Yakup Şahin uyuşturucu müptelasıydı. 2014’te Antep’te el Nusra ile tanıştı. Şehrin göbeğindeki Genç Muhavvidler Derneği’ne gidip gelmeye başladı, kısa sürede IŞİD’e katıldı.

Suriye adeta Antep’e kopyalanmıştı. Mobiletli genç IŞİD’ciler, altlarında şalvar ya da askeri pantolon, ayaklarında terlik, Genç Muhavvidler ve Ahsen gibi derneklerin veya merdiven altı medreselerin önündeydi. Gündem Çocuk Derneği, 15 Temmuz’dan hemen sonra kapatıldı. Ancak bunların OHAL’de bile açık olduğu tespit edildi.

IŞİD, Antep’te, Ankara katliamına kadar açıktan faaliyet yürüttü, militan örgütledi, ormanlık alanlarda silahlı eğitim yaptı, paintball maçları düzenledi, alternatif bayram ve cuma namazları kıldı. Hepsini emniyetin izlediği ortaya çıktı, teknik takipteydiler.

IŞİD, Yakup Şahin’e patlayıcı temini, depo kiralama, nakliye ve eskortluk gibi önemli görevler verdi. 30 Eylül 2015’te, 2 ton gübre almak için Nizip’teki “Özdemir Tarım” adlı işyerine gitti, 2 bin TL verdi, kamyoneti getirmek için ayrıldı. Dönünce, kendisinden kimlik isteyen satıcıya, “Yanında değil” dedi, parasını geri alıp gitti.

Şüphelenen satıcı 155’i aradı. Polisler geldi, ihbar tutanağı hazırladı, güvenlik kameralarını inceledi. Kayıtlar ve Plaka Tanıma Sistemi (PTS) üzerinden Şahin’in kimliği tespit edildi. Katliamdan 8 gün önce, 2 Ekim’de, Nizip savcılığınca istihbarat büro amirliği ve emniyete yazılan yazılarda “şüpheli gübre talebi” belirtildi. Şahin yakalanmadı!

Ankara katliamı son duruşmasında, Avukat Murat Kemal Gündüz; soruşturmaya ait 9 klasörün, 4 yıl sonra ortaya çıktığını belirtti. “Haber verilmeden bırakılan” olarak kaydedilen klasörlerden birinde, “Amonyum nitrat temini gibi” çok önemli bilgi vardı. Savcı, klasörleri dolabına kitlemiş, araştırmamıştı. Yine “Ankara” avukat komisyonundan İlke Işık; “Türkiye tarihinde ilk kez bir savcının dosya sakladığı anlaşıldı” dedi.

Tespit edilen Şahin, gübreyi Birecik’ten almıştı! 2013-2015 arası Urfa’dan Antep’e tarımsal ürün satan pek çok dükkân amonyum nitratı da müşteriden sakınmıyordu! 2015’te Birecik’te bir dükkân, tarafımıza gübre satabileceğini söylemiş, “Ticaretime bakarım” demişti. Aynı yer, katliam iddianamesinde, “Fevzi’nin dükkânı” olarak geçiyordu. Şahin de patlayıcı yapılacak gübreyi oradan aldı.

9 Ekim’de, Ankara yolunda 2 bombacıyı taşıyan aracın eskortuydu. Polis, yanlışlıkla 2’nci kez girdiği Adana yolunda onu çevirdi. Arkada, içinde uyuşturucu haplar olan poşetin bulunması Şahin’in eski alışkanlıklarından vazgeçmediğini gösteriyordu. Polis önemsemedi. Gerideki, camları film kaplı, bombacıları taşıyan aracı dikkate almadığı gibi. Araçların ve şahısların Ankara yolunda da teknik takipte olduğu ortaya çıkmıştı!

Hakkındaki onca bilgiye rağmen yakalanamayan Şahin ve diğer sanıklar, 103 kişinin öldüğü katliamının 4’üncü gün elle konulmuş gibi bulundu. “Nasıl ifade vereceğimi bakanlıktan gelen kişiler söyledi” dedi. Nezarethane yerine polislerin çay içtiği yere götürüldü. “Eline sağlık, birkaç çocuk da ölmüş ama zayiattır” diyerek gülen polisler onunla selfie çektirdi. Katliamın ilk duruşmasında, sanık Mehmettin Baraç ise, “Antep emniyetine silahla girip çıkardım” diyor ve abisinin istihbaratçı olduğunu söylüyordu.

Savcı dosya sakladı, selfie çektiren emniyet yakalamadı, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, “Ankara’dan sonra anket yaptık oylarımızın arttığını gördük” dedi. Erdoğan, kokteyl teröre vurgu yaptı. Yeni belgelerin ortaya çıktığı katliamın finalinde ne oldu biliyor musunuz?
20 yaşındaki kızı Başak Sidar’ı o katliamda yitiren ve 4 yıl sonra Suruç Belediye Başkanı seçilen Hatice Çevik, 4 günlük gözaltı sonrası tutuklandı.

Çok önemli sorular var! En mühimi de…

İddiayı ortaya atan Rahmi Turan, ona ulaştıran Talat Atilla, haberi veren bir CHP’li, doğrulayan Kılıçdaroğlu, yalanlayan Erdoğan… “Kaynağımın, kaynağının kaynağı…”
Saraya hangi CHP’li gitti?

Ölülerimize basarak rejim değiştirdiler. Türkiye kuyuda taş arıyor. 2 kelime:

Yazıktır, ayıptır!”