İtalya Halkın Gücü ve Halk Birliği’nden Maurizio Coppola, Meloni’nin katı bir neoliberal olduğunu ve sermaye tarafından desteklendiğini söyledi. Sol parçalı olsa da Halkın Birliği koalisyonu bu yozlaşmış sisteme karşı tek alternatifi temsil ediyor. Ülkedeki öfke birikiyor "sosyal barış" bozulacak.

Meloni sermaye sınıfının sözcüsü
Fotoğraf: Depo Photos

İbrahim VARLI

Faşist diktatör Benito Mussolini’nin Ekim 1922’de Roma’ya yürüyerek iktidarı ele geçirmesinden tam yüz yıl sonra İtalya bu kez aşırı sağcı, neo faşistlere teslim olabilir. Mussolini’den esintiler taşıyan Giorgia Meloni liderliğindeki İtalyan’nın Kardeşleri Partisi (Fratelli d'Italia-Fdı) 25 Eylül’deki seçimlerin favorisi. Meloni'nin başında olduğu partinin olası iktidarı sadece İtalya’da değil Avrupa’da da önemli bir kırılmaya yol açacak. İtalya’daki seçimi, solun durumunu ve olası sonuçları Halkın Gücü ve Halk Birliği Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Maurizio Coppola ile konuştuk.

İtalya'da pazar günü kritik bir seçim var. Son durum nedir?

İtalya tarihinde ilk kez seçimler eylül ayında yapılacak ve dolayısıyla partilerin kampanyaları da yaz tatiline denk geldi. Şimdiye kadar gördüğümüz en apolitik seçim kampanyasıyla karşı karşıyayız. Son anketler 25 Eylül'de siyasi manzaranın nasıl olacağına dair net bir tablo çiziyor: Merkez sağ koalisyonun yüzde 47.2 (Frtelli d'Italia yüzde 25.3, Lega yüzde 12.9, Forza Italia yüzde 7.9), merkez sol partinin ise yüzde 28 (Demokrat Parti yüzde 21.2) oy alması bekleniyor. 5 Yıldız Hareketi yüzde 13,8'lik bir oranda. Ancak toplumun önemli bir kısmı-yüzde 40'tan fazlası-hâlâ kararsız ya da oy kullanmayacak. Dolayısıyla toplumun çoğunluğu bu seçimlere katılmayacak. Bu önemli, çünkü İtalya'da her zaman oy kullanma oranları yüksek olmuştur. Dolayısıyla sağcı koalisyonun zaferi büyük olasılık.

İtalya'da ‘faşizme dönüş’ endişesinden bahsediliyor?

Sağ koalisyonun zaferi büyük olasılık olsa da ben buna "Faşizme dönüş" demezdim. Fratelli d'Italia'nın zaferi, sağcı muhafazakâr ve gerici güçlerin güçlendiği Avrupa çapındaki eğilimi teyit ediyor. Giorgia Meloni ve yandaşlarının göçmen ve mültecilere yönelik baskıcı ve kriminalize edici bir politikası var. Afrika kıtasından gelen mültecilere limanları kapatmaktan göçmenleri temel haklarından mahrum etmekten vs. bahsediyorlar. Ancak İtalya'daki sosyal ve siyasi duruma bakarsak durumun böyle olmadığını görebiliriz. İtalyan’nın Kardeşleri Partisi’nin katı bir neoliberal programa sahip olduğunu görüyoruz. Meloni, yoksullar için sosyal yardımı kaldırmak istiyor, İtalya'da 5,5 milyondan fazla çalışan yoksul olmasına rağmen hiçbir koşulda yasal bir asgari ücret uygulamak istemiyor. Vergileri savunuyor ve ülkenin en büyük işverenler birliği olan Confindustria'nın söylemlerini benimsiyor.

Uluslararası konularla ilgili olarak Meloni geçtiğimiz haftalarda İtalya'nın Avrupa Birliği ve NATO'ya entegrasyonunun hiçbir şekilde sorgulanmayacağını, aksine İtalya'nın rolünün güçlendirileceğini açıkça ifade etti. Bu nedenle, İtalya'da bir "kadın dönüşü" lehinde konuşan Hillary Clinton'ın da övgüsünü aldı - sanki Meloni'nin bir kadın olması İtalyan siyasetini iyileştirecekmiş gibi.

