Uyar’la beraber vaktinizi nasıl geçirirdiniz? Neler yapardınız?
Tomris ve Turgut’un evi cemevi gibiydi. Kapısı herkese açıktı. Öğrenciler de gelirdi, yazarlar da, eş de, dost da... Leyla Erbil oradaydı. Edip Cansever oradaydı. En çok Edip Cansever’i hatırlıyorum evin içerisinde. Uzun uzun süren sohbetler edilirdi...

Tomris hemen Çin ruleti oynamak isterdi. Onun zekasını, zeka dolu bakışlarını o zamana kadar kimsede görmemiştim.

Sonrasında da mümkün olmadı. Öğrendiğim ne varsa annemle beraber ondan öğrendim. Benim için eşsiz bir yere sahipti Tomris.

Çok fazla dışarı çıkmayı seven biri değildi Tomris Uyar. Kendisiyle yapılacak bir röportaj oldu mu yahut biriyle buluşacağı zaman dışarı çıkmayı düşünürdü. Onda bile defalarca sıkıntı içerisine girerdi. İncecik bir makyaj yapıp şık bir şekilde çıkardı dışarıya. Bir yere gidecek olduğunda da ‘Çiçek’e gidelim’ derdi. İnsanları daha çok evde kabul etmeyi severdi. Disiplinli bir şekilde evde çalışırdı. İçinden geçtiğimiz zamanda Tomris Uyar’ı daha çok özlüyorum. Her biri birer birer bırakıp gittiler bizi.

» O fotoğraf o zaman hiç fena olmayan bir tesadüf.
Fotoğrafın olduğu akşam da öyle bir akşamdı. Tarihini ve yerini çok net hatırlamıyorum. Çiçek pasajında olsa gerek. Zaten Leyla Erbil çok yakın arkadaşıydı.

» Senin karşındaki kadın kimdi?
Gyll. Çok düşündüm ama soyismini inan ki hatırlamıyorum. İskoçyalı bir akademisyendi. Sonrasında bağımız koptu. Amerika’ya yerleştiğini biliyorum sadece.

» Tomris Uyar ve Leyla Erbil ile böyle bir masada oturmak nasıl bir his?
O zamanlar farkına varamıyorsun tabii. Leyla Erbil’i, Tomris’i ziyaret ettikçe görürdüm. Ama benim neredeyse tüm vaktim Tomris’le geçerdi. Keşke daha çok fotoğrafımız olsaymış. O zamanlar öyle imkanlara çok sahip değildik.

» Diyalogunuz sanırım hiç kopmadı.
Hayır hiç kopmadı. Annem ve babam öldükten sonra benim kişisel maceralarımdan dolayı biraz daha azalmıştı. Ama şöyle bir şey var... Tomris’in etrafı çok kalabalıktı. Onca insan, onca dostu vardı. Hepsi çok kıymetli kişilerdi. Annem öldükten sonra, kendisinin de hastalığını yaşadığı sürelerde bana, “Melis biliyor musun? En çok Hediye’mi özlüyorum” demişti. Annem ile kurduğu bağ çok başka bir bağdı.

» ‘İçinden geçtiğimiz zamanda Tomris Uyar’ı daha çok özlüyorum’ demiştin. Ki Tomris Uyar da kenisini ‘Yüzleşmeler’ yazılarında, ‘Hele benim gibi bireysel olaylar kadar toplumsal olayları da iliklerinde duyan biri için yinelemeye düşmek kaçınılmaz, o yüzden ister istemez aynı günleri ve aynı duyguları anlatıyorsunuz yıllar içinde’ şeklinde ifade ediyor. Aslı Erdoğan’ın, onca yazar ve gazetecinin hapiste olduğu bir dönemde Tomris yaşasa, o da içeride olur muydu?
Kolay bir soru değil. Ama böyle bir dönemde rahat olabileceğini hiç düşünmem. Tomris Uyar toplumsal duyarlılığı çok yüksek bir yazardı. Sanırım dediğin gibi içeride olabilirdi.

» Sen neler düşünüyorsun?
İçinde olduğumuz süreç bir intihar. Sistem değişikliğini tartışmak ve hatta bunu düşünmek kabul edilebilecek bir şey değil. İleriye doğru hareket etmemiz gerekiyor. Ama biz bunun yerine ülkecek intihar ediyoruz. Bu sistem değişikliği benim için bir intihar demektir.