Başbakan Erdoğan TÜSİAD’a TOBB’a falan “bitaraf olan bertaraf olur” deyince bir irkiliyor insan. Hayır, odam yok, borsam yok,

Başbakan Erdoğan TÜSİAD’a TOBB’a falan “bitaraf olan bertaraf olur” deyince bir irkiliyor insan. Hayır, odam yok, borsam yok, işadamı değilim, sanayici değilim ve pek de olacak gibi görünmüyorum. Gelgelelim patronu bertaraf eden bana neler neler yapmaz diye düşünüyorum elbet. Hele bir de Başbakan “bugün sessiz kalanlar, bilesiniz ki yarın huzurumuza geldiğinizde biz de sessiz kalırız” deyince ürkmemek elde değil. Bir kere koca Başbakan, huzuru var gidiyorsunuz, çatmış kaşları sessiz sessiz size bakıyor. İşadamı değilim ama bu gerginliğe yürek dayanmaz. Ha, neden huzurlara gidiliyor, evet denirse oralarda ne şekilde sessiz kalınmıyor vs, bunları bilemiyoruz. Vardır bir bildikleri.
Velhasıl beni bir korku alıyor. Bertaraf edilenler, sessiz gergin ortamlar... Bunlar hiç hoş değil. Tam bu korkuyla damgayı hayır’a basmaya karar vermişken, Erdoğan yepyeni bir açıklamayla içlere su serpiyor: “Biz diyoruz ki ‘evet’ diyeceksen ‘evet’ ya da ‘hayır’ diyeceksen ‘hayır’ de. ‘Eğer demezsen bitaraf olan, bertaraf olur’ dedim. Bertaraf olmak da yok olma anlamında değildir. Olayı tamamen kenara çekilir koltuğunda seyredersin...”
Bertarafın yok etmek değil, “tamamen kenara çekilip seyretmek” demek olduğunu öğrenince biraz rahatlıyor insan ve Başbakan’ın söylediğini bu açıklaması ışığında yeniden değerlendiriyor: “Taraf olmayan tamamen kenara çekilip olayı koltuğunda seyreder”. Dil devrimi tam gaz ilerliyor, her devlet büyüğü kendinden bir şey katıyor, ne güzel.
YOK DEVE
Tam sayın Erdoğan “yok etmeyeceğim, sizi koltukta seveceğim” demeye getirip varlığımızı bağışlayıp içleri rahatlatmışken, Türkiye hükümetinin Hrant Dink davasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne verdiği savunma ortaya çıkıveriyor. Savunma Dink’i bir neo-Nazi’yle kıyaslayıp, Yargıtay’ın Dink hakkında verdiği kararı buna dayandırarak hukuka uygun göstermeye çalışıyor.
Hükümet savunmasını herhalde hükümet hazırlamış olsa gerek diye düşünürken, Dışişleri Bakanı’nın “vallahi ben de yeni öğrendim, o ara çok işim vardı, çok üzüldüm, oruç ağır geldi, hem devletin kasasından para çıkıyor, bir aydınım ben bir bakanım” gibi bir şeyler söylediği duyuluyor.
Ardından Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise “İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’nın bürokrasisi yüksek yargının vermiş olduğu o kararı savunma adına birtakım şeyler yazmış” buyuruyor.
Anlaşılıyor ki hükümetin bakanları Hrant Dink davası gibi bir davada altlarında çalışanların nasıl bir savunma hazırladığını, savunmanın içinde ne olduğunu merak etmeyen bir garip ademler. Ya da “bakanlık bürokrasisi” bakanlardan gizli ve el altından Strasbourg’a Türkiye Cumhuriyeti hükümeti adına savunma gönderecek kadar gözü kara kişiler. Tam böyle düşünecekken Davutoğlu “bunun Dışişleri ya da Adalet Bakanlığı’nı ilgilendiren bir şey olmadığını, hukuk sisteminin bütünüyle ilgili aksaklıklardan, yargı sürecinin gecikmesinden kaynaklanan bir durum olduğunu” söyleyerek kafaları yine karıştırıyor.
MİKİ İŞEDİ
Güzel devlet büyüğü abilerim, bertaraf olur dedin mi? Bakanı olduğun bakanlıktan o savunmayı hükümet adına yolladın mı?
Biri dedim de o anlamda değil, oturma grubu dedi, öbürü yollandı da tam öyle değil de ama bakanlıkta sorun yok dedi.
“Olayı tamamen kenara çekilip, koltuktan izleyen” bakan ile “huzura gelindiğinde sessiz kalacak” başbakan.
Biri bertarafın anlamını bilmez, diğeri bakanlığında ne hazırlandığından bihaber.
Başbakanın amatör dil devrimi bir yana Davutoğlu’nun dediklerinden anlamlı bir bütün oluşturmak zor. Bir savunma var kimse beğenmemiş ama geri de çekilmemiş. Ama bakanlıkta da sorun yokmuş. Kendisinin de haberi yokmuş.
Özetle: Hrant Dink davasında bu hükümetin verdiği savunmanın ne olduğunu Dışişleri Bakanı’nın söylediği üzere hepimiz gibi geçtiğimiz pazar günü öğrendiğine inanan varsa Allah rahatlık versin.
Yani öldürüleceği yönündeki ihbarlardan kimsenin haberi olmadığı iddia edilen Hrant Dink hakkındaki hükümet savunmasından da kimsenin haberi yokmuş.
Demek ki Başbakan’ın verdiği yeni anlamıyla kullanırsak bertaraf olan devletmiş. Başından sonuna kenara çekilmiş, koltuğundan izlemiş.