Giorgia Meloni neden yükselişte? Kimler, neden destekliyor?

Son aylarda Meloni kendisini tek siyasi alternatif, yenilenmeyi temsil eden güç olarak sundu. Bu pazarlama tuttu da, ancak bu süreçte unutulan şey, Meloni İtalya siyasetinde hiç de yeni sayılmaz. 2006'dan beri parlamentoda yer alıyor. 2008'de dördüncü Berlusconi hükümetinin sağcı koalisyonunda Alleanza Nazionale ile birlikte gençlik bakanlığı yaptı ve 2012'de diğer sağcı politikacılarla birlikte Fratelli d'Italia'yı kurdu. Ancak yenilenme söylemi, son yıllardaki siyasi karmaşa bağlamında çok işe yarıyor.

İlerlemesinin bir diğer nedeni de ulusal ve uluslararası destek. İtalyan burjuvazisinin bir kısmı onlara oynuyor çünkü Giuseppe Conte'nin ilk hükümetindeki (2018-2020) politikaları ve Putin Rusya'sıyla olan bağlantıları nedeniyle meşruiyetini büyük ölçüde kaybeden Matteo Salvini'nin Lega'sı başta olmak üzere diğer partiler bir uzlaşma krizi içinde. Dahası, uluslararası sermayeye verilen tavizler Giorgia Meloni'ye büyük destek getirdi. Meloni her zaman Mario Draghi'nin politikalarıyla süreklilik içinde olacağına söz verdi. Ne de olsa Draghi Şubat 2021'de yapısal bir krizin ortasında ve ABD'nin baskısı altında yeni başbakan olarak taç giymişti.

Ancak bu yükselişin nedenleri sadece sağcı kampta aranmamalıdır. Solun da bunda büyük sorumluluğu var. Demokrat Parti uzun zamandır gerçek bir alternatif olmaktan çıktı. Hükümeti döneminde en sert işgücü piyasası reformları (2016'da İş Yasası) ve göçmen karşıtı yasalar (2017'de Libya sahil güvenliğinin finanse edilmesi) yürürlüğe kondu. Dahası, Demokrat Parti uzun zamandır ilerici yeniden dağıtım politikalarını terk etmiş ve yoksulluk içinde olanlara yönelik sosyal yardımlara sürekli saldırmaktaydı. Bu nedenle halkı değil daha ziyade büyük şirketlerin çıkarlarını temsil etmekteydi.

Ukrayna'daki savaşın seçmenler üzerinde nasıl bir etkisi var?

Ukrayna'daki savaş siyasal ayrışmayı derinleştirdi. Savaşın patlak vermesinden bu yana yapılan tüm kamuoyu yoklamaları İtalyanların içeride savaşa karşı olduğunu teyit etmiştir. Ukrayna'ya silah göndermek istemiyorlar, askeri harcamaların artmasını, İtalya'daki askeri üslerin savaş için kullanılmasını istemiyorlar. İtalya'nın kendi topraklarında 100'den fazla ABD ve NATO askeri üssü var. Ancak halkın bu görüşleri dikkate alınmıyor. İtalyan hükümetleri oldum olası ABD ve NATO'yu yüzde 100 takip ediyor.

Yedinci ayına girecek olan savaşın askeri etkisi seçim kampanyasına indirgendi. Savaşın etkileri işçilerin, halkın günlük yaşamları üzerinde ağırlığını hissettirmeye devam ediyor. Enerji fiyatlarındaki artış nedeniyle küçük şirketler kapanmaya başladı. Buna ek olarak elektrik ve gaz faturaları son 12 ayda yüzde 300'e varan oranlarda arttı. İtalya'da enflasyon yüzde 10 civarında ve işçilerin tüm birikimlerini yiyip bitiriyor. Ayrıca İtalya, Avrupa'da son 30 yılda reel ücretlerin durgunlaştığı ya da düştüğü tek ülke. İşçilerin durumu kötüleşti. Bunlar toplumun gerçek endişeleridir.

Bu durum nereye evrilir?

