Çarşamba akşamı ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz kararı açıklandı. FED faizleri 75 baz puan artırdı ve yıl sonuna kadar faizleri artırmaya devam edeceğini duyurdu. Faiz artırımı beklenen bir karardı. Burada bir sürpriz olmadı. Her ne kadar son zamanlarda “ama yüklü faiz artırımı durgunluğa yol açabilir endişesi ile artırım belki sınırlı olur” gibi yorumlar çoğalmış olsa da bunlar karşılık bulmadı.

Karar sonrası yapılan basın toplantısında FED Başkanı Powell’ın sunumunu ve sorulara verdiği yanıtları izledim. Çok samimi, konusuna hakim, teorik ve teknik bilgilerle doluydu.

Çok net bir biçimde ifade ettiği konu şuydu: Önceliğimiz enflasyonu düşürmek; çünkü enflasyon olduğu sürece işlerin düzelmesi mümkün değildir.

Bunu ifade ederken de öyle karmaşık, afili cümleler filan kullanmadı; net, açık, kolay anlaşılır ifadeler kullandı. Mesela çekirdek enflasyon konusunda söyledikleri: Vatandaş, çekirdek enflasyona filan bakmaz, onlar manşet veriye bakarak beklentilerini oluştururlar. Çekirdek enflasyon konusu uzmanların baktığı bir şeydir ama vatandaş onunla ilgilenmez.

Hatırlayalım, bizde faiz indirim süreci başladığında merkez bankamız ne demişti: "Biz artık çekirdek enflasyona bakarak faizlerin seviyesini belirleyeceğiz ve politika faizi bunun altında olmayacak." Gerçi kısa sürede çekirdek enflasyon da Merkez Bankası (MB) faizinin birkaç katına çıktı ama olsun. Önemli olan niyetti. Niyetleri de faizleri düşürmek olduğu için baktıkları göstergelerin ve onların seviyelerinin de bir anlamı yoktu. Ama faiz indirimlerine bir kılıf bulmaları gerekiyordu ve “çekirdek” filan… Siz hikâyenin geri kalanını biliyorsunuz.

Boş verin elin merkez bankası başkanını, önemli olan bizimki diyebilirsiniz. Eğer bizim Merkez Bankası da merkez bankacılığı yapıyor olsaydı haklı olabilirdiniz. Ama yapmıyor.

Yurtdışı piyasalarda faiz artırımları devam ediyor. FED’in ardından İngiltere Merkez Bankası da faizleri dün bir kez daha artırdı. Uzak coğrafyalardaki faiz artışlarından bahsetmiyorum bile!

Peki, bu gelişmeler bizi nasıl etkileyecek? Kurların artmaya devam ettiğini zaten izliyorsunuz. Yurtdışında faizlerin artması TL’nin değer kaybetme sürecini hızlandıracaktır. Bunun neye yol açacağını da biliyorsunuz. Ama iktidar bunu pek sorun etmiyor gibi. Kur Korumalı işi sonuç vermedi, gelire endeksli senet de vermeyecek. Sorun değil, seçimler yaklaşırken bir de enflasyona endeksli bir şey çıkarırlar olur biter. Yok, sorunların çözülmesi anlamında kullanmadım “olur biter” ifadesini. Sandığa kadar giderler anlamında kullandım.

Asgari ücret
artacak mı?

FED filan yazıp durdum. Ama daha önemli bir sorunun ülkede derinleşmekte olan yoksulluk olduğunu ifade etmek isterim.

Mesela ücretli çalışanların durumu ne olacak? Onların ücretlerine temmuz ayından itibaren bir artış yapılacak mı? Bence bu konu halkın büyük çoğunluğunu çok daha doğrudan ilgilendiriyor.

Malum, enflasyon aldı başını gidiyor. Nerede duracağını da bilmiyoruz. Bakmayın öyle Şubat-Mart gibi düşer dediklerine. O zaman da düşmeyecek. Hem zaten düşse ne olur ki? Fiyatlar geri gelmeyecek ki! Sadece artış hızı biraz yavaşlamış olur. Diğer bir ifade ile fiyatlar hala pahalı ve artmaya devam edecek demektir.

Peki, durumun böyle olacağı açık olmasına rağmen, ücretler konusu neden çok tartışılmıyor? Mevcut ücret geliri ile temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insanların ücretlerinde artış yapılması ertelenemez. Bu konuyu sürekli gündemde tutmalıyız.

Türk-İş’in raporuna göre açlık sınırı 6 bin liranın üzerine çıktı. Mevcut asgari ücretten yüzde elli daha fazla bir tutardan bahsediyoruz. Üstelik bu veri mayıs ayına ait. Haziran raporu yayınlandığında bunu çok daha üstünde bir tutar göreceğiz.

Asgari ücret artış talebi dillendirilince çok sık duyduğumuz itirazlardan birisi de “ama bu enflasyona yol açar” ifadesidir.

Bunu size de söylerlerse onlara deyin ki; bak güzel kardeşim enflasyonun roket gibi yükseliyor olmasının nedeni insanların temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışması değil, iktidarın yanlış ekonomi politikalarıdır. Vatandaşın bir paket makarna alması veya elektrik faturasını borç almadan ödeyebilmesi enflasyona yol açmaz. Üstelik vatandaşı yoksulluğa mahkûm eden hiçbir öneri çözüm olarak kabul edilmez ve biz buna itiraz ediyoruz.

Temmuzda ücretlerde artışa gidilmesi bir lütuf değil, zorunluluktur.