Balıkçıların ağ onarımına ‘merhamet’ adını vermesi ilginç. Ağ onarma işi zor bir iş olduğu için mi? Ağlara mı merhamet ediliyor yoksa? Yırtıkları dikilen ağlara merhamet… Büyük bir incelik ve dikkat gerektiren bir iş.

Merhamet, ‘rahmet’ sözcüğünden geliyor. Korumak, kollamak, bağışlamak… Aynı zamanda ‘yağmur’ demek rahmet. Yağmurun bağışlayıcılıkla özdeşleştirilmesi, Tanrı’nın halimize acıması ve yağdırması, merhamet etmesi…

Vicdan, merhametin bireysel hali; üstbenlikten kaynaklansalar da farklı anlamları ve işlevleri var. Vicdan, insanı korkutan bir şey, merhamet cesaret veren. Vicdanımız bizi utandırmakla korkutur, alçaltmakla; merhametin ödülü ise yücelmedir. Vicdan, merhametin önkoşulu… Merhamet, gücü elinde bulunduranla ilgili bir durum; güçlü olan merhamet eder.

Adam Phillips, ‘Yasak Hazlar’da, vicdanı Shakesperar’in ‘Hamlet’ ve ‘III. Richard’ oyunları üzerinden tartışır. Soru şudur: Vicdan yaratılan bir şey midir, yoksa doğuştan mı gelir? Freud, vicdanı bizim yaptığımızı söyler, ama sonra yaptığımız bu şey de bizi yapar, bize bir karakter yükler. Karakter dediğimiz şeyse, kader gibi bir şeydir.

Dostoyevski’nin, insanın karakteri, kaderidir sözünü düşününce… Birine karaktersiz derken, onun vicdansız ve merhametsiz olduğunu da söylemiş oluruz sanki, sadece kendisini düşünmektedir, üstbenliği işlevsizdir.

Günümüzde vicdan ve merhametle ilgili kaygıları, eleştirileri düşününce, umursamazlığın arttığı fikri oluşabilir. Hayvanlara merhametsizlikle ilgili haberler, belki de bu açıdan da korku verici, böylesine sevimli ve kimseye zararı olmayan bir canlıya bunu yapan, insana kim bilir ne yapar?

Günümüzde yaşanan ‘kimlik’ sorunu ve tartışmalarına bakınca, vicdan ve merhametin de kaynağı olan üstbenlikle ilgili bir sorun olduğunu da düşündürtüyor. Freud, üstbenliğin bize belli bir karakter yüklediğini ve bize gerçekte kim olduğumuzu söylediğini iddia eder. Üstbenlik, kendimiz dahil kimsenin asla tanıyamayacağı biçimde bizi tanıdığını iddia eder. Tanrı gibidir üstbenlik, bizi yargılar, suçlar, cezalandırır, yüceltip ödüllendirir. Hatta, her şeyi, davranışlarımızın sonuçlarını ve geleceği biliyormuşçasına davranır. Psikodinamik açıdan ‘zulmedici üstbenlik’, pek çok rahatsızlığın kaynağı olarak görülür.

Ahlaklı olmakla ahlakçı olmanın birbirinden farklı şeyler olduğu gözardı ediliyor çoğunlukla. Ahlakçılık, ahlakın belirli bir anda öngördüğü değerler ve davranışlardan başka değerler ve davranışlar olması gerektiğini ya da olabileceğini yadsıyan kişinin düştüğü hatadır ve ahlakçılık ‘zulmedici bir üstbenlik’ olarak, dünyaya ve tüm canlılara işkence etmenin bir yolu haline gelir. Ahlaklı olmak ise, bir sanat uğraşı gibi incelikli bir iş, kişiye özgü karmaşık ve geliştirilmeye muhtaç, çünkü kalıplarla, önyargılarla, ikiyüzlülüklerle uğraşmayı gerektirir. Bataille’a göre ahlaklı olmak, toplumsal ahlakın ikiyüzlülüğünü sorgulayan, yasak ve kurallar aracılığyla korkuyla özdeşleşen ahlaktan çok birlikte yaşamanın sevinci ve coşkusuyla kurulan bağla ilişkilidir.

Balıkçılar merhamet ediyor ağları onarırken, balıklara merhametsiz…