İtalya'da ve tüm Avrupa'da mevcut "sosyal barışın" daha fazla sürebileceğine inanmıyorum. Çalışan genç nesil böyle bir durumu hiç yaşamadı ve sistemin taleplerine cevap verememesi sadece öfkelerini artıracak. Ve bu, 25 Eylül'de Giorgia Meloni de kazansa Demokrat Parti de kazansa gerçekleşecek. Çünkü kimse bu krize hazır değil. Devam eden ekonomik, sosyal ve siyasi kriz ne ölçüde kitlesel toplumsal protestolara yol açacak? Bizim için ana mesele bu? Dolayısıyla siyasi mücadele ve tahayyülümüz 25 Eylül seçimlerinin çok ötesine geçiyor.

***

MAURIZIO COPPOLA: SOL PARÇALI VE DAĞINIK HALDE

Genel olarak solun durumu oldukça istikrarsız. Tek bir soldan bahsedemeyiz, çok parçalı bir durum var ülkede. Seçimlerden önce yapılan referandumla parlamentodaki sandalye sayısın��n 630’dan 400’e düşürülmesi kararlaştırıldı, dolayısıyla bugün yüzde 3’lük seçim barajı gerçek solun parlamentoya seçilme olasılığını düşürüyor.

Bir tarafta yıllardır Demokrat Parti’nin "sol koltuk değneği" olan klasik Sosyal Demokrasi (Sinistra Italiana/Verdi) var. Seçimlere bağımsız olarak katılıyorlar ama sonra merkez sol bir koalisyona katılmakta bir an bile tereddüt etmiyorlar. Dolayısıyla bu, kendi kimliği ve programı olmayan, büyük ölçüde siyasi merkeze bağımlı bir sosyal demokrasidir. Anketlere göre yüzde 3 barajını aşıp aşmayacakları belirsiz.

Öte yandan son yıllarda siyasi yelpazenin diğer tarafında yer alan "komünist" hareketlerimiz var. Burada "komünist" terimini tırnak içinde söylüyorum. Bununla faşist küçük gruplarla "Italia Sovrana e Popolar" koalisyonunu kuran Partito Comunista’yı (Komünist Parti) kastediyorum. Pandemiye ilişkin aşı karşıtlığı, komplo teorilerine başvurmaları, göçmenlerin, LGBTQI+’nın, kadınların haklarına karşı gerici pozisyonda yer almaları gibi karışık bir pozisyondalar. Bu koalisyon neyse ki önemsiz bir çapta.

Bir de dört siyasi sol-sosyalist gücün koalisyonu olan Unione Popolare (Halkın Birliği) var. Bu koalisyon Halkın Gücü, Komünist Yeniden Kuruluş Partisi, Demokrasi ve Otonomi ile ManifestA’dan oluşuyor. Bu yozlaşmış ve çürümüş sisteme karşı tek alternatifi temsil etmektedir. Unione Popolare’nin programı dört temele dayanıyor.

1. Barışı savunmak ve Ukrayna’daki çatışmanın askerileştirilmesine karşı durmak: Unione Popolare, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline, NATO’nun feshine, İtalya’nın savaşa katılmasına ve askeri harcamaların GSYİH’nin yüzde 2’sine çıkarılmasına karşı.

2. Asgari ücretina rtırılması ve servetin kademeli olarak yeniden dağıtılması: Unione Popolare en az 10 Avro’luk yasal bir asgari ücret artışı ve gaz, petrol ve elektrik fiyatlarındaki artıştan kâr eden enerji şirketlerinin ekstra kârlarına yüzde 90 oranında bir vergi getirilmesini talep ediyor. Şirketlerden alınan bu para sosyal politikalara yatırılmalıdır.

3. Gerçek bir ekolojik ve enerji dönüşümü: AB’nin Yeni nesil enerji parası önümüzdeki aylarda İtalya’ya ulaşacak. Bu destek özel şirketlere dağıtılmamalı, kamunun elinde kalmalı ve gerçek bir ekolojik dönüşüme (suyun kamulaştırılmasının güvence altına alınması, yeşil enerjiye yatırım yapılması, toplu taşımanın geliştirilmesi) yatırılmalıdır.

4. Kamu hizmetlerinin güçlendirilmesi: Pandemi krizi bir kez daha gösterdi ki temel kamu hizmetleri felaket durumunda. Çalışanların temel ihtiyaçlarının karşılanması için kamu sağlığı ve eğitim sistemlerine yatırım yapılması gerekiyor.