5,5 milyon kamu görevlisi ve emeklisini kapsayan toplu sözleşme uyuşmazlığında nihai kararı Kamu Görevlileri Hakem Kurulu bu hafta verecek. Nasıl bir sonuç çıkar? Kâhin olmaya gerek yok, hükümetin istediği sonuç çıkar.

Memur toplu sözleşmesinde sonuç ne olur?

Türkiye’nin en büyük toplu pazarlığında masada anlaşma sağlanamadı. Artık müzakere yok. 5,5 milyon kamu görevlisi ve emeklisini kapsayan toplu sözleşme uyuşmazlığında nihai kararı Kamu Görevlileri Hakem Kurulu (KGHK) bu hafta verecek. Peki, toplu pazarlıkta masada ne oldu, KGHK’den nasıl bir sonuç çıkar? Kâhin olmaya gerek yok. Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: KGHK’den hükümetin istediği sonuç çıkar. Kamu emekçileri toplu sözleşmede bir sürpriz beklemesin. Neden böyle düşünüyorum, sırasıyla anlatayım.

Önce uyuşmazlığa yol açan tablonun en önemli unsuru olan maaş zamlarına ilişkin duruma bakalım: Hükümet önce 6 aylık dilimler halinde 2020 için yüzde 3,5+3, 2021 için yüzde 3+2,5 önerdi. Bu teklif toplamda 12 puan idi. Bu teklife göre iki yılın sonunda memur maaşları yüzde 12,5 artacaktı. Bu gayri ciddi teklif tepki görünce hükümet teklifi revize etti. Yeni teklif 2020 için 4+4, 2021 için 3+3’tü. Bu 14 puan demekti ve iki yılın sonunda maaşlarda sadece yüzde 14,7 artış anlamına geliyordu.

ALTI AYLIK ZAM YANILSAMASI

Hemen söyleyelim, altışar aylık zam ücret ve maaşların yıllık ortalamasını düşürür. Örneğin altı aylık dilimler halinde yüzde 10+10 zam alırsanız yıl sonunda ücretler kümülatif olarak yüzde 21 artmış olur. (110*1,1=121). Ancak yılllık ortalama artış 15,5 olur. Çünkü 6 ay yüzde 10 zamlı ücret alırsınız, diğer altı ayda yüzde 21 zamlı ücret alırsınız. ((110*6)+121*6))/12=15,5). Bu çerçevede hükümetin ikinci zam önerisi de iki yıllık ortalamada iki yıl boyunca yüzde 9,7 zam anlamına geliyordu. Yüzde 14,7’lik zam ikinci yılın ikinci 6 ayında erişilen zamdır. İşte bu yüzden altı aylık zamlar ciddi bir yanılsama yaratıyor. Bu nedenle 6 aylık zam uygulamasının kendisine itiraz etmek lazım.

Peki, sendikaların talebi neydi? KESK ve Türkiye Kamu-Sen’in teklifleri müzakere dahi edilmedi. Çünkü yasaya göre masada müzakere, en çok üyeye sahip konfederasyon ve sendikalar tarafından yürütülüyordu. Bunlar Memur-Sen ve üyesi sendikalardı. Yaklaşık 700 bin üyesi olan diğer konfederasyonların masada hiçbir yetkisi yok. Sözleşme Memur-Sen başkanınca imzalanıyor. Uyuşmazlık olursa Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na o başvuruyor. Ortada demokratik bir pazarlık yok.

memur-tis-inde-sonuc-ne-olur-616725-1.

MEMUR-SEN NE İSTEDİ, NE YAPTI?

4688 sayılı yasanın hukuksuz düzenlemeleri nedeniyle Memur-Sen, 1 milyon üyesiyle masada 5,5 milyon memur ve emekli hakkında müzakere ve karar verme yetkisine sahip. Peki, Memur-Sen’in talebi neydi? Memur-Sen, en düşük memur maaşına ayda 200 TL seyyanen zamdan (yaklaşık yüzde 5’e karşılık geliyor) sonra 2020 için 6 aylık dilimler halinde yüzde 8+7 ve yüzde 3 refah payı, 2021 için ise yüzde 6+6 ve yüzde 2 refah payı zam istedi. Bu teklif toplamda 35 puan ve 2 yılın sonunda yüzde 43 zam anlamına geliyordu. Memur-Sen’in ortalama zam teklifi de yukarıdaki yöntemle hesaplandığında düşecektir. Ancak hükümet ve Memur-Sen teklifleri toplam puan ve iki yıllık toplam zam üzerinden de karşılaştırılabilir.

Müzakerelerin sonuna doğru Memur-Sen, teklifini toplamda 20 puana indirdi. Hükümet 12 puandan 14 puana çıkarken, Memur-Sen 35 puan civarından 20 puana indi. Ancak hükümet Memur-Sen’in bu indirime rağmen anlaşma yolunu seçmedi. Memur-Sen de masada anlaşma yolunu seçmedi. Çünkü yüzde 35’lerden yüzde 20’lere inerseniz bunun anlamı bellidir. Bu pazarlık 16-17, bilemediniz 18 puan bandında biter. Masada böyle bir sözleşmeye cesaret edemeyen Memur-Sen topu KGHK’ye attı.
Memur-Sen tepki olarak ağustos ayında saat 15.00’ten sonra iş bıraktı! Bakanlık önünde cüzdan gösterdi. 5,5 milyon insanın kaderi için yapılabilen sadece buydu.

Memur-Sen, Kamu-Sen ve KESK’in ortak ve güçlü eylem talebini kabul etmedi. Hal böyle olunca memurlardan güçlü bir tepki ve talep ortaya çıkmadı ve masanın arkasına güçlü bir irade konamadı. Oysa Anayasa ve 4688 sayılı yasa zorunlu tahkimi (grev yasağını) öngörse de memurlar Anayasa’nın 90’ıncı maddesi kapsamında uluslararası sözleşmelere dayanarak grev yapabilir. Memurların grevi de içeren toplu eylem hakkı, gerek İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi ve gerekse Anayasa Mahkemesi kararları ile teyit edildi. İç hukuktaki yasakların bir hükmü yok. Ama Memur-Sen bu yolu seçmedi. “Saha” filan gibi içeriği belirsiz laflar etti.

HAKEM KURULU’NDA HÜKÜMETİN DEDİĞİ OLUR

Şimdi top Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nda. KGHK ne demek? Hakem Kurulu, 2010 Anayasa değişikliği ile getirilen bir zorunlu tahkim mekanizması. 2010 Anayasa değişikliğinin Memur-Sen tarafından büyük bir coşkuyla desteklendiğini hatırlatmak lazım. Grev yasağı öngören anayasa değişikliği adeta bayram sevinciyle karşılanmıştı Memur-Sen tarafından. KGHK grevin önünü kesmek için Anayasa’ya konmuş bir mekanizma.

Peki, Hakem Kurulu’nun yapısı ne? Kurul 11 kişiden oluşuyor. Kurulun 11 üyesinin yedisi Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. 6 değil 7 üye Cumhurbaşkanınca atanıyor. Çünkü konfederasyonlar tarafından önerilen akademisyenler arasından birini yine Cumhurbaşkanı seçiyor. Geri kalan 4 üyenin ikisi Memur-Sen, biri KESK ve biri de Kamu-Sen’ce seçiliyor. Kısaca kurulda hükümet tarafından atanan üyeler ezici çoğunluğa sahip. Kurul özerk bir yapı değil, KGHK bir vesayet kurulu.
Hakem Kurulu’nda sonuç ne olur? Tahmin etmek zor değil. Hükümetin dediği olur. Memur-Sen, Türk-İş’e gösterilen tepkiden sonra masada herhangi bir sözleşme imzalayamazdı. Güçlü bir eylem de yapamazdı. Topu Hakem KGHK’ye atıp kurtulmak istedi.

Hükümetin toplam 14 puan verdiği, Memur-Sen’in 35 puandan 20 puana indiği koşullarda Hakem Kurulu bu işi 16-17 puan civarında bitirir. Memur-Sen sonuca bir basın toplantısıyla “tepki” gösterir. “Biz imzalamadık” der. Olur biter!

Grevsiz ve toplu eylemsiz, göstermelik çıkışlarla bu kadar olur. Maaşlara yaklaşık 35 puan zam, iki yıl sonunda yüzde 43 artış isteyip iki yıl için yüzde 16-17’ler ile süreci tamamlamak bir başka “sendikal mucize” olur.

Halkımız ne güzel demiş: Ne kadar ekmek o kadar köfte!