“Dahiliye, hariciye, viladiye, emrazı sariye, kadın, erkek, çocuk,elli dokuz yataktı memleket hastanesi, fakat yetmiş ikiydi hasta

“Dahiliye, hariciye, viladiye, emrazı sariye, kadın, erkek, çocuk,elli dokuz yataktı memleket hastanesi, fakat yetmiş ikiydi hasta sayısı.
Yerde yatıyordu fazlalık
Ve ikişer hasta vardı bazı karyolalarda…”

Memleketimden İnsan Manzaraları Üçüncü Kısım İkinci Kitap İkinci Kısım’da olaylar… Mahkûm Halil’in (adli tabibin gördüğü lüzum üzerine) gözleri için yattığı bir memleket hastanesinde geçer.
Hastanenin başhekim ve operatörü (Polis Müdürlüğü eski doktorlarından) Faik Bey… Hastabakıcı İstanbullu İsmet Hanım… Kitaplara ve resme meraklı, kırk yaşlarında, hastane kâtibi.
İki bebesini komşuya koyup, sürekli yarma çorbası içmekten bağırsağı düğümlenen karısını hastaneye getiren… Doktora “bir sarı hap” yazması için yalvaran… Ameliyattan sonra da, iyileşmeyeceğini anlayarak hastanede bırakıp, ağlaya ağlaya köyüne dönen Dümelli Memet.
Fıtık yarası bir yıldır kapanmayan ayyaş, kumarbaz Vasfi… Başparmağını prese kaptırmış “Canım ciğerim/on üç yaşındaki işçi Kerim”.
Tek katlı, beton, kübik bina… Çatlamış duvarlar, geniş taş merdivenler.
“İyi ki bu taşlar böyle geniş ve rahat.
Hastane hükümet kapısıdır bizim köylüye göre, ve hükümet kapısında duvar diplerine çömelirler, burada taş merdivenlere otururlar hiç olmazsa.” der Başhekim Faik Bey.
Dokuz yüz kırk bir yılında Anadolu’daki sefaleti, hastalığı, açlığı, yoksulluğu böyle resmeder Nâzım Hikmet.
• • •
Ankara Tabip Odası’nın 14 Mart Sağlık Haftası’nda düzenlediği… “Memleket Hastanelerinden Sağlık Ocaklarına/Hekimler, Hemşireler, Hastalar” başlıklı sergide…
Kimisinin üzerine daktiloyla, kimisine eski-yeni el yazısıyla not düşülmüş siyah beyaz fotoğraflar. Van’dan, Muş’tan, Erzurum’dan, Urfa’dan… Antep’ten, Kars’tan, Kütahya’dan, Edirne’den hastaneler, sağlık merkezleri, sağlık istasyonları, trahom evleri.
• • •
Biri hemşire, biri muhtemelen doktor üç kişinin önünde poz verdikleri Mardin Memleket Hastanesi’nin kavisli pencereleri eski taş ustalarının elinden çıktığını gösteriyor.
Afyon Devlet Hastanesi’nin önlüklü, boneli, gözlüklü hekiminin masasındaki uzun boyunlu şişede bahçeden toplanmış bir demet papatya… Az önce film okuduğu negatoskopun üzerinde kumaş bir örtü.
Bilecik Memleket Hastanesi’nin kule tarzı altıgen cumbalı binası ahşap işi oymalarla bezenmiş.
Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti Bartın Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nin kadın hastaları… Güneşlenip sıhhat bulmaları için balkondaki metal örme şezlonglara sıralanmış… İki doktor, bir hemşire günlük vizitelerini yapıyor.
Muş Sağlık Ocağı’nın bahçesindeki tenteli ciplerle üstü açık kamyonet sosyalizasyonun ilk yıllarını gösteriyor olmalı.
Varto Sağlık Merkezi’nin önünde, herhalde açılış için, kağnı arabalarıyla toplanıp gelmiş köylüler.
Adapazarı Memleket Hastanesi’nin bahçeli, iki katlı binası tarihi gar binalarına benziyor.
Tavşanlı Sağlık Merkezi’nin sobayla ısıtılan odasında, boyaları dökülmüş demir karyolada yatan kadın hasta endişeli gözlerle muayeneyi bekliyor.
Trahom Tedavi Evi’nin önünde muayene için kuyruk oluşturmuş yaşlılar… Onları meraklı gözlerle inceleyen yalınayak çocuklar.
Urfa Devlet Hastanesi’nin çocuk yaştaki doğumhane ebesi… Yeni doğmuş bebeği ayaklarından tutup sarkıtmış, poposuna vuruyor.
• • •
Hem…
Tarihi selâtin camileriyle Sultan Abdülhamid Han’dan ibaret zanneden dincilere…
Ve… Tarihe baktığında (1908 Devrimi’ni bir kalemde es geçip) İttihatçıların melanetlerinden başka bir şey gör(e)meyen liberallere nispet edercesine…
Sosyal tarihimize mütevazı bir not düşmüş.
Hem de…
Bugünlerde özelleştirme kıskacına alınmaya çalışılan kamu hastanelerinin… Bütün imkânsızlıklara rağmen toplum sağlığımıza yaptıkları hizmetleri bir kez daha hatırlatmış bize…
Ankara Tabip Odası.
Haldun Cezayirlioğlu’nun koleksiyonundan hazırlanan sergiye ve kataloga emek verenlerin ellerine sağlık.