Yeniden tutuklanma endişesiyle yurtdışına gitmek isteyen 21 yaşındaki Mahir Mete Kul’un cansız bedenine kaybolduktan 15 gün sonra önceki gün ulaşıldı. Annesinin büyük çabalarla cenazesine ulaşabildiği Mahir Mete geride yarım kalan bir hayat bırakarak geçip gitti aramızdan. İstanbul Beykent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde yüzde 50 burslu okuyordu. Sertifikalı satranç antrenörüydü. İlkokullarda ders vererek kazancıyla okul ücretini […]

Meriç’te sona eren  hepimizin hikâyesi

Yeniden tutuklanma endişesiyle yurtdışına gitmek isteyen 21 yaşındaki Mahir Mete Kul’un cansız bedenine kaybolduktan 15 gün sonra önceki gün ulaşıldı. Annesinin büyük çabalarla cenazesine ulaşabildiği Mahir Mete geride yarım kalan bir hayat bırakarak geçip gitti aramızdan.

İstanbul Beykent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde yüzde 50 burslu okuyordu. Sertifikalı satranç antrenörüydü. İlkokullarda ders vererek kazancıyla okul ücretini ödüyordu.

SATRANÇ ONUN HAYATIYDI

“Çocuklara satranç öğretmeyi seviyorum. İstanbul’un her yerinde turnuvalara katılırım. Finalde oynuyordum. 4. turun akşamı, her zamanki gibi evime giderken Edirnekapı’da GBT kontrolü sırasında gözaltına alınıp tutuklandım. İtirafçı Berk Ercan ifadesinde, 2011-2013 yılları arasında İzmir’de yasa dışı örgüt faaliyetleri yürüttüğümü söylemiş. Ben, 2011’de 14 yaşındayım. İzmir’e hayatımda bir defa 2015’te abimin nişanına gittim. İtirafçı, beni hiç tanımadan suçunu bana kopyalayıp yapıştırmış. Sadece bu ifade yüzünden 10 aydır tutukluyum. Okulum, mesleğim, her şeyim yarıda kaldı, şu an gidemediğim okulun parasını ailem ödüyor.”

Bu sözler 23.10. 2018’de 27. Ağır Ceza Mahkemesi salonuna SEGBİS ile bağlanan Mahir Mete Kul’a ait. Duruşma sonrası üniversiteli genç tahliye oldu, ancak üzerindeki baskılar bitmedi. Cezaevinden çıktıktan yaklaşık 6 ay sonra her şeyi ardında bırakarak Türkiye’den ayrılmaya karar verdi. Yurt dışına çıkış izni vardı. Meriç Nehri üzerinden Yunanistan’a geçecekti.

MUHTEMELEN BOT PATLAKTI

24 Mart sabahı bir kaçakçı ve arkadaşı Sadık Şenbaba’nın olduğu botla açıldı. Bir süre sonra muhtemelen patlak olan botun havası inmeye başladı. Kaçakçı atlamalarını söyleyince atladılar. Sürüklendiler.

Kaçakçı Türkiye tarafında, Sadık Şenbaba ise Yunanistan sınırında karaya çıktı. Ne var ki Mahir Mete Kul ortada yoktu. Şenbaba, Terez Karakolu’nda da olan biteni anlattı. Harita üzerinde battıkları noktayı gösterdi. Şenbaba’nın söylediğin göre ciddi bir arama yapılmadı.

Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin üyesi olan ve bir süredir Yunanistan’da yaşayan anne Ünzile Araz durumu haber alınca arama çalışması başlatılması için harekete geçti.

Anne Araz, olaydan Türkiye ve Yunanistan hükümetlerini sorumlu tutarak şunları anlattı: “Çocuğum 2 gün sonra aranmaya başlandı. Anında detaylı arama yapılsa belki kurtulabilirdi. Çünkü sahipsiz olan, mültecileri kimse aramıyor. Ben en son Berkin Elvan’ı yıkadım. Oğlumu da yıkamak istiyordum. Öpüp koklamak mezarına koymak istiyorum. Oğlum bambaşka gelecekti bana, sonuç ne yazık ki bu şekilde oldu. Ama yine de seviniyorum. En azından oğlumu buldum. Şimdi ömrümün sonuna kadar benimle kalacak. Teşhis ettim onu. Öpüp kokladım.”

yerin ALTINDAN ÇIKARDIM

Ünzile Araz diğer oğlunun, kardeşinin Türkiye’ye getirilmesini istediğinden söz ediyor: “Mazur görsün. Ben dönemiyorum. Mete de yanımda kalsın. Yerin yedi kat altından tırnaklarımla kazıyarak çıkardım onu. Beni anlayacaktır. En erken perşembe günü oğlumu toprağa vereceğim. “

21 yaşında yok yere biten hüzünlü bir hayat. Korkular, fırtınalar, Atina’daki bir mezarda dinlenecek şimdi.

Ölenlerin sayısı 22’ye ulaştı

Kocaeli HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu “OHAL döneminden bu yana Mete ile birlikte yurt dışına geçmeye çalışırken Ege ve Meriç’te boğulanların sayısı 22’ye ulaştı. Bunların 13’ü aralarında bebeklerin de olduğu çocuklar” diyor.

***

Mete bu ülkenin çocuğuydu

Berkin Elvan’ın cenazesine katıldığı için 1 yıldan fazla süre tutuklu kalan üniversite öğrencisi Berkay Ustabaş koğuş arkadaşı Mahir Mete’yi anlattı: “Mete ile 5 Ocak 2018’de Silivri’de karşılaştık. Saçları uzundu. Hücremize getirilince 3 kişi olduk. Silivri’den Kırklareli F tipine sürgün edildik. Bizi orada da aynı hücreye koydular. Mete’nin hayatının yüzde 95’i satrançtı. Zaten Türkiye sıralamasında çok iyi bir yerdeydi. İçerde satranç oynamaya başladık. Ancak ‘Hapishanede köreldim, antrenmanım eksik kalıyor’ diyordu.

Satranç kitapları da verilmedi. Y kuşağı olarak adlandırılan, her yerde karşılaşabileceğiniz bir gençti işte. Bu ülkenin çocuğuydu. Film izlerdik. “Yüzüklerin Efendisi”nden de keyif alırdı, Hasan İzzettin Dinamo’nun “Savaş ve Aşklar” kitabını da okurdu. “Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü” filmini çok seviyordu. İnsanlar , ‘Benim başıma gelmez’ diye düşünüyor. Oysa bu ülkede, bu koşullarda anlatılanlar kendi hikayemizdir